Lise Yaşantım - 1-

1.8K 45 3
                                    

Bir insan alıştığı yeri nasıl bırakır? Doğduğu, büyüdüğü...

" Hayır baba, istemiyorum. Başka yere taşınıp, başka okula gitmek istemiyorum. Hele ki yeni arkadaşlar hiç istemiyorum."

" Zorundayız meleğim, İstanbul'a taşınmak zorundayız. Yapma lütfen."

"Baba, anlamıyorsun... Her şeyi arkamızda bırakıp nasıl gideriz? Ya ben, beni hiç mi düşünmüyorsun? Onu burada bırakıp nasıl giderim?"

" İş... İş kızım. Benim için kolay mı sanıyorsun? Onca düzeni bırakıp gitmek benim için kolay mı? Hem seni düşünmesem buradan kılımı kıpırdatmam." Ne yapacaktım? Ya babamla gidip yeni düzene ayak uyduracaktım, ya da burada kalıp sürünecektim.

"Tamam, sen kazandın baba... Valizimi toplamak için odama gidiyorum ben."

" Saygı duyduğun için teşekkür ederim kızım. Hiçbir sorun olmayacak, söz veriyorum. Orada en iyi liseye gideceksin.

***

Ben Diken. Diken SANCAKTAR. Kahverengi saçlı, ela gözlü bir kızım. Ne uzun ne de kısayım. Babam ile birlikte yaşıyorum. Annemi hiç tanımadım. Doğum sırasında çok kan kaybından kaybetmişler. Resimlerine bakarak sevdim onu. Hakkında çok şey bilmiyorum. Bir adı var, bir de mezarı. Onu burada bırakıp gitmek çok zor olacak...

***

İstanbul' a taşınmıştık. Yerleşmelerimiz falan neredeyse bitmişti. Yarın ise yeni okuluma başlayacaktım. Yeni şehir, yeni ev ve yeni bir okul... Bakalım daha yeni neler çıkacak karşıma...

Sabah saatim 07.00'ı gösterirken, hemen yataktan kalmış ve kendimi sıcak suyun altına atmıştım. Sekiz dakikalık duşun ardından üstüme siyah bir pantolon ve bordo bol bir tişört giymiştim. Kendinden kıvırcık olan saçlarımı kurutup, siyah göz kalemimi ve dudak koruyucumu sürmüştüm. Kahvaltı için aşağı indiğimde boyozumu ve çayımı içip kendimi arabaya atmıştım. Babam arabaya binip beni okula götürürken bende kahvaltı sırasında silinmiş olan dudak koruyucumu sürüyordum. Okul diye tahmin ettiğim büyük bir binanın önünde durmuştuk. Arabadan inerken babam beni durdurmuş ve birkaç kelam etmişti. En sonunda kendimi arabadan dışarı attığımda rahatlama hissini hissetmiş ve sonradan tüm rahatlamamam sönmüştü. Girdik bir alamete, gidiyoruz kıyamete...

Dua ede ede okula girmiştim. Sonuçta okullarda olan bir diğer popüler şeyde ' Yeni öğrenciler okulun gözdesidir' kavramı. Ama ne yazık ki başaramadım. Bende fark etmemiş gibi müdürün odasını aramaya başladım. Bulamayınca yanımdan geçen bir çocuğu durdurup sordum.

"Merhaba, ben müdürün odasını arıyorum da,"

"Benim sorunum mu? Ara bulursun. " demiş ve gitmişti. Ben öyle şaşkın ve kelimenin ağzıma tıkılması şoku ile çocuğun arkasından bakakaldım.

"Merhaba, ben Sıla." diyerek bir kız yanıma gelmişti. "Takma sen onu. Okulun lideri gibi davranmayı sever. Zaten öyle de... Sanırım yenisin ve müdürün odasını arıyorsun.."

"Evet. Bu arada ben Diken."

"Diken... İlginç. Bu arada müdürün odası tam arkanda." Demiş ve gülmüştü.

" Ah! Teşekkür ederim. Sonra görüşürüz." Demiş ve müdürü odasına girmiştim. Müdür bana gülümsemişti.

"Sen Diken olmalısın. Diken SANCAKTAR değil mi?"

" Evet hocam."

" O zaman hoş geldin Diken. Bu haftalık ders programın. Gel sana sınıfını göstereyim." Demiş ve beni sınıfıma (!) götürmüştü. 10-B ! Müdür sınıfın kapısını çalıp içeri girdi. Bende arkasından...

"Hocam yeni öğrencimiz. Siz yardımcı olursunuz, iyi dersler."

" Merhaba tatlım. Okulumuza hoş geldin. Ben Melda, edebiyat öğretmeniyim. Bize biraz kendinden bahseder misin?"

"Adım Diken. Neden böyle bir saçma isim diye düşünmeyin, benim için çok değerli bir isim. Her neyse... İzmir fen lisesinden geldim."

" Boş bir yere oturabilirsin." Etrafa baktığımda tek bir boş yer vardı.. Ah lanet olası! Sen de mi onuncu sınıfsın?

-DÜZENLENMİŞ BÖLÜM-

Lise YaşantımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin