9. Bölüm

971 61 1
                                    

(HunHan özel)

-Flashback-

"Efendim Bay Kang toplantıyı ertelemek istediğini sizinle şuan görüşemeyeceğini söyledi." Sekreter söyleyip odadan çıktığı an babam sinirle oturduğu yerden kalktı.

"Lanet! Bu dava olayı yüzünden herşey altüst oldu." İlk andan itibaren koruduğum sakin tavrımı bozmamaya çalışarak arkama yaslandım. Tabletimi açıp son haberleri kontrol ettim. Yorumlar sinir bozucuydu.

' Para kaçakçılığı? Bende o kadar paranın kaynağını merak ediyordum.'

'Wu holding bunların destekçisiydi değil mi? Hahahah

'Oh Sehun'un servetinin kaynağı belli oldu. Küçük -hırsız- Prens'

Tamam bu kadar sinir bozucu yorum yeter daha fazla görmek istemiyorum. Tableti sinirle masanın üstüne koydum ve kalktım.

"Nereye?" Babam saatlerdir beklediği telefonun başındaydı.

"Küçük bir işim var. Halledip geleceğim" Suit dairedeki odama geçip üzerimi değiştirdim ve dışardaki gazetecilerin tanıma ihtimaline karşı yüzümü elimden geldiği kadar kapadım.

"Son durum ne?" Arabaya bindiğimde davayla ilgilenecek olan avukatı aramıştım.

(Efendim, olay fazla tepki gördüğü nedeniyle dava bir ay ertelendi)

"Pekala bu çok iyi...bana karşı tarafın avukatının adresini verebilir misin?"

(Bir saniye efendim...)

"Bulduğunda mesaj at" telefonu kapayıp yapacaklarım hakkında düşünmeye başladım Pekala duyduğum kadarıyla bu avukat bozuntusu girdiği her davada haksız tarafın savunmasını yapsa bile kazanıyormuş. Bu davada haksız taraf değiliz...tamam evet ortada bir para kaçakçılığı var ama yapanın kim olduğunu daha biz bile bilmiyoruz.

Telefonumdan gelen mesaj sesiyle uzanıp adrese baktım. Büro yolumun üzerindeydi. Bu avukatı ne yapacağım konusunda ise...herkesin bir zaafı vardır değil mi? Mutlaka olmalıydı. Para? Daha güvenceli bir iş? Mutlaka bunlardan biri olmalıydı. Kusursuz bir avukat olabilir ama kusursuz bir insan olmadığına eminim.

***

"Hoşgeldiniz efendim." Girişte beni karşılayan sekretere zorda olsa gülümseyerek karşılık verdim.

"Avukat...şeey adı neydi?" gerçekten araştırmamıştım bile onu.

"Bay Luhan efendim" ona gülümseyerek dediğini başımla onayladım.

"Onunla görüşmek için gelmiştim." Demek adı Luhandı. Çinliydi büyük ihtimalle. Onun görüntüsünü yavaşça çizmeye başlamıştım aklımda. Kısa boy, hafif esmer ten, buruşuk surat, göbekli ve kel bir herifti işte.

"Pekala isminiz neydi?" ona tabii ki gerçek adımı söylersem sorun çıkaracaktı.

"Wu Yifan." Karşımdaki kısık gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Tanrım! İnsanlar ne zamandan beri varislerle bu kadar alakalı.

"Biliyorum fotoğraflardakinden daha yakışıklıyım" kendimi kurtarmaya çalışıyordum...azda olsa.

"Ah! Sadece adınız tanıdık geldi efendim özür dilerim." telefona yönelirken mahçupca gülümsemeye çalışıyordu.

"Efendim Bay Yifan burada ve sizinle görüşmek istiyor"

"Kendisi sizi bekliyor" tekrar gülümseyip eliyle sağdaki uzun koridoru gösterdiğinde eğilerek teşekkür edip ilerlemeye başladım. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp hafifçe tıklatarak içeri girdim.

The Last SlaveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin