3.BÖLÜM:CESUR OL!

50 5 8
                                    

"Sadece cesareti olanlar yaşar." (Voltaire)

Küreksiz, dümensiz bir tekne içerisinde büyük denizlere düşmüş gibi iliklerime kadar çaresizdim. Açlığımı bir ambalajın içine sığdırılmış 7-8 bisküviyle giderebilirdim fakat, içimdeki öfkeyi, korkuyu, boşluğu gideremezdim.

Üşüyen parmaklarımın arasına sıkıştırdığım tahıllı bisküviyi ağzıma götürürken hayatımın bir günde mahvolmasını düşünüyordum, düşüncelerim bilinç boşluğumda cirit atıyordu, titriyordu bedenim.
Suyumu yudumladığım sırada bir ses duyuyor gibi oldum

"- yanlış duydun Lara"

diye geçiştirdim ama yanlış falan değildi o kadar alışmıştım ki sessizliğe irkildim.

Ne yapacağımı bilmeden elimdeki su şişesini çantama koydum, deli gibi kafamı sağa sola çevirip kaçacak yer aradım ama nafileydi güneşin bile zor girdiği ara sokaktan nasıl kaçılabilirdi ki?

Korkudan nefesimin kesildiği sırada boğuk boğuk gelen sesler netleşmeye başlıyor

"-İki farklı ses ne yapmalıyım?
Saklanmam gerek yoksa yaşatmazlar beni "

Hızlıca mavi brandayla örtülü kasaların yanına koştum başka çarem yoktu çünkü, ellerimle kasaları sağa sola çekerek girebileceğim bir yer açtım kendime, önce sırt çantamı içeriye attım ardından kendimi, neyse ki sığmıştım ellerimle açtığım boşluğa.

Mavi brandayla önümü kapattıktan sonra iyice netleşen sesleri dinlemeye koyuldum ,iki seste adam sesiydi üstelik biri duyduğum en iğrenç kahkahayı atıyordu

korkuyla karışık merakla dinliyor işime yarar bir şeyler söylemelerini bekliyordum, iyice yaklaşmışlardı brandayı aralayıp bakmak istiyordum ama korkuyordum şunuda biliyordum

"sadece cesareti olanlar yaşardı"

Merakıma yenik düşerek araladım brandayı, seslerini duyduğum iki adama bakıyordum sokağın başında karşılıklı durup konuşuyorlardı birden düşüncelerim bulandı çünkü bu iki adam asker üniforması giyiyordu, fakat armalarında ülkemin bayrağı değil de farklı bir bayrak asılıydı

"-kimdi bunlar?"

"-dost mu yoksa düşman mıydılar?"

İyice karışmıştı kafam ,ta ki gülüşmelerini bitirip ağzındaki sigarayı eline alan iriyarı, kirli sakallı ve yuvarlak yüzlü sarışın adam konuşmaya başlayıncaya kadar

"-sabahtan beri öldürülecek insan arıyoruz ne zaman bitecek bu? ne zaman ülkenin bizim olduğunu ilan edecekler? ayrıca kuş bile uçmuyor gidip bir yerde dinlenelim"

dedi.

Duyduklarımla anlamıştım bu iki iğrenç adamın dost değil de düşman askerler olduğunu, bellerine astıkları silahı görmesem sıkıştığım delikten çıkıp intikamımı alırdım fakat yaşamam gerekiyor benim gibi insanlar olabilirdi, biryerde dost insanlar olduğunu tahmin edebiliyordum diye düşünürken

sarışın adamın karşısındaki orta boylu siyah saçlı, beyaz tenli, çekik gözlü adam söze girdi

"-bilmiyorum, bize düşen emirleri yerine getirmek ayrıca haklısın bir sigara daha yakıp dinlenelim "

dedi.

Siyah saçlı olan adam asya'lıydı emindim çünkü İngilizcesi iyi değildi yabancı olduğu belliydi ,birden aklıma çatı katındaki camla kaplı olan kapının ardından gördüğüm çekik gözlü adam geldi oda asya'lı olmalıydı ama nereli? düşündükçe daha da karışıyordu her şey , daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyordu sıkışık olan bu yerde iyice sıkışmış iyice daralmıştım.

SÖZ VERDİĞİM GİBİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin