16. Bölüm.

47 2 2
                                    

   Eve girdiğimde saat 2'yi gösteriyordu. Hala aklımda 'Ne yapacağım??" sorusu vardı. Bi türlü karar veremiyordum. Elbette Tuğba'yı işinden etmeyecektim ama benim ablası olduğumu öğrenmesinden korkmuyorda değilim. Bu olanlardan Yusuf'a bahsetmemiştim. sadece Yudum biliyordu. Birde annem gelince ona anlatıcaktım. En büyük yardımcılarım bana yardım edicekti buna inanıyorum ama korkuma engel olamıyorum. 

        Korkum neydi ki? Bana zarar vereceklerinden mi? Kesinlikle bu değildi. Tek korkum o adamın yüzünü görmek olucaktı. Tanır mıyım acaba? Ya o, o beni tanır mıydı? 

Çok zor öz babanı tanıyamamak. Babam diyememek. Onunla vakit geçirememek. Kahveyi sever mi babam. Yemekten sonra 'hadi benim güzel kızım elinden bi kahve içelim' der miydi yanımda olsa. Annem gibi ona da derdimi anlatabilir miydim. O da benim yol göstericim olur muydu? Bunların hepsi benim için sadece bi hayal olarak kalıcak. Çünkü ben babamıda annem bildim..

        Sabah uyandığımda saat 8:30 du. Hazırlanmam için yarım saat yeterliydi. Kahvaltıyı Yudum'la birlikte yapacaktık. Sonrada hastaneye geçecektik birlikte kontrollerim için. Mehmetcik tarafında bi kafede buluştuk. Yudum hala dalgın olduğumun farkındaydı. Çünkü benim ona aldığım gömleği giydiğinin farkında bile değildim.

        "Heeey nerdesin sen yaa"

        

        "Burdayım kuzum. Noldu?"

        "Evet gerçekten burdasın. O yüzden gömleği fark etmedin demi"

        "Ah kuzum kusura bakma ya. Çok yakışmış çok iyi seçmişim."

        "Sen şuna tam senin için dikilmiş desene"

        "Ahh tatlım egonu bi kenera bırakır mısın? Seninle başbaşa kalmak istiyorum."

        "Mesaj alındı Afracım. Ee bitti mi ilaçların. Ağrın falan oluyor mu yine?"

        "Hayır canım ağrı yokta ilaçlar bitti. Bende onu srucam bugün. Acaba hala kullanmama gerek var mı?"

        "Hadi o zaman kahvaltımızı yapıp bir an evvel gidelim hastaneye."

Kahvaltı faslı bittikten sonra hastaneye geçtik. Yudum çantasını odasına bıraktıktan sonra. Doktor Demir beyin yanına çıktık. Demir Bey alanında çok iyi bi kadın doğum uzmanı. 18 Yaşımdan beri başıma dert olan yumurtalık sorunumda en büyük destekçim.

        "Kolay gelsin Demir Bey"

        "Oo hoşgeldiniz Afracım, sende hoşeldin Yudumcum. Geçin oturun bakalım şöyle."

        "Demir bey bi önceki geldiğimde iaçardan sonra konuşalım demiştiniz. İlaçlarım bitti onun için geldim."

        "Çok sevindim aksatmamana. Sen geç karnını aç geliyorum ben."

Yumurtalıklarımı kontrol ettikten sonra bi kaç test yaptırmamı istedi. Testin sonuçları hiç iyi olmadığı demir beyin yüzündenanlaşılıyordu. Korkuyordum bu soruyu sormaya ama yinede sordum.

        "Olmadı mı yine?"

        "Pes etmek yok demiştik. Anlaşmayı bozmak yok. İlaçların dozunu arttırıcaz ve yeni bi ilaca başlıcaz bu sefer kesin sonuç alıcaz ben inanıyorum."

İnanmayan gözlerle bakıyordum Demir Beyin yüzüne.        

        "İnanıcaz demi Afra?"

        "Şimdiye kadar hep inandık. Son i defa daha inansak ne kaybederiz ki" diyip gülümsemiştim.

        "İşte Afra budurrrr" diye çığlığı basıverdi benim şapşik.

DERİNDEKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin