İlk- 1894

75 5 0
                                    

Mehmet bey pencereden sokağı görecek şekilde yerleştirilmiş koltukta oturmuş dışarı bakıyordu. Koltuk bir zamanlar iyi bir marangozun elinden çıkmış olsa da şu anda yeşil kadife döşemesi liğme liğme olmuş, yer yer kenarlarında iç süngeri görünecek şekilde eskimişti. Mehmet bey yerinde şöyle bir kıpırdadı ve dışarıda gördüğü bir şeye bakabilmek için pencereyi açtı. Sokaktan geçen at arabalarının tahta tekerleklerinin çıkardığı çatırdama sesleri odanın içine dolmuş, duvardaki saatin sarkacından çıkan tiktaklara karışmıştı. Mehmet bey bu seslerin hiç birini duymuyordu; bütün ilgisi dışarıda gördüğü bir şeye yoğunlaşmış çevresindeki tüm sesler ve şekiller bir sis bulutunun altında kalmış gibiydi.

Sokakta bir adam yüksek sesle bir şeyler anlatıyor, sağa sola koşup geçen insanların önünü kesiyor yardım istiyordu. İnsanların kimi bu adamdan korkup bir iki adım geriliyor, kimisi yolunu değiştirip görmezden geliyordu. Birkaç çocuk ve genç delikanlı da adamın peşinden gidip alaycı sözlerle onu işaret edip gülüyorlar, onu çelme takıp düşürmeye çalışıyorlardı. Adamın ne dediğini merak ettiğinden mi yoksa insanların muhtaç görünen birine karşı alaylarına sinirlendiğinden mi bilinmez Mehmet bey hiddetle yerinden kalkarak kapıya koştu. Merdivenleri bir çırpıda inip dışarı adım attığında bağıran adam ve peşinde kahkahalar atıp gülen takipçileri sokağın köşesini dönüyorlardı.

Arkalarından koşup yetişti.

- Durun, ne yapıyorsunuz? Bu adamı niye itip kakıyorsunuz? Hiç utanma yok mu içinizde? Çekilin çabuk rahat bırakın!

Bir delikanlı gülmekten akan gözyaşını elinin tersiyle silerek:

- Ama bu adam aklını kaçırmış görmüyor musunuz? Öyle komik saçmalıklar anlatıyor ki, deli bu. Siz de dikkat edin zarar vermesin sakın. Dedi.

Mehmet beyin bu kendini bilmez gençleri daha fazla dinlemeye niyeti yoktu. O sırada yere çökmüş ellerini iki dizinin üzerine vura vura dövünen, bir yandan da tuhaf şeyler söyleyen adama sokuldu:

- Haydi gelin benimle, biraz sakinleşmeniz lazım.

Adamın koluna girerek eve doğru birlikte yürümeye başladılar.

Arkalarından az önceki genç seslendi:

- Başınıza bela alıyorsunuz, bu adam zır deli! Daha önce de böyle gelmiş sokaklarda bağıra çağıra koşmuştu. Geleceğe gittim geldim diyor, aslında akıl hastanesine gitmeli.

Mehmet bey ve adam evin merdivenlerini çıkarlarlen, sokak günlük akışına geri dönmüştü. 1894 yılının ılık bir sonbahar günü işlek bir İstanbul sokağından geçen at arabaları, fötr şapkalı beyleri, boncuklu süslü şapkalı hanımları az önce yaşananları hemen unutarak yollarında yürüyüp gittiler.

Zamana KarşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin