Son 7 GünTaehyung sabah penceresinden süzülen ışıklarla gözünü araladığında yüzünü gıdıklayan saçlarla biraz geri çekildi. Kolları sevgilisinin çıplak göğsünü sarmıştı, bacakları birbirine dolanmıştı. Tae'nin kıpırdanmalarıyla uyanan Jungkook ise elini üstündeki bedenin saçlarında daha sonra sırtında gezdirdi. Dün gece onlar için çok güzel geçmişti, birbirlerine asla silinmeyecek izler bırakmışlardı. Hissettikleri duygular her geçen gün daha da yoğunlaşıyordu, ağır hissettiriyordu. Dün gece birlikte olmuşlardı evet, ama diğer insanlar gibi sarılıp uykuya dalmamışlardı.
O kadar çok ağlamışlardı ki yorulmuşlardı, sonra gözleri kapanmaya başlayınca birbirlerine minik öpücükler bırakıp uykuya dalmışlardı.
Bugün hava diğer günlere göre daha güzeldi o yüzden dışarda vakit geçirmeye karar vermişlerdi. Evden çıkar çıkmaz ilerde bir kahve dükkanı vardı, oradan kahvelerini alıp yürümeye devam ettiler. Güneş vardı ama hava serindi, Jungkook tuttuğu eli alıp montunun cebine sokunca Tae dönüp ona baktı.
"O gün de bunu yapmıştın."
"Hatırlıyorsun..."
"Hatırlıyorum Kook." Tae uzanıp yanağını öptü, ayaklarının altında ezilen karın sesi onlara eşlik ediyordu. Kulaklığını çıkarıp bir tarafını kendine bir tarafını da Jungkook'a taktı. Daha sonra son zamanlarda en çok dinlediği şarkıyı açtı. ( sweetheart, what have you done to us- keaton henson) Ağaçların arasından yürümeye başladılar, güneşin ışığı dalların arasından süzülürken, dinledikleri şarkı, beyaz ve koyu yeşilin yarattığı kontrast ve kuşların küçük hareketleri geçirdikleri zamanı mükemmel kılıyordu. Jungkook telefonunu çıkartıp Tae kuşlara odaklanmışken fark etmeden birkaç fotoğrafını çekti. Ölümsüz kılmıştı bu anı, fotoğraftaki sevgilisine bakıp sırıttı. Sonra telefonu cebine geri koydu ve yürümeye devam ettiler.
Ortasında donmuş bir gölet olan ağaçlık bir alana geldiklerinde Jungkook Tae'nin elini bırakıp çantasını yere koydu. İçinden patenleri çıkarırken Tae şaşkınlıkla sevgilisine bakıyordu.
"Aman tanrım sen ciddi misin?"
"Evet?" Tae sevinç çığlıkları atıp karda koşturmaya başlayınca Kook gülmekten kendimi alamamıştı. Çoktan göletin etrafında iki tur atan sevgilisi yanına gelince patenlerini giydirip eldivenlerini taktı. Kendininkileri de giyince el ele tutuşup göletin kenarına geldiler.
"Kırılmaz değil mi?" Jungkook Tae'yi buza doğru itip bağırdı.
"Kırılabiliiir!" Tae ilk önce donup kaldı daha sonra Jungkook'un sırıtan suratını görünce ona doğru kaymaya başladı.
"Yah Jeon Jungkook! Sen kimi kandırdığını sanıyorsun?!"
"Seni?" Gülmeye devam ederken bir yandan da arkasından hızla gelen sevgilisinden kaçıyordu. Birbirlerini kovalamayı bıraktıktan sonra buzun üstünde dans edermişçesine kaymaya başladılar. Patenin buzu kesme sesi, açık havanın verdiği huzur, son günlerini geçiren iki aşık için çok güzel bir anı oluşturmayı başarmıştı. Jungkook yorulunca kenara geçip oturdu ve sevgilisini izlemeye başladı. Onun kadar iyi kayamıyordu ama kısa zamanda kavramıştı ve şimdiden ufak dönüşler ve hareketler yapmaya başlamıştı.
Tae kendini kaptırmış kaymaya devam ederken hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Jungkook bunu fark edince ilerdeki ağaçların oradan birkaç kuru dal bulup ateş yakmak için bir daire oluşturdu. Kibriti kuru dalların içine atar atmaz tutuştular. Yükselen alevler Tae'nin dikkatini çekmeyi başarınca yavaş yavaş sevgilisinin yanına geldi. Patenlerini çıkarıp ayakkabılarını geri giydi.
"Ah, çok yoruldum! Ama çok güzeldi~" Jungkook'un boynuna sarıldı. Jungkook ise Tae'yi mutlu edebildiği için keyiflenmişti.
"Tamam, şimdi şunu kazağının üzerine geçir ve montunu tekrar giy bakalıım~" Jungkook Tae'ye yeleği uzattı. Daha sonra eldivenlerini ve atkılarını taktılar. Küçük sandalyelerine oturup ateşin yanına yaklaştılar ve ısınmaya çalıştılar. Sabah ki güneş ve açık hava yerini ay ve yıldızlı bir gökyüzüne bırakmıştı. Yanlarında getirdikleri atıştırmalıkları yiyip doyduktan sonra sıcak çikolata yapıp yıldızları izlemeye başladılar.
İyice kararan gökyüzü yıldızları daha iyi görebilmelerini sağlamıştı. Kırmızı battaniyeyi bacaklarına örttüler, ellerini yavaşça birleştirirken Tae kafasını Jungkook'un omzuna yasladı.
"Sence nasıl olacak dersin?"
"Yok oluşumuz mu? yoksa yeniden doğuşumuz mu?"
"Her ikisi de.." Jungkook dudaklarını Tae'nin saçlarına götürüp konuşmaya devam etti.
"Tam olarak nasıl olacak bilmiyorum ama sizin evin önünde olacağım, kar yağıyor olacak ve gözlerim kapanırken son gördüğüm şey evin etrafındaki renkli ışıklar olacak."
Biraz durdu ve sonra devam etti.
"Yeni hayatımız tekrar başladıktan ne kadar sonra karşılaşacağız bilmiyorum ama ben bir otobanda araba sürüyor olacağım ve se-"
"ve ben de mavi eski bisikletimle yanından geçeceğim, ama birbirimizi tanımayacağız."
"Evet, tanımayacağız..." Tae tuttuğu eli daha da sıktı.
"İlk karşılaşmamızda olmasa da, ikinci de hatırlayacağım seni. Buna eminim Jungkook."
Tae sevgilisine daha da sokulurken Kook battaniyeyi iyice ona sardı.
"Uykun varsa uyu sevgilim, seni taşırım."
"Burada kalmayacak mıyız?"
"Çok soğuk bir tanem üşürsün."
"Pekala... seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum Tae~" Kafasını eğip burnuna bir öpücük kondurup geri çekildi. Tae'nin nefesi düzene girince uyuduğunu anlamıştı. Biraz daha dalmasını bekledi, sonra eşyaları topladı sırtına çantasını taktı, ateşi söndürdü. Sevgilisini kucağına aldı ve geldikleri yoldan geri yürümeye başladı.
Sabah güneşin eritmeye başladığı karlar tekrardan gecenin soğuğuyla donmuşlardı. Kristallerin ve çamların arasından geçip, evin önüne vardıklarında Jungkook ışıklara bakıp gülümsedi. Sonra Tae'nin ona hastanede söyledikleri aklına geldi.
"Bana bir evi hatırlatıyorsun, üzerinde güzel ışıkları olup içinde herkesin mutlu olduğu bir evi..."
...
merhaba! bölümleri atmam biraz uzun sürüyor çünkü saçma bir şey yazmayayım diye 49729472 saat düşünüyorum ve umarım saçma olmuyordur! oy ve okuma az olunca yazsam mı yazmasam mı bilemiyorum.
bu hafta 2 bölüm daha atmaya çalışacağım, final yakın! ayrıca bu kitabın devamı olarak bir ikinci sezon düşünüyorum, ne dersiniz?
kendinize iyi bakın en yakın zamanda görüşmek üzere~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dreams untold || 𝘁𝗮𝗲𝗴𝗴𝘂𝗸
Fanfiction[tamamlandı] "lütfen beni gelecekteki hayatında bul, hyung. bana tekrar aşık olman için, hatırlaman için bekleyeceğim... çünkü ben seni unutamayacağım, çünkü Tanrı benden nefret ediyor sevgilim."