İlk gerçek hikaye kitabımdır eleştiri ve yorumlarınıza açığım umarım beğenirsiniz lütfen vote atın :)
Lara'dan ( Baş karakterimiz )
Yağmur yağıyordu. Buna gerçekten bayılıyorum.Çok güzel bir olay. Karın yağması ve o her kar tanesinin birbirinden farklı olması ne kadar olağanüstü ise yağmur da bir o kadar güzel gelirdi bana. Küçüklüğümden beri bu böyle olmuştu. Yavaş yavaş yağmur dinmeye, güneş açmaya ve o narin güzellikteki gök kuşağı güneşin daha da ' Ben de buradayım. ' dercesine ortaya çıkmasıyla belirginleşiyordu.
Bu manzarayı çekmeden edemezdim. Çok da fotoğraf çekmekten hoşlanan biri olmasam da bu tür tabiat olaylarının ortaya çıkardığı görüntüleri çekmeden edemiyordum işte. Bir kaç karede sadece manzarayı çekmiş, iki tane de kendimi de içine alarak selfie çekinmiştim. İçlerinden bir tanesi gözüme gerçekten de fena gelmemişti. Kimi kandırıyorum çok güzel çıkmıştım.
Koyu kahve saçlarım ıslanmış, yeşilin tonu olan gözlerim ise iri çıkmıştı. Hoş, gözlerim zaten iriydi ama güzel çıkmıştı işte. Anladınız siz beni. Makyajdan hoşlanmadığım için de çoğu zamanki gibi yüzümde makyaj yoktu dolayısıyla da akmamıştı. En ufak bir makyaj yaptığımda yüzümde tonlarca makyaj oluyordu ama sabahları yüzüm canlansın diye ağır olmayacak şekilde yapardım orası ayrı. Fotoğraf son derece doğal olmuştu. Arkamdaki gök kuşağı tüm dünyayı renklendirebilecekmiş gibi kocaman, rengarenk ve capcanlıydı. Olmayan enerjim yerine gelmişti resmen.
Şu anda yaz ayında olduğumuz için üzerimde oldukça ince bordo bir ceket, siyah bir kısa kollu ve ve bir kot şort vardı. Ceket ince olmasına ve yağmur yağmasına karşın bana gayet de yeterliydi zaten bildiğiniz üzere harikulade olsa da yaz yağmurları kısa sürerdi, şu anda da öyle olmuştu.
Kulağımdaki kulaklıklarla eve doğru yürürken - Evden biraz hava almak ve yürümek için çıkmıştım. - O beğendiğim fotoğrafı ve bir de yağmur çiselemeye devam ederken sadece gök kuşağını çektiğim fotoğrafı sosyal medyaya koydum ki koymamla bir şeye çarpmam bir oldu. Hayır yani normalde ne olursa olsun önüme bakardım ama tam köşeyi döneceğiniz de depar atarcasına koşan bir orangutan yavrusunu dakikasında fark etmeniz pek de olağan bir şey değil maalesef.
Reflekslerim tahminimce o anda telefona kaçmış olmalı ki şu orangutan yavrusu mudur nedir ?Her neyse işte, onun yüzünden ikimiz de zıt yönlere uçtuk. Tamam abarttım sanırım ama güzel düştük ayıptır söylemesi.
Benim az önce - birkaç saniye kadar önce - telefona kaçtığını düşündüğüm reflekslerim geri gelmiş olacaklar ki düştüğümü hissedemeden geri dengemi sağlamam ile canım reflekslerime
- Kusura bakmayın canlarım size az kalsın sövecektim ama yine beni siz kurtardınız tövbe ettim size bir daha sövmiycem. dedim. Aldığım cevap ise şöyle idi ;
- Sen bana sövüp sövmeyeceğini bırak da seni düşüren kimmiş bir bak bakiyim.
Evet, içimde yaşadığım şizofrence konuşma - normal hayatta 3 saniye kadar sürdü - bittiğinde iç sesime hak vererek bana çarpan kişiye bakmadan söylenmeye başlamıştım. Bir yandan da yara veya başka bir sorun var mı diye vücudumu kontrol ediyordum.
- Önünüze baksaydınız daha iyi olabilirdi. Diyerek sonunda bir yerimde bir şey olmadığını anladığımda - zaten düşmemiştim bile ve üstüm dahi tozlanmamıştı neden bakmıyorsam kim olduğuna - elimi karşımda hala yerde oturan kişiye uzatacaktım ki tam o anda yüzümü kaldırıp karşımdakine bakmamla daha uzatmadığım elimi geri çektim. O da beni az önce kurduğum cümle sayesinde sesimden tanımıştı ve bana bakıyordu. İlk bir kaç saniye gözlerinde şaşkınlık görmüştüm daha sonra ise nefret kadar büyük olmasa da sinir denilebilecek bir duygu yerleşmişti gözlerine. Gözlerimiz sanki silahlarımızdı o an.
- Ahh be Berra sen beni hemen özledin mi yoksa ? Ha gerçi daha geçen hafta gayet yakın bir şekilde birlikteydik ama çok özlediysen biz yine geliriz sizin okula. Sorun olmaz yani.
Dedim ve göz kırptım, yanından geçecekken hiç de beklenmedik bir şekilde kolumdan tutarak durdurdu beni bunu beklediğim için tepki vermeden ne diyeceğini beklemeye başladım. Konuşmaya başladı ;
- Ahh be Lara'cım' - şu eklere gerçekten sinir olurdum ve bunu bilirdi yapmacık cadı - geçen hafta tamamen şanslıydınız ve bir daha öyle bir şey olmayacak.
İşte şimdi ipler kopmuştu, bende bir yandan hem sinirden hem komik olduğundan kahkaha atmaya başlamıştım bu kız ciddi salaktı. Neyse ki eve yaklaşmıştım ve çok da geniş olmayan bir sokaktaydık bu yüzden etrafta kimse görünmüyordu. Bu iyiydi. En azından benim için.Kahkahamı kesebildiğimde konuşmaya başlayabilmiştim ;
- Berra'cığım' - sevmediğim sinir olduğumda kullanmadığım anlamına gelmez sonuçta - hadi biraz sohbet edelim. Hımm mesela şeyden konuşabiliriz... hıh buldum mesela senin 3'e 3 olacağız diyip 15 kişi toplayarak nasıl bir yavşaklık yaptığını ve bizim sözümüzde durup 3 kişi geldiğimizi sonra da o serseri tipli salakların çoğunun nasıl dayak yiyip kaçtıklarını konuşabiliriz ne dersin ? Uygun mu senin için yavşaklıklarını konuşmak ? Hani uygunsa daha anlatılacak çok şey var anlatayım diye soruyorum ( Yüzümde hem dalga geçer hem de kibirli bir ifade olduğunu tahmin edersiniz. )
O sahneler aklıma gelince hem Berra'ya sinirim kabarıyor hem de nasıl kaçtıkları aklıma gelince sinirim daha da kabarıyordu. Bu kız benim kekimi ( sinirimi ) kabartmak için üretilmiş bir kabartma tozuydu resmen.
Bu orangutan suratlı arkadaşı maalesef çocukluktan beri tanırdım. Annemin söylediğine göre küçükken çok iyi anlaşırmışız ama şu an bunu söylediğinde nedense hiç de inanasım gelmiyordu. Yapmacık bir bez bebek kılıklıyla işim olmazdı benim. Tabii çocuk aklıyla bir hata yaptıysam da büyüyünce düzeltmişim işte sorun yok. Berralar bizim karşı komşumuz olurlar ve Berra bizim okula çok yakın bir okulda okuyor bizimkiler ve Berralar yani hepimiz yaşıtız ( Lise son )
Şu anda Berra'nın sinirini de benimki kadar bariz bir şekilde yüzünden okuyabilirdiniz. Bana karşı bir hamle yapacaktı ki daha milim hareket edemeden ben onun kafasına yumruğumu geçirdimdiğimde ( 6 yıllık kick boxscu olmanın verdiği avantaj ) onun o çok narin (!) burnu kanamaya başlamıştı ve yere düştü bende tam üstüne çıkmış bir tane daha geçirecektim ki belime dolanan kolların beni engellemeye çalışmasıyla, o sinir ile kız mı erkek mi onu bile düşünmeden çok sert bir şekilde dirseğimi karnına geçirdim ve kolların gevşemesi ile çevik bir hareketle kurtulmuş ayağa kalkmıştım ki zaten dirseğimi geçirdiğim anda duyduğum hafif inilti ile kim olduğunu anlamıştım...
♥♥♥
(Umarım beğenmişsinizdir seviliyorsunuz lütfen yorum ve votelerinizi eksik etmeyin en yakın zamanda ilerleyen bölümleri de atıcam ^,^)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyenler
Teen Fiction5 Arkadaşın hikayesi... Not: Kitap kapağı geçicidir. Kapak tasarımı yapan varsa lütfen özele yazsın.