-5-

234 30 5
                                    

Şehrin çatısı olan mavi gök kubbeye fırçayla rastgele atılmış gibi mor renkler karışmaya başlamıştı, Kosnator'da akşam oluyordu. Sürekli soğuk seyreden hava bugün de her zamanki gibiydi. Hafifçe esen rüzgar içime işleyen soğuğu getirmeye yetiyordu, deri ceketimin yakalarını fermuarıyla bir araya getirip kollarımı kendime sardım. Sonra iyice sindim eski binanın duvarının dibine.

Gözlerimi ise yıllarca içinde yaşadığım annemin evine dikmiştim. Dakikalardır buradaydım, henüz gelen giden yoktu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum fakat tahminlerime göre Baybars birazdan buraya gelecekti.

Uzaktan da olsa görecektim onu.

Ne kadar da garipti. Ben yıllarca, bu ülkedeki insanlardan biri gibi rahatça o evde yaşamıştım. Yanlış hiçbir şey yapmamış olmama rağmen, şimdi onların toprağına ayak basmam bile yasaktı. Evim bildiğim yere bir anda yabancı olmuştum. Sevdiğim adamı görmem bile sakıncalıydı, dünyanın en kötü insanıymışım gibi benimle en ufak teması ona çok büyük zararlar verirdi.

Ama ben onun zarar görmesine izin vermezdim, vermeyecektim.

Siyah, lüks ve büyükçe bir arazi aracı yanaştı evimin önüne. Duvarın arkasına iyice saklanırken nefesimi tutmuştum.
Baybars, sürücü tarafındaki kapıyı açtı ve araçtan aşağı indi.

Simsiyah giyinmişti bugün. Takım elbisesi, kravatı, dizlerinin biraz üzerine uzanan paltosu ve ayakkabıları, tamamen siyahtı. Ellerinde bile aynı renk eldivenler vardı, parmak uçlarıyla yüzündeki siyah güneş gözlüklerine uzandı ve çıkarıp paltosunun iç cebine koydu. Çatık kaşlı, sert bakışlıydı yüzü. Duruşu ise buzdan bir dağ gibi soğuk ve dikti. Önce olduğu yerde durup bakışlarını eve çevirdi, kısa bir süre öylece baktı. Sonra arabasını kilitleyip ön tarafından dolaşarak eve ilerledi.

Tuttuğum nefesimi yavaşça bırakırken, gözlerime hücum eden yaşlar da özgür kalmıştı. Arabasını değiştirmişti, iki yıl önce spor bir araba kullanıyordu. Hali, tavrı da değişmişti ki bunu daha önce de farketmiştim. Onda değişmeyen tek şey, bendim. Bana olan hisleri bir nebze olsun değişmemişti.

O hala, her gün bana gelen adamdı. Yokluğumda bile bu huyu değişmemişti.

Ağlayışlarım şiddetlenirken bakışlarımı önüme çevirdim. Zordu, çok zordu. Aramızda birkaç metre mesafe varken, onun varlığımdan habersiz oluşu canımı yakıyordu. Ona böyle yakınken dokunamamak, sarılamamak kalbimi parçalıyordu.

Ama biliyorum ve inanıyorum, kavuşacağımız gün gelecek. Ben onun için çabalamaya devam edeceğim ve bir gün, biz birbirimize doya doya sarılacağız. Her şeye, herkese inat, bir daha asla ayrılmayacağız.

☣☣☣

Ben bütün devrimlerimi kafamın içinde yaptım. İstedim, vazgeçtim, karar verdim, yolumu değiştirdim... Hayatıma etki eden önemli olayların hepsi önce kafamda başladı. İnsanın düşünebilen bir varlık olmasının en büyük avantajı budur belki de. Bulunduğumuz durumu bile kafamızın içinde kurduğumuzla değiştirebiliriz, o durumun iyi olduğunu düşünüyorsak iyi olur, kötü olduğunu düşünürsek kötüdür. Her şey, ama her şey kafamızda başlayıp biter.

Şimdi de bile isteye kendimi içine attığım durumun, doğru seçenek olduğuna inanıyorum. Çünkü diğer seçenek eninde sonunda sevdiğim adamın hayatına mal olacaktı. Çok zor olacak belki, bir sürü bela açılacak başıma, ancak ben doğru olanı yaptığıma inandığım sürece asla pişman olmayacağım.

Kovan benim bulunmam gereken yer, Baybars için.

Amfiden hızlı adımlarla çıkıp üniversitenin dönerek aşağı inen merdivenlerini birer ikişer indim. Kosnator'a gitmem gerekiyordu. Saat henüz öğlen sularıydı, akşama kadar eve gitmesem de annemlerin şüpheleneceği bir durum olmazdı. Kimsenin olmadığı bir yere ihtiyacım vardı, sabahtan beri boynumda sakladığım madalyon o kadar fazla ışık çıkarıyordu ki bir köşeye çekilip farkedilmeden gitmem mümkün değildi. Dolayısıyla üniversiteden çıkmalıydım.

Cesaret Madalyonu: KOVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin