+ 🐚🦅❯ !! yağmurlar onun için ağlardı
ve genç kız susardı. başka kollarda
teselliyi aramıştı. oysaki bilmiyor-
du, bulamayacaktı,,
♯🦋;; cho chang's perspective
♯🍄;; cho chang × starliner seri...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──
"SAÇLARI rüzgarda uçuştuğunda en fazla kaç kere kendinden geçtin?" diye sorulan soruya yutkunarak baktı Cho. Saymamıştı, oh hayır... sayamazdı da. Çünkü o her onu gördüğü zaman pürüzsüz yüzüne, kırmızı dudaklarına ve biçimli kaşlarına baktıktan sonra sanki daha tanrısallaşabilirmiş gibi uçuşan saçlarına odaklanır ve süpürgesinden düşecek gibi olurdu.
Aklına onun mükemmel yüzünü getirdi ve nefessiz kaldı, her seferinde olduğu gibi kendini ona ait bir kazakta ya da onunla kurduğu bir hayalde boğmak istedi. Düşünmek bile gerçekleştirmeye yeterken ve bu hisler yeterince cisimleşmişken gerçekten hissetmek, onun kollarını omuzlarında hissetmek nasıl olurdu diye düşündü. O, Cedric'e sıkıca sarılmak istiyordu. O, kemiklerinden bir duvar örmek ve aşkını sonsuza kadar korumak istiyordu. İmkansızı istiyordu ve okuldaki en güzel kız olmadığı için her gece tanrıdan af diliyordu. O güzel değildi, o tanrısal bir varlığa aşık olmuş sıradan bir insandı.
"Hadi ama Cho!" dedi Betty Crossfield. Bütün kızlar nefeslerini tutmuş onu izlerken Cho yalnızca dudaklarını büktü ve yerinde rahatsızca kıpırdandı. Duygularını açmakta pek iyi değildi, ne zaman sevgilisi hakkında cümleler kurmak istese ya ifade edemez ya da absürt kelimelerle laf kalabalığı yapardı. Sevgilisi, hoş. Henüz onun olmayan sevgilisi başka kızlarla cilveleşirken, arkadaşları her zaman Cho'nun canının ne kadar yakacağını bilmiyorlarmışçasına onu bu aşka daha da fazla sürükleyen sorular sorar, onu cesaretlendirmeye çalışır ve boş ümitlerle dolu kalbine bir ateş de onlar yakarlardı.
"Ben, o kadar kendimi kaybettim ki öyle zamanlarda saymak bile aklıma gelmiyor inanın lütfen." dedi Cho elinden geldiğince sızlanmamaya çalışarak. Elinden geldiğince titrememek ve sakinliğini korumak istese de yapamıyordu, yapamıyordu işte! Cam gibi gözleri bu gibi durumlarda saklamak istediği tüm gerçekleri açığa vuruyordu düşmanmışlarcasına. Bazen bu yalan söyleyememe huyundan nefret ediyordu ama gizleyemiyordu işte olmuyordu bu.
Kızların ortasında kalan dar ve can sıkıcı alandan kurtulmak istedi ve boğulmamak adına büyük bir adım attı. Birkaç kişiyi ittireceğim derken nefesi kesilmişti, işte böyleydi Cho, zayıf ve güçsüz bir vücuda sahipti. Sonra gözlerine aniden çarpan ışıltılı bir gülümseme ile daha nefes alamamışken vücudunun ve organlarının bütün işlevlerini yitirdiğini hissetti. Cedric tam karşında Hufflepuff takımı ile birlikte geçmekteydi.
Hayran hayran seyrederken, içinden bir ses kafasını çevirmesini söyledi ama yapamadı bunu. Daha doğrusu yapmak istemedi, Cedric her öğle arası işte tam bu alandan geçerdi ve Cho, artık onu izlemeyi alışkanlık hâline getirmişti.
Şaşkın ve heyecanlı Ravenclaw kızları, çocuğun geçmekte olduğunu görünce Cho'nun etrafını sardı ve onlar da arkadaşlarının sevdiği tanrısal çocuğu izlemeye başladı. Cedric Diggory böyle bir ilgiye çoktan alışmıştı, tuhaftır ki bu onu ne şımartmış ne de egolandırmıştı. İşte yine sanki bilerek yapıyormuş gibi saçlarını karıştırdı ve kızlara sevimli bir bakış gönderdi. Bu Cho'yu çoktan öldürmeye yeterdi. Elinden geldiğince karşıya bakıp gülümsemeye çalışsa da beceremediğini düşünüp vazgeçti. Kesinlikle çuvallamıştı.
Bunun üzerine Cedric yavaş adımlarla takımdan ayrıldı ve doğru kızın yanına yöneldi. Cho'nun ilk düşündüğü şey yanlış bir şey mi yapmış olmasıydı. Korktu ve ne yapacağını şaşırdı. Daha önce bu çocuğun önünde kekelemeden konuşamamıştı.
Ravenclaw kızları ses etmeden yanından gülümseyerek sıvışınca onlara karşı öfkelendiğini hissetti ve ellerini yumruk yaparak tırnaklarıyla avuç içine baskı yaptı. Kanatmıştı, onları sarmak zorunda kalacağı için nefret etti.
"Hey, selam." dedi Cedric gülen yüzüyle. Ne yazık ki bu gülümseme sadece Cho için olan özel bir gülümseme değildi, muhtemelen daha önce birçok kıza bahşedilmişti.
"Selam." demeye çalıştı Cho ama muhtemelen ağzından sadece yamuk yılık homurdanmalar çıkmıştı. Ne yazık diye düşündü, elleri az önce acıyorken bu gülümseyen surat acıyı geçirmişti ve bunu sadece basit bir gülümseme ile başarmıştı, ne yazık ki bunu hiç bilemeyecekti. Cedric tekrar sevimli bir gülüşle kıza baktı. Şimdi bu kadar tatlı olmanın sırası olamazdı.
"Haftaya Hufflepuff ve Ravenclaw maçı var ve arayıcıyı oynayacakmışsın. Şans dilemek istedim." dedi Cedric doğuştan gelen bir içtenlikle, işte Cho da tam bunu sevmişti. Bu çocuk asla yapay olmaya çalışmıyordu, tüm bu iyi huyu içinden geliyordu.
Midesindeki kelebeklerin boğazına baskı yaptığını ve yapıştığını hissederken kelebek kusmak için oldukça ideal bir zaman olduğunu düşündü. Zorla da olsa samimi olduğunu düşündüğü bir şekilde gülümsedi ve bu şansı kabul etmek istedi. Hayat ne kadar da adildi, en çok istediğiniz anda gerçek duygularınızı yüzünüzle yansıtamıyorsanız aşk neydi ki?
Tutukluk yaptığını fark edip karşındaki çocuğa şans dileyerek karşılık verdi. Flörtleşiyorlar mı acaba diye hemen gelin güvey olmak istemiyorsa da aklındaki o garip dürtü onu ya öyleyse diyerek heyecanlandırıyordu.
Cedric Diggory, kim olduğunu biliyordu, bu da sevinmek için başlı başına bir neden sayılırdı. Düzgün düşününce Cedric tabii ki onun kim olduğunu bilecekti. Daha önce trilyon kere maçlarda karşı karşıya gelmişlerdi. Hatta tokalaşmış bile sayılırlardı. Cho, sırf Cedric'in elini tutmak ve bırakmamak gibi sakat hareketler yapmamak için elini erken ve büyük bir hışımla çekerdi. Bir keresinde Cedric bunun nedeni sormuş ve Cho cevap vermemek için arkasına bile bakmadan kaçmaya karar vermişti.
"E o zaman gideyim ben" dedi Cedric gülümsemelerinden birini daha sunarak, "Aaa, elbette. Ben seni tutmayayım." gibi şeyler geveledi Cho. Bu da yetmezmiş gibi de kendini tutamayıp arkasından el salladı. Her şey bittiğinde anlamıştı, az önce yaptığı oldukça salakçaydı.
Oysaki Cedric giderken arkasına arada sırada dönmüş ve kıza gülümsemeyi sürdürmüştü. Bu yüzden Cho bir şeyden emin oldu, Cedric ne hissediyor henüz bilmese de bu hareketleri kendisinin alelade bir kız olmadığını gösteriyordu.
Cedric'in gitmesini fırsat bilen kızlar koşarak, Cho'nun dedikodu duvarı adını verdiği duvarla tekrardan onun etrafını çepeçevre sardı ve işte şimdi gerçekten nefes alacak alan kalmamıştı. Bugünün iyi yanı Cedric'in de kalbinde bir hoşlantı filizinin yeşillenmesi olmalıydı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ilk bölümün kısası makbuldür demişler, umarım hoşunuza gitmiştir :3