18. Bölüm. İyi ki doğdun doğmamış kardeşim iyi ki doğdun Yağız bebek :))

30 0 2
                                    

        Çaresizliğin ortasında olmak bu olsa gerek. Ne yöne eseceğini bilemeyen rüzgar misali.. Bir kapı önündeyim girsem suç, gitsem ayaz.. 

        İlk otobüse atladığım gibi giibi geldim. Daha fazla kalamazdım mardin de. Bana bir şey ifade etmiyordu artık o şehir. Yusufu karşıma çıkaran mutluluğumu bana getiren o şehir değildi sanki. Hepsini şimdi nasıl yaşanmamış fazedecektim. Derler ya mutsuzluğu unutmak zordur diye bence mutluluğu unutmak zordur. İnsan özlediği hiçbir şeyi unutamaz...

        İş güç koşuşturma derken 2 gün geçmişti üzerinden.. Ama hala her şey aynıydı. Sabah her zaman poğaça aldığım pastaneye uğradım daha sonra ofise geçtim. Tuğbayla kahvaltımızı yaptıktan sonra işlerimize odaklandık,  daha doğrusu odaklanmaya çalıştık. Ama benim kafam hala Yusuf'taydı. Tuğbada bu durumu fark edince eve gitmem için ısrar etti. Bende çıktım ofisten. Eve gitsem napacaktım ki. Yağız ali için bir şeyler bakmak için alışveriş merkezine gittim. Çesit çeşit kıyafetler zıbın takımları aldım. Sonra doğruuu paşamın yanına koştum. Yudumu yoldayken aradım geleceğimi haber verdim. Yudumlara vardığımda saat akşam üstü 6 civarıydı. Hemen mutfağa geçip yemek hazırlamaya başladık sofrayı kurduk. Ekre. 'in gelmesini bekliyoruz. Geç geleceğini söylemiş Yudum'a. 9  buçuktu geldiğinde. Zil çaldı kapıyı açmaya ben gittim. Hamile bayanları son dönemlerinde yormamak gerekir. Kapıyı açtığımda tepemden aşağı dökülen bir kaynar su vardı. Karşımda Yusuf'u görünce elim ayağım kitlendi ne diyeceğimi bilemedim. Arkamı döndüm. Bu sırada içeri girdiler. Yudumun yanına gittim sarıldım bir öpücük yanağına bir öpücükte yağıza kondurup kapıya oğru yaklaştım çeketimi giydim. Tam bu sırada Yusuf kolumdan kavradı. Olanların hepsini Ekrem'den en ince ayrıntısına kadar öğrenmiş olacak. Yüzüme beni affet der gibi bakışından anlıyorum.

        "Afram dur gitme, otur konuşalım."

        "Bu konuşma bana ne kadar da tanıdık geliyor ya."

        "Seni dinlemedim evet. Canını yakmaya çalıştım. Ama bunun tek sebebi kendi canımın acısıydı. Senin gitmenden sonra bende kalan boşluğun hep benim canımı yakmasıydı. Afra Nihatın sana dokunduğunu görmek sonra o mektup hepsi üst üste geldi ve senin benden vazgeçtiğini düşündüm. Sen olsan ne yapardın Afra sen benim yerimde olsan ne yapardın."

        "Ben senin yerinde olsam dinlerdim Yusuf. Onca yaşanmışlığın hatrına dinlerdim. Ama artık ne konuşulacak ne de dinlenecek hiçbir şey kalmadı. Kendine iyi bak. Buraya kadarmış."

Ve o çığlıkla kendime geldim.

        "Afraaaaaaaaaa yağızzzzz geliyooo aaaaaa doğuruyorum galibaaaa"

Üçümüz birden şoka girmiştik. Ne yerimizden kıpırdıyor ne de tepki veriyorduk.

        "Öyle seyredeceğinize birinizde yardım etsenize bee doğuruyorum diyorumm"

Bu laflardan sonra kendime gelmiştim galiba. Ben Yudumu Yusufda Ekremi alarak çıkmıştık. ÇÖünkü şokun etkisiyle sakarlaşmıştı enişte bey. Hastaneye vardığımızda saat 11 civarıydı. Hemen yatışı yapıldı. Ve artık beklemeye başladık. Saat 00:00 gösterdiğinde Yağız Alimiz dünyaya gözlerini açmıştı. Ve Doğum günü Annesiyle aynıydı. Yine dediğini yapmıştı bizim kız. Tam bir Yudum'un kopyası olacaktı. 

        Hoşgeldin Yağız bebek. Bu Dünya ne kadar beş para etmesede yinede hoşgeldin. Sana benden bir teyze tavsiyesi sakın mutluluğundan vazgeçme. Çünkü o çok zor rast geliyor insana. Ve sıra sende benim doğmamış kardeşim. İyi ki doğmuşsun ve iyi benim kardeşim olmuşsun. İnşallah daha nice güzel böyle yıllar geçirmen dileğiyle prensesim. O güzel yüzünü kimsenin asmasına izin verme zaten sen izin verirsen ben vermem. Ailendeki mutluluk hiç bozulmasın. Hayatında aldığın en güzel doğum günü hediyesidir Yağız bebek. Allah onunda böyle doğum günlerini kutlamayı nasip etsin. Doğum günün kutlu olsun meleğimmmm <3 

DERİNDEKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin