── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──
"Senden büyük olduğu için hiç şansın yok Chang!" diye bağırdı Emily alayla yurt odalarında. Emily'nin çıkardığı kahkaha seslerinden ürken ve biraz da utanan Cho, yerin dibine geçmek istedi o an. Çevre odalarda uyuyan herkesin duyduğu ve kulak kabarttığına yemin edebileceği bir sesle bağırıyordu oda arkadaşı ve herkesin ağzına büyük bir dedikodu malzemesi veriyordu.
Ağlamak istese de göz yaşlarını tutmaya çalıştı ve başarısızlığı sonucu süzülen iki damla yaşı görmezden geldi. Cho popüler bir kızdı, evet ama Emily ondan çok daha sözü geçen biriydi. Yine ağlak Cho olmaktan nefret etti ve elindeki tüy kalemi sıkabildiği kadar sıkarken yatağını adımladı. Komodinin çekmecesini hışımla açtı ve kalemi çekmecede duran beyaz kutunun hemen yanına bıraktı.
Emily Rogers, Cho'nun en değer verdiği şeylerden birini almıştı ellerinden. Buna sinirlenen Cho, intikamını almak istedi. Bunu yanına bırakmayacaktı. Nasıl da dikkatsiz davranabilmişti? Penceresine vuran baykuşu odasına aldığında bileğine bağlı olan mektuptaki altın yaldızlara dalmamış olsaydı eğer "Bu da ne halt böyle? Yoksa aşk mektubu mu alıyorsun Chang?" diye soran Emily, kızın elinden mektubu kapamayacaktı.
Sinirden tırnaklarını avuç içlerine geçirdi Cho. Emily de kim olup özel işlerine burnunu sokma yetkisini kendinde bulabiliyordu? Kendini beğenmiş bu sarışın Ravenclaw kızı, mektubun Cedric'ten geldiğini öğrendiğinde kahkahalara boğulmuş ve Cho ile dalga geçmeye başlamıştı. Oysaki mektup gayet güzel bir üslupla, samimi ve oldukça sevimli yazılmıştı. Dışarıdan bakan bir kişi bu samimiyetin nedenini anlamasa da meltuplaşan kişilerin birbirlerini önemsediğini çıkarabilirdi.
Yine de Emily'e göre "Cedric kibarlığından yazmış, seni küçük düşürmek istememiş." "Cedric büyük sınıf senin gibi iki alt dönemle niye olsun!" gibi şeylere dönüşmüştü. Bariz bir şekilde alaya alınmak Cho'yu bu yüzden de sinirlendirmişti. Yaşının nesi vardı ki? Önemli olan uyum ve aşk değil miydi? Şimdiyse elinden oyuncağı alınmış bir çocuk misali yatağına uzanmış olmakla delirmeye başlamıştı.
Ertesi gün masadaki herkes onu her gördüğünde gülecek ya da "Cho Cedric'i seviyor." gibi aptalca şarkılar söyleyecekti. Henüz üçüncü sınıf olduğu için üzgünce gözlerini kapattı. İleride herkesin kendisine crushı olduğu bir dünya düşledi, o ne olursa olsun Cedric'i seçerdi. Bunu düşünürken gülümsedi ve beyaz kutunun içindeki mektuplarda yazan, neredeyse ezberlediği cümleleri içinden tekrar tekrar söylemeye başladı.
Cedric ne zaman bir mektup yollasa, cevabı hiç geciktirmeden yazıp yollar ve o mektubu cebinde yenisi gelinceye kadar tutardı. Bu cep bazen cübbe cebi bazense sabahlığının cebi olurdu. Yeterince şansı olduğu her saniyeyse mektuba bakar ve kelimeleri ezberlemeye çalışırdı. Ucu ucuna ezberlediği zamansa bir yenisi gelirdi, aynı rutin böyle devam ederdi. Bu yüzden tüm mektupları beyaz kutuda depolardı Cho. Yurt odasındaki kızlara güvenmediği için kutuya bir mühür büyüsü yapmıştı. Doğru kelime olmadan açılmıyordu. Doğru kelime ise Cho'nun her düşündüğünde gülmesine neden olan bir şeydi.
"Deneyedurun aptallar."
Cho'nun bu iki kelimeyi seçmesinin özel sebepleri vardı. İlk sebebi, kutuyu açmak isteyen kişinin muhtemelen zeki biri olacağını bilmesiydi. Eğer kelimeyi kendisi için özel bir şey yaparsa, tahmin etmesi oldukça kolay olurdu. Bu yüzden karşındaki özel hayat hainlerinden daha zekice davranması gerekiyordu.
İkinci sebep ise Cho'nun başından beri bu Cedric olayının ortaya çıkmasından korkmasıydı. Bu yüzden kutunun mührü Cedric değildi. Muhtemelen Emily daha fazlasını bilmek isteyeceğinden, Cho'nun bütün özel eşyalarını karıştıracaktı. Bu yüzden de Cedric'ten başlayıp istediği şeyi deneyebilirdi. Deneyedursun aptal, asla çözemeyecekti.
Gün doğarken de çözemedi. Cho, Emily'nin oldukça kıskandığını hissetmişti. Bu durumdan hoşlanmasa da bilmiyormuş gibi davranmaya karar verdi. Artık yurt odasında mektup yazamayacak olmanın hüznü içerisinde, sevdiği çocuğa yazacağı şeyleri pencere oyuklarında oturarak çiziktirecekti.
"Bugün erken dönüp acilen mektubu bulmalıyım." diye düşünerek iksir sınıfına doğru ilerledi. Normalde gözüne karanlık ve dar gözüken mahzenler, kafası doluyken hiçbir şeydi. Dün gece uyudu numarası yapıp Emily'nin mektubu koyduğu yeri izlemişti. Her ne kadar arkadaşının özel eşyalarını karıştırmak gibi bir hobiye sahip olmasa ve bundan nefret de etse, zorunda olmak üzücü oluyordu.
Bu yüzden derse girdiği zaman Snape'in gelip gelmediğini gözlemleyen bir Huff oğlanından güç alarak sevdiği çocuğa şu satırları yazdı:
"Biliyorum, gizli kalmasını söylemiştin ama ne yazık ki Ravenclawları biliyorsun. Bir şeylere burnumuzu sokmadan duramamak gibi can sıkıcı huylarımız var, dün gece de bunlardan birine şahit oldum. İnan bana gerçekten üzgünüm ama Emily Rogers mektuplaştığımızı öğrendi. Şanslıyız ki bunu saçmalığa hatta komik bir olaya yordu. Seninle arkadaş dahi olamayacağımı düşünmüş olmalı. Bazen bu kadar kıskanç ve art niyetli insanlara acıyorum, nedense kendilerini başkalarının kötülüğünü isteyerek ya da başkalarını aşağı görerek tatmin ediyorlar. Oysaki dünyadaki en aşağılık insanlar olduklarının farkındalar. Sanırım bu yüzden de yaşamaktan zevk almıyorlar. Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama zihninin derinliklerinde olmak isterdim. Lütfen bana en yakın sürede cevap yaz ve mektubu elden ulaştır.
sevgilerle, cho"
işte bu yüzden ne yapıyoruz, insanların mektuplarını çalmıyoruz. düşündükçe sinir olmalık bir olay bu.
ayrıca cho daha üçüncü sınıf çok uwu bir şey bu ya of of keşke birkaç bölüme büyüyecek olmasa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERENDIPITY ☆ cho chang
Fantasy+ 🐚🦅❯ !! yağmurlar onun için ağlardı ve genç kız susardı. başka kollarda teselliyi aramıştı. oysaki bilmiyor- du, bulamayacaktı,, ♯🦋;; cho chang's perspective ♯🍄;; cho chang × starliner seri...