Kimsin?

131 14 0
                                    

Bu hikayeye başlamak hayatımda aldığım en iyi kararlardan biriydi sanırım. Adventure Time Dosyaları'da öyleydi. Bölümleri yazarken eğleniyorum ve bu bende yeni bölüm yazma isteği oluşturuyor. Bir işi eğlenerek yapmak gibisi yok. İyi okumalar! 

Hatırlatma:

Kendime engel olamadım ve kafam Niall'ın göğsüne düşerken gözlerimi yumdum. 

Beni saran sıcaklıkla uyandım ama gözlerimi açmadım. Bunun yerine o sıcaklığa daha çok sokuldum. Saçlarımda eller hissedince artık gözlerimi açmam gerektiğini düşündüm. Gözlerimi açtığımda karşımda tanıdık bir yüz gördüm. Bir yerden tanıyordum sanki ama kim olduğunu seçemiyordum. Kendime gelince doğruldum ve kendimi geri çektim. Kucağında uyuduğum kişi ne olduğunu anlamamış gibiydi. 'Sende kimsin?' diye sorduğumda gözleri şaşkınlıkla büyüdü. 'Benim Dionisa, Niall.' dedi. Başımı iki yana salladım. 'Niall'ın sakalları yok.' diye cevapladım. Sonra mavi gözlerini fark edince durdum. 'Niall?' Başını salladı. 'Bir an seni başkası sandım, üzgünüm.' dedim. 'Aslında haklısın. Buraya geldiğimden beri tıraş olmadım.' dedi. Gözlerimi ovuşturdum. 'Ne zamandır uyuyorum?' diye sorduğumda 'Sen uyuduktan iki saat kadar sonra bilgisayarı kapatıp bende uyudum. O yüzden tam emin değilim, ama yaklaşık 6-7 saattir uyuyoruz.' dedi. Gözlerimi açık tutamıyordum ve kafam tekrar Niall'ın göğsüne düşmek üzereydi. 'Dionisa, artık kalkmalıyız.' dediğinde 'Beş dakika daha lütfen.' diye cevapladım ve kafamı göğsüne yasladım. Sıcaktı, yumuşaktı ve ben uyanmak istemiyordum. 'Dionisa, gerçekten artık kalkmalıyız.' Başımı kaldırdım ve kaşlarımı çatarak ona baktım. 'Bu kadar rahat ve sıcak olman benim suçum değil Horan.' dedim. 'Beni bir yatak olarak mı görüyorsun?' Şaşkın bakışlarının masumluğu karşısında ona bir şey söyleyemedim ve yanağını öptüm. 'Tabii ki hayır Niall.' Bu haliyle çok tatlıydı ancak yeni çıkmaya başlayan sakalları tatlılığını biraz gölgeliyorlardı. 'Niall.' Ona seslendiğimde bana baktı. 'Gerçekten tıraş olmalısın çünkü sakalların yani biraz...garip.' dedim. Kaşlarını kaldırdı. 'Garip?' 'Ben tatlı Horan'a alışığım Niall, seksi Horan'a değil. Ayrıca dünyanın daha buna hazır olduğunu sanmıyorum.' Ayağa kalkabilmesi için kucağından kalktım. Ayağa kalktı ve banyoya gitti. Bende yatağı topladım ve üstümü değiştirdim. Niall banyodan çıktığında biraz kırgın gözüküyordu. Odaya girip yerdeki minderlerden birine oturdu ve bana hiçbirşey söylemedi. 'Niall, seni kırdım mı?' diye sordum. Başını hafifçe salladı. Yanındaki mindere oturduğumda benden biraz uzaklaştı. 'Anlatmak ister misin?' dediğimde göz ucuyla bana baktı. 'Ben, sadece anlayamıyorum. Bir şey söylüyorsun ve ben buna sevinmem mi yoksa üzülmem mi gerektiğini anlayamıyorum. Ben tatlı küçük bir çocuk muyum yoksa seksi bir kalp kıran mı? Bilmiyorum.' dedi. 'Ben bunun seni kıracağını düşünmemiştim Niall, özür dilerim. Ama şunu bilmelisin. Sen tatlı küçük bir çocuk değilsin ama seksi bir kalp kıranda değilsin. Sen Niall'sın tamam mı? Niall James Horan'sın ve sen benim için değerli olan sayılı insanlardansın. Seni üzecek bir şey yaparsam bana söyle Niall.' dedim ve derin bir nefes aldım. Gözlerini bana dikti. 'Senin için değerli miyim?' diye sorarken gözleri ışıldıyordu. 'Evet Niall.' dedim ve dudağının kenarını öptüm. Kenarını tamam mı? Dudağını değil. Ki bu bile Niall'ın nefes düzenini bozmaya yetti ve Niall öksürmeye başladı. Niall'ın suratı kızarırken ona su getirmek için aşağı koştum. Mutfaktan su doldurdum ve merdivenler koşarak çıkarken birazı merdivene  döküldü. Niall suyu içti ve bana teşekkür etti. Bardağı bırakmak için merdivenden inerken en üst basamağa dökülmüş su yüzünden ayağım kaydı ve merdivenden yuvarlandım. Bedenim mermer zeminle buluştuğunda Niall'ın 'Dionisa!' diye bağırdığını duydum. Gözlerim kendiliğinden kapandığında duyduğum son şey bu oldu. 

                                                                             ***

Gözlerimi başımdaki şiddetli ağrıyla araladım ama tekrar kapandılar. Açmayı tekrar deneyecektim ama gözlerimin üzerine konan eller bunu engelledi. 'Kendini zorlama Dionisa.' 'Niall, sen misin?' diye sordum. 'Evet, benim.' diye cevap verdi. Ellerini gözümden çektiğinde gözlerimi açtım ve bu sefer kapanmadılar. Niall kaşlarını çattı. 'Söz dinlemez misin sen? Kendini zorlama demiştim.' dedi. Ağlamıştı, saçları karmakarışıktı ve sakalları yeniden kendilerini gösteriyorlardı. 'Ne o, yoksa depresyona mı girdin Niall?' diye sordum gülerek. Kaşlarını iyice çattı. 'Hayır, sadece 2 gündür merdivenden düşen ve başı yarılan küçük bir kızı bekliyordum.' dedi. Kendimi hastane yatağına iyice gömdüm. Niall elini saçlarından geçirdi. 'Seni korkuttuysam üzgünüm.' dediğinde ona cevap vermedim. En son merdivenden düşmüştüm bunu hatırlıyordum. Niall çok üzülmüş olmalıydı, üzerine gitmemeliydim. Yatakta doğruldum ve karşımdaki koltuğa oturan Niall'a baktım. 'Ne zaman gideceğiz?' Başını kaldırmadan cevapladı. 'Biraz sonra.' Başımı salladım. 'Umarım seni fazla üzmemişimdir.' dedimde bana baktı. 'Üzdün.' 'Sana su getirirken suyun birazı merdivene döküldü bende umursamadım Niall. Ayağımın kayabileceğini tahmin etmedim.' dedim. Ve bir anda başıma giren ağrıyla elimi başıma götürüp inledim. Niall hızla ayağa kalktı ve yanıma geldi. 'İyiyim, merak etme.' Kapının açılmasıyla ikimizde o tarafa baktık. İçeri 40'lı yaşlarda bir adam girdi. 'Genç adam kız arkadaşın sadece kafasına darbe almış ve orta şiddette bir darbe olduğu için şanslısınız. Daha büyük bir darbe hafıza kaybına hatta ölüme sebep olabilirdi. Birkaç günlüğüne ağrılar olabilir. Ağrı kesici kullanması gerekecek. Geçmiş olsun, çıkabilirsiniz.' dedi ve kapıdan çıktı. Niall'sa olduğu yerde bir heykelmişcesine kalakalmıştı. 'Niall?' Ona seslendiğimde bana baktı ama bakışları donuktu. 'Ölebilirdin.' diye mırıldandığında korktuğunu anladım. 'Ölmedim Niall. Buradayım.' dedim. Kollarımı açtım ve bana sarılması için ona baktım. Ama o kıpırdamadı bile. Kaşlarımı çattım. 'Niall James Horan. Eğer hemen bana sarılmazsan ayağa kalkarım ve merdivenden düştüğümde bitiremediğim şeyi camdan atlayarak bitiririm.' dediğimde gözlerini kocaman açtı ve gelip bana sarıldı. Geri çekildiğinde ona gülümsedim. O ise soğuk bir tebessümle yetindi. Duyamayacağını umduğum bir sesle 'İşte.' diye fısıldadım. 'Yine kendini benden uzaklaştıracak.' Niall bir süre durakladı ve sanırım ne dediğimi anlayıp kaşlarını çattı. Kalkmama yardım etti ve odadan çıktık. Hastaneden çıktıktan sonra eve yürürken Niall elimden tuttu. 'Senden uzaklaşacağımı da nereden çıkardın?' dedi. 'Çünkü daha önce de öyle yaptın.' dedim. 'Bu bir daha olacağı anlamına gelmez.' dediğinde yüzümü buruşturdum. 'Bilemiyorum.' diye cevapladım. Ve Niall'ın elini tutan elimi biraz gevşettim. Eve vardığımızda içeri girdim ve Niall'da kapıyı kapattı. İkimiz de yukarı çıktık ve yatağıma oturduk. Yanyana oturmamıza rağmen aramızdaki soğukluk bariz bir şekilde belliydi. Birinin konuşması gerektiğini düşündüm ve Niall'ın dikkatini çekmek için öksürdüm. 'Eğer bana böyle davranacağını bilseydim ölmeyi tercih ederdim.' dedim. Cevap vermediğinde devam ettim. 'Ah! Tabii ki erkek karakterimiz tavrını bozmaz çünkü o bir kötü çocuk ve kız umurunda değil!' Niall'ın suratına bakmasamda yüzünü buruşturduğunu hissedebiliyordum. Suratına baktığımda gözlerini kaçırdı. 'Ben aşağıya iniyorum. Sana daha önce de söyledim Niall, eğer benden kaçacaksan seni görmek istemiyorum.' Bunları söyledim ve adımlarımı aşağı yönelttim. Merdivene adımımı atacakken Niall'ın sesi beni durdurdu. 'İşte! İki gün önce söylediklerinle şimdi söylediklerin birbirini tutmuyor. Senin için değerli olduğumu söylemiştin. Şimdi asıl kaçan kişi sensin. Beni bu odada suçlulukla ve gözyaşlarıyla yalnız bırakarak kaçıyorsun. Şunu bilmelisin ki erkek karakter bir kötü çocuk değil. Ya da öyle mi? Ne demiştin? 'Sen tatlı küçük bir çocuk değilsin, ama seksi bir kalp kıranda değilsin.' Ben neyim? Bunu söyle ve öyle git. Ben neyim?' Söylediği şeyler doğruydu. Kaçıyordum. Merdivenin basamağına oturdum. 'Sen Niall, sen bir meleksin ama benim için gönderilmediğin aşikar. Melekleri onları kıracak insanlara göndermezler sanırsam. Seni hastanede ilk gördüğümde aşık olduğumu sanmıştım. Gözlerinin içinde bir okyanus sakladığını düşünmüştüm ve Tanrı'nın seni özenle yarattığını. Ve kaçtım. Aşık olmamak için. Ama sen beni yakaladın. Ve şimdi yeniden kaçıyorum. Muhtemelen bu sefer beni yakalayacak biri de olmayacak. Sanırım bir daha senin gibi bir dostum olmayacak.' Arkamdan gelen ayak sesleriyle kafamı çevirdim. Niall bana doğru geliyordu. Yanımda durduğunda ona baktım. Kenara kaydım ve yanıma oturdu. 'Teşekkür ederim.' dedi. Bana sarıldığında önce şaşırdım ama sonra ona karşılık verdim. Geri çekilip sordu. 'Yani sen bana aşık mısın?' Başımı iki yana salladığımda gözlerindeki parıltı söndü. 'Sen benim hiç sahip olmadığım bir abi gibisin Niall.' dedim. 'O zaman sende benim sahip olmadığım kız kardeşim olabilirsin.' dediğinde gülümsedim ve ona tekrar sarıldım. Bana karşılık verdiğinde gülümsedim. Biz iki kardeş gibiydik, bir daha hiç ayrılmayacak olan...

DialysisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin