Sessizlik, hiç bu kadar keskin olmadı Küçük Saat meydanında ve yağmur, bulutları da yanına alarak böyle hırçın hiç yağmadı bu bakir şehre. Soğukluğunun yanında kuvvetli bir şekilde yüzünü tokatlayan rüzgar, onu geçmişi ile yüzleştirirken geleceğin bilinmezliğinden korkması için onu kamçılıyordu. Durmadı. Genç adama kaybettiklerini hatırlatmak istercesine boynundan içeriye doğru süzüldü,süzüldü rüzgar. Hafif bir ürperti ile titrerken adam, kabanının yakalarını kaldırdı soğuktan sulanan gözlerini kısarak.
Kendini koruma içgüdüsü ile etrafa düz ve emin bakışlar atarken hayat yorgunluğunu yüzünde belirginleşen çizgilerde saklayan bir ihtiyar yeni yeni çiselemeye başlamış yağmura karşı şemsiyesini açmaya çalıştı buna karşın bir evin köşesinde duran ve orta yaşlarını doldurmak üzere gibi görünen adam ise elindeki sigara ile yağmurun bitmesini bekledi. Doğru, bu hayatta iki insan tipi vardı, biri bir şeyleri çabalayarak elde eden diğeri ise kaderin elinde ki tepsiyle kendisine sunulan şanstan faydalanan. Yine de iki tarafta şikayet etmedi ve Tanrı'nın altına imzasını attığı bu değişmez düzen kusursuz bir şekilde işlemeye devam etti.
Şehir, tıpkı genç adam gibi yalnızlığını belli etmek istemezcesine yağan yağmurla gizlenmeye devam ederken sokaktaki lambalar muhtemelen bozulduğundan yanıp yanıp söndü ve o anda kulakları sağır, gözleri kör bırakacak bir şimşek çaktı. Etraf bir kaç dakikalığına aydınlandı, işte şimdi her şey tüm çıplaklığı ile gözler önündeydi. Eskimeye yüz tutuğu rengi solmuş boyasından belli olan evler ile bu evlerin altında bulunan ve saatin ilerlemesinden kaynaklı kepenkleri indirilmiş dükkanlar haricinde etrafta dikkat çekici hiç bir şey, güç, yaşam belirtisi yok gibiydi. Ayrıca az önce arkasında bıraktığı iki adam dışında da etrafta kendi adım seslerinden başka sokakta yankılanan bir ses yoktu. Etrafı incelemeyi bırakıp yürümeye devam etti ve kendini oluşturmayı asla bırakamayacağı o çukurda buldu yeniden. Çukur ; dibi görünmeyen düşünceleriydi, hiçbir zaman peşini bırakmayan boynuna bir tasma gibi bağlı kalan...
Herkesin bu hayatta çabası, hayatı yakalamak için koşturmacası, yaşamak için bir sebebi, öldüğünde kendini boşlukta hissedeceği biri vardı. İşte onun yaşama nedeni ve hayattaki tüm koşturmacası biricik yasemin kokulu kızı, Arın'ıydı. Kalbindeki buzlar eridi kızını düşününce. Elinde iş çıkışı kızının isteği üzerine aldığı küçük bez bebeği sıktı istemsizce. Eve çok geç kalmıştı ve kızı kesinlikle şu an ağlıyor evi ayağa kaldırıyordu.
Arın'ın kahve bukleleri ve her zaman masum bakan yüzü geldi aklına... Gözlerinin etrafını kaplayan upuzun kirpikleri, içindeki inciyi, gözlerini özenle koruyan ve saklayan istiridye kabuğu gibiyken fındık burnu ise genç adamdan aldığı çok belirgin olan bir özellikti. Bunun yanında minicik kiraz dudakları da genç adamın Efsun'undan, güzel karısından yadigârdı.Düşünceleri, geç bulduğu ama erken kaybettiği insana doğru kaymaya başladı ancak etrafta yankılanan iki el silah sesi buna engel oldu. Etrafı hızla gözleriyle taradı ancak yüksek adrenalin ile çarpan kalbi kurşunların saplandığı omzunu hissetmekte güçlük çektiriyordu. Etrafa göz gezdirmeye bırakınca omzunda hissettiği hafif sızı inlemesine neden oldu. Gecenin sessizliğini bıçak gibi yırtan silahın namlusu Aran'a nişan alınmış ve belli ki sonrasında ne olacağı düşünülmeden hareket edilerek silah ateşlenmişti. Mermiler saniyeler içinde hedefine ulaşarak Aran'ı yaralamıştı bile.
Yaralandığını yeni yeni idrak eden Aran'ın nefes alış verişi istemsizce yavaşlarken kızının sarılmayı o çok sevdiği kolları kaskatı kesildi. Hiç beklemediği bir anda başına gelen bu olayın şokundan çıkınca hemen sızın olduğu yeri net olarak görmeye çalıştı.
Dolunayın yansıttığı loş beyaz ışık sayesinde buldu yaranın olduğu yeri. Eli istemsizce yaranın üzerine gitti ancak dokunamadı çünkü kızının oyuncağının kan olmasını istememişti. Gömleğinde sol omzundan kalbine doğru alacalı bir leke gittikçe büyüdü, yara kızı için atan kalbinin hemen üstündeydi. Bir an kızı düştü yine aklına. Sahi o ne yapardı ? Daha küçücüktü, babasıyla anılarını net olarak hatırlayacak yaşta bile değildi. Hem kimse yoktu birbirlerinden başka, bir kendisi bir de kızı. O olmazsa kızı ne yapardı ?
Gittikçe güçten düşmeye başlayan bacakları isyan edercesine titremeye başladı. Kızına aldığı hediyeyi tutan elleri bir dayanak bulma ümidiyle sağa doğru uzandı ancak uzandığı tek yer boşluktu. Dengesini sağlayamayan Aran yere düştü gözleri yarı açık vücudu yarı baygınken.Kaldırımda uzanan Aran artık takatinin kalmadığının, sona yaklaştığının bilincindeydi. Kafasını, insanlara dışarıdan hissettirdiği güçlü ve yenilmez adam görünüşünden uzak bir şekilde geriye yaslarken bir yandan da tutmayan parmaklarıyla kafasını yasladığında hatırladığı ve cebinde bulunan telefonunu zorda olsa kavramaya çalıştı. O esnada çalan telefonu kurtuluş ışığı gibi yetişmişti Aran'a ama çaresizlik ile kıvranan adamın elleri iyice uyuşmuş olduğu için telefon parmakları arasında kayıp gitti.
Son çare, gözleri çevreden yardım istemek amacıyla etrafta gezinmeye başlamıştı artık. Zor da olsa bir şeyler algılamak için mücadele veriyordu, buğulanan gözleri kendisine yaklaşan iki silueti fark etmesini sağladı. Umduğu sokağın başındaki kişiler olmasıydı. Fakat kim olduklarını anlayamadan kapandı gözleri. Hayatında yeni bir başlangıca açılacaklarını bilmeden...Kulaklarında yeni bir ses yankılanmaya başladı Aran'ın. Gittikçe uzaklaşan bu ses kulaklarında ki uğultuyu bastırıyordu. Bir anda bu sese tınısı farklı bir seste eşlik etmeye başladı. Nazik, ince tınılı bir ses adama sesleniyor,adamın şuurunun hala yerinde olup olmadığını sorguluyordu. Adam, bir kuvvet etkisiyle hareket ettiğini hissetti, sanki yattığı yer hareket ediyordu. Tekrar kapanır gibi olurken gözleri kadının sesini duydu yeniden. Aklından geçen tek ismi fısıldadı adam ;
"Arın."
-×××-
C|M
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ
Literatura FemininaRuhu düzinelerce gül kokan çiçek kalpli kadın, sevgisinden cayabilecek onlarca kadına değersin sen. Gözlerine hayal sinen sevdalı kadın, anne olmayı haketmeyenlerden daha üstünsün sen. Dudaklarının arasında lavinya tutan kadın, koparılan tüm çiçekl...