Saat gece yarısına geliyor olmalı. Dolunay gökyüzünde parlıyor. Arabayı garaja park edip eve giriyoum. Oyalanmadan üst kattaki odama çıkıyorum. Üzerimdekileri değiştirmeden yatağa yatıyorum. Yorgunum. Morluklarım sızlıyor. Kollarımı başımın altına kaydırıyorum. Gözüm yavaş yavaş karanlığa alıştığında uyuya kalıyorum.
Bir ormandayım. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Tümsekli zeminde yürürken nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Güneş batmak üzere yüksek ağaç dallarının arasından gözümü alıyor. Yürümeye devam ediyorum. İleride iki siyah siluet var. Biri kadın biri erkek. Yaklaşıyorum. İçimde tuhaf bir ürperti başkaldırıyor. Bunlar annem ve babam. Koşmaya başlıyorlar. Peşlerinden koşuyorum. Hızlıyım ama ne kadar hızlanırsam hızlanayım onlara yetişemiyorum. Ağaçların arasında gözden kayboluyorlar. Nefes nefese duruyorum. Arkamda birilerinin ayak seslerini duyunca etrafıma bakıyorum. Kimseyi göremiyorum. Koşmaya devam ediyorum. Nereye gittiğim hakkında bir fikrim yok. Sadece arkamdan gelenler bana yetişirse başımın derde gireceğine dair tuhaf bir endişe içindeyim.
Ailemin gittiği yönü çoktan kaybettim. Ne kadar zamandır koştuğumu bilmiyorum. Çam ağaçları yerini geniş yapraklı ağaçlara bırakıyor. Ormanın merkezine yaklaşmış olmalıyım. Peşimde ki ayak sesleri kaybolduğunda duruyorum. Birkaç metre önümde ağaçların çember içine aldığı çimenlik bir alan olduğunu anlıyorum. Oraya doğru ilerliyorum. Biraz daha yaklaşınca annemle babamı fark ediyorum. Çimenlik alanda durmuş birbirlerine sarılıyorlar. Ağaçların arkasından onları izliyorum. Sarılmayı bırakıp el ele tutuşuyorlar. Annemin kumral saçları esintiyle uçuşuyor. Onları görünce ne kadar özlemiş olduğumu anlıyorum. Çenem seğiriyor. Midemden boğazımı yükselen yanma hissiyle yüzümü ekşitiyorum. Babama bakıyorum. Onda olduğunun tam aksine kötü adam tipi var. Yüz hatlarının sertliği , yanağındaki kısa ve derin yara izi onu tehlikeli biri gibi gösteriyor. Uzun ve kaslı bir vücudu, koyu renk gözlerinde sert ve ölümcül bir ifade. Böyle birinden en azından çekinmemek elde değil. Ama onu tanıyan herkes sert bakışların altındaki şefkati ve sevgiyi görebilirdi. Güçlü bedenini sevdikleri için sper edebilecek kadar fedakar ve cesur. O benim babamdı. Onun yanındayken güvende olduğumu bilirdim. O yanımdayken iyi birisiydim. Şimdi onun göründüğü gibi biriyim. Ama o asla göründüğü gibi olmamıştı. İçinde ki iyi adamı kaybetmemişti. Ben kendim için aynı şeyi söyleyebilir miyim ? Bilmiyorum.
Ciğerlerim yanıyor. Ağlasam rahatlayabilrim ama ağlayamıyorum. Yanlarına gidip sarılmak istiyorum.Yanımda olduklarını hissetmeye ihtiyacım var. Tekrar güvende olduğumu bilmeye. Tekrar iyi biri olmaya ihtiyacım var !
Ağaçların arkasından çimenlik alana çıkmaya hazırlanırken patlayan iki el silah sesiyle irkiliyorum. Sesin nereden geldiğini bulmak için etrafıma göz atıyorum. Kimse yok. Başımı çevirip aileme bakıyorum. Çimenlerin üzerine yığılmış yatıyorlar.
Gözlerimi dehşetle açıyorum. Ormanda değilim, odamdaydım. Hava hala karanlık. Yatakta doğruluyorum. Derin bir nefes alıyorum. Kabuslar artık eskisi kadar sarsmasada üzerimde bıraktığı etkilerini inkar edemem. Özellikle son zamanlarda bu kabusta da olduğu gibi ailemi birilerinin vurduğunu görüyorum. O kadar gerçekçi ki eskiye dönmekten korkuyorum. Babamın yokluğuna alışamadan annemin ölmesi benim için hiç kolay olmadı. Uyumak kısa süreliğine de olsa herşeyi unutmanın en kolay yoluydu ama kabuslarım gerçeği aratmıyordu. Etkilerinden kurtulmanın onlara alışmak ve direnmeyi reddetmekle olabileceğini anladım. Sonları korkunç bitsede her gece ailemi gördüğüme şükretmek, beni ilginç bir şekilde rahatlatıyordu. Ama vurulduklarını görmek içimi kavuran o korkunç hisleri tetikliyor. Böyle yaşamaya alışacağım desemde her geçen gün asla tam olarak alışamayacağım hissine kapılıyorum. Öfkemi ve içimde kaynayan özlem duygusunu bastırarak yataktan kalkıyorum. Bunları düşünmek dövüşte aldığım darbelerden daha fazla canımı yakıyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUİKASTÇI
AdventureDeniz'in dünyasında, Yaşamaya değecek bir şey kalmadı. Uğruna can vereceği kimsede. Kendini tanımlayan tek bir cümle uğruna öleceğin birini getirir. O kişi gerçeklere ışık tutar, hayat verir. Gerçekler ölüm riskidir. Ölüm yaşama arzusunu harekete g...