Merhaba,
Bu hikayeyi diğer tüm kitaplarım gibi birkaç saniyelik bir ilhamla yazıyorum. Okuduğunuz için teşekkürler.
'I don't wanna be the girl who laughs the loudest
Or the girl who never wants to be alone
I don't wanna be call at four o'clock in the morning
Cause I'm the only one you know in the world that won't be home
Ahhh, the sun is blinding
I stayed up again
Ohhh, I'm finding
That's not the way I want my story to end
I'm safe
Up high
Nothing can touch me.'
Pink'in sesi beni büyülerken gerçeklerden uzaklaştığımı hissediyordum.
Ben Dionisa, 19 yaşındayım. İsmimin anlamı 'Şarap Tanrısı' ama ironiye bakın ki ben içki içemem. Çünkü böbreklerim çalışmıyor, biri bile. Sanırım bu hayatın beni sınama şekli. Ama alıştım. Her hafta pazartesi, çarşamba ve cuma günleri 4 saatliğine hastaneye gidiyorum. 3 yaşımdan beri bu böyle.
Ama mutluyum. Benden daha kötü durumda olanlarda var. Tanrıya şükürler olsun ki bir evim ve bir işim var. İspanya'da doğdum ama ailem ben doğunca İngiltere'ye taşınmış. Annem ve babam öldüler. Bense hala Londra'da ki evde yaşıyorum ve evimin yakınlarında bir kafede çalışıyorum. Kafenin sahibi Bayan Lisa gerçekten iyi bir kadın. Diyalize gitmek aldığım izinler bir başkasının sabrını taşırabilirdi ama o bana her zaman iyi davranmıştır. Bugünde diğerlerinden pekte farklı olmadı. Hastaneye gittim diyalize girdim. Bittiğinde hemşire kolumdan tüpleri çıkarıp kolumu sardı. Bende oturduğum koltuktan kalktım. Uzun süredir oturduğum için bacaklarım uyuşmuştu. Hemşireye teşekkür edip odadan çıktım. Hastaneden çıkıp eve gidecektim, kapıyı açmıştım ve onu gördüm. Tanrım onu boş zamanında mı yarattın? Sarı saçlarının arasındaki kahverengiler saçının boya olduğunu göstersede sarı saç ona yakışıyordu. Mavi gözlerinin içinde bir okyanus saklıyor gibiydi. Bakışlarımız kesiştiğinde bana gülümsedi. Kızardığımı hissettim ve kapıdan çıktım. Yürürken arkamdan gelen ayak sesleriyle durdum ve arkamı döndüm. Peşimden gelmişti. 'Merhaba.' Sesimi ben bile duyamamıştım. 'Sana da merhaba.' Sesi de kendisi kadar mükemmeldi. 'B-Ben Dionisa.' 'Ben Niall.' 'Tanıştığıma memnun oldum Niall.' 'Bende.' dedi. Arkamı dönüp yürümeye devam edecektim ki omzumdaki bir elle irkilip ona baktım. Ellerini cebine koymuştu ve çekiniyor gibiydi. 'Ş-Şey yarından sonra vaktin varsa-' Derin bir nefes alıp cümlesini tamamladı. '-birşeyler içelim mi?' 'Tabii ki. Saat kaçta?' 'Numaranı verirsen sana haber verebilirim.' dedi. Ona numaramı verdim ve onun numarasını telefonuma kaydettim. 'O zaman görüşürüz.' Başımı salladım ve arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Eve vardığımda içeri girip kapıyı kilitledim. Odama girdim ve yatağıma uzandım. Sanırım aşık oldum, yaşasın (!). Randevumu unutmamak için takvime yazmalıydım. Kalkıp bunu hallettim, yatağıma tekrar uzandım. Ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
Bu bölüm tanıtım olduğu için biraz kısa oldu, özür dilerim. Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum. Zaten bu hikayeyi de eğer beğenilmezse silmeyi düşünüyorum. Belli bir bölüm düzeni olamayacak ne yazık ki ama okullar açılınca üç hikayemi de (bu hikaye dahil) yoluna sokmaya çalışacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dialysis
FanfictionDionisa, her hafta diyalize girmek zorunda olan bir genç kız. Böbrekleri olmayabilir ama onun büyük bir kalbi var. Ve o her şeye rağmen mutlu olmayı başarıyor. Bizim sevgili İrlanda biblosu da işin içine girerse ne olur? Merak ediyorsanız sizde onla...