Önceki bölüm ne kadar içime sindiyse bu da o kadar sinmedi. Ama bu hikayeyi yazmak eğlenceli. Tabii benim gibi bir araştırmacı için fanfic yazmak biraz zor oluyor ama Sarı Civciv için değer. Fazla uzatmayacağım çünkü yazar notu yazmak bana göre değil. Ben Not başlıklı bölümlerden yanayım. İyi okumalar!
Hatırlatma:
'Niall, kekeledin. Hemde iki kez.' dedim gülerken. Eliyle ensesini ovdu. 'Kekeledim değil mi?' dedi.
'Niall!' diye seslendim. Niall omzumda uyuyakalmıştı ve kalkmıyordu. Ellerimle onu itmeye çalıştığım da başı dizlerime düştü. Ona tokat atabilirdim, çığlık atabilir ya da onu itebilirdim ama yapmadım. Uyurken o kadar masum görünüyordu ki. Elim istemsizce saçlarına gitti. Saçları yumuşacıktı. Saçlarıyla oynarken Niall bana iyice sokuldu. İlk seferinde onu uyandırabilmiştim ama şimdi bunu yapablieceğimden pek emin değildim. Neyse diye düşündüm, bugün eve geç gidebilirdim. Elimi Niall'ın saçlarında gezdirmeye devam ederken Niall kıpırdandı. Ona baktığımda yüzünü buruşturduğunu gördüm. Kabus görüyor olmalıydı. Boşta kalan elimi onun eline uzattım ve elimi tuttu. Sakinleşmesiyle birlikte gülümsedim. Elimi çok sıkı tutuyordu ve bu canımı yakmaya başlamıştı. Elimde olmadan acıyla inledim. Tam ben Niall uyanmadığı için şükür ederken Niall başını kaldırdı. 'Dionisa?' Sesi boğuklaşmış ve kalınlaşmıştı. Ben cevap vermeyince 'Sen iyi misin? Ne oldu?' diye devam etti. 'Niall, elimi çok sıkıyorsun.' dedim acıyla. Bunu söylememle birlikte dizimde yattığını ve elimi tuttuğunu fark etti. Elimi bırakıp doğruldu. 'Sen omzumda uyuyakaldın ve ben seni uyandırmaya çalışırken başın dizlerime düştü.' dedim ve derin bir nefes alıp 'Bende belki biraz saçlarınla oynamış olabilirim. Sonra sen kıpırdamaya başladın ve bende elimi tutmanı sağladım, sakinleşmen için. Ki zaten işe de yaradı.' diye devam ettim. Niall'ın gözleri büyümüştü. 'Teşekkür ederim.' dedi. Sesi hala boğuktu. 'Niall, sesin niye böyle?' 'Nasıl?' 'Biraz şey...boğuk.' dedim. Gülümsedi. 'Bilmiyorum. Gerçekten öyle mi?' diye sordu. Başımı salladım. Kendime geldiğimde artık gitmemiz gerektiğini hatırladım. 'Niall.' Ona seslendiğimde bana baktı. 'Artık gitmeliyiz. Yaklaşık iki saattir uyuyorsun.' dedim. Gözlerini ovuşturdu. 'Oh! Üzgünüm.' dedi. 'Sorun değil.' diye mırıldandım. Hava oldukça kararmıştı. Yürümeye başladık. Niall benden fazla olmasa da bariz bir şekilde uzak duruyordu. Sesimi çıkarmadım ama çok sinir bozucuydu. Ben bunları düşünürken evimin önüne gelmiştik. Durdum ve yüzümü buruşturdum. Fazla tepki vermiş olmalıyım ki Niall bana baktı. Evimin merdivenlerine oturdum. O da yanıma geldi. 'Evin güzelmiş.' dedi. Omuz silktim. 'Neyin var?' diye sordu. 'Bana soğuk davranıyorsun.' mırıldandım. 'Özür dilerim.' dedi. 'En iyi arkadaşlar olduğumuzu sanıyordum.' dedim. 'Öyleyiz.' dedi. 'O zaman bana soğuk davranmayı kes.' 'Ben-Ben üzgünüm. Ama daha önce hiç bir kızla bu kadar yakın olmamıştım.' Ona sarıldım. 'Niall benden korkmana gerek yok. Seni yemem.' dedim gülerek. Geri çekildiğimde vücuduma çarpan rüzgarla titredim. 'Sanırım eve girmelisin ha?' dedi. Başımı iki yana salladım. 'Niall seni dışarıda bırakamam.' dedim. 'Gerek yok, eve gideceğim.' dedi. Gözlerimi kocaman açtım ve evimin kapısını işaret ettim. Başını eğdi ve ayağa kalktı. Ben evin kapısına giderken beni takip etti. Kapıyı açtım ve içeri girdik. Kapıyı kapatıp kilitledim. Yukarı kata çıkarken beni izleyen Niall'a baktım. 'Gelsene.' Sesini çıkarmadı ve peşimden geldi. Yukarı çıktığımızda misafir odasını işaret ettim. 'Burada yatabilirsin.' Odaya girdi ve kapıyı kapattı. Bende odama girip üzerimi değiştirdim. Yatağıma uzandığımda gözlerim kendiliğinden kapanmıştı zaten.
***
Çığlık atarak uyandığımda ter içindeydim. Ellerimi yüzüme götürdüğümde ağladığımı fark ettim. Niall'ı uyandırmamak için ağlamamı durdurmaya çalıştım ama hıçkırıklarım nefesimi kesti ve öksürmeye başladım. Vücudum şiddetli öksürüklerle sarsılırken görüşüm bulanıklaşıyordu. Kapının açıldığını duydum. Kimin geldiğini göremiyordum, zaten evde sadece Niall ve ben vardık. Niall'ın ellerini omuzlarımda hissettim. Gözlerim kapanıyordu ve onları açık tutmakta zorlanıyordum. 'Dionisa, neler oluyor?' Bağırıyordu ama, sesi kulaklarıma ulaşana kadar bulanık bir hal alıyordu. Bense öksürmeye devam ediyordum. Sonunda öksürüklerimi biraz olsun kontrol altına aldığımda Niall endişeli bakışlarını üzerime dorultmuş yatağımın köşesinde oturuyordu. Doğrulup ayağa kalktım ama kalkmamla birlikte dengemi kaybettim. Niall ayağa fırlayıp beni tutmasaydı sırt üstü yere düşecektim. Niall'ın kucağındaydım ve rahat olduğu söylenebilirdi. Niall beni yatağa yatırıp kapıya gitti. O kapıyı açacakken 'Niall, benimle uyuyabilir misin?' dedim. Bana dönüp şaşkın bakışlarını suratıma yönelttiğinde devam ettim. 'Bir kabus gördüm ve korkuyorum.' Elini saçlarından geçirdi ve yanıma uzandı. Ona onaylamayan gözlerle baktım. 'Göğsünde uyumak istiyorum.' mırıldandım. Niall sırtını yatağın başına yasladı ve beni kucağına oturttu. Sırtımı göğsüne yasladım ve gözlerimi kapatıp karamelli çikolata kokusunu içime çektim. Göz kapaklarım altlarından iplerle çekiliyormuşçasına kapanıyorlardı. Onları özgür bıraktım ve kendimi uykuya teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dialysis
FanfictionDionisa, her hafta diyalize girmek zorunda olan bir genç kız. Böbrekleri olmayabilir ama onun büyük bir kalbi var. Ve o her şeye rağmen mutlu olmayı başarıyor. Bizim sevgili İrlanda biblosu da işin içine girerse ne olur? Merak ediyorsanız sizde onla...