𝓵𝓸𝓿𝓮

765 60 64
                                    

Çıtırdayan tahtalar.

Alevler.

Çığlıklar.

Duman.

Ve kan.

Asla sonu gelmeyecekmiş gibi.

"Büyükanne, o uyandı!"

Garip bir ses tonuydu, Katsuki'nin daha önce hiç duymadığına emin olduğu fakat ona bir şekilde tanıdık gelen. Belki de kafasını vurduğundan sadece bir başkasıyla karıştırıyordu, zihni tamamen aydınlığa ulaşmamıştı ve doğru düzgün düşünmek, o an için neredeyse imkansızdı. Aralanan gözlerinden beynine ulaşan görüntü zar zor netleştirildiğinde algıladığı tek şey temiz bir tavandı.

Ölmüş olmalıyım, diye düşündü; yüksek bir yerden yuvarlandığını yarım yamalak anımsıyordu, kafasını sert bir şeye vurup bilincini kaybettiği halde yuvarlanmaya devam ettiğini. Tüm bunları yaparken öleceğinden emindi, olması gereken buydu.

"Beni duyabiliyor musun?"

Aynı sesin sahibi konuştu, Katsuki'nin görüşü kırmızı bir şeyle kaplanırken. Onun neredeyse aynı tona sahip saç tutamları ile bir çift göz olduğunu anlamak yaklaşık bir dakikasını almıştı sarı saçlı oğlanın. Tanıdık değildi, endişeli bir ifadenin sarmaladığı bu yüzü daha önce gördüğünü hatırlamıyordu. Zihninde oluşturduğu olumlu cevabı dudaklarını aralayarak dile getirmeye çalıştı fakat sesine ulaşamamış, dolayısıyla konuşamamıştı. Dilini hareket ettirmek bile fazlasıyla zordu ve bedenindeki zar zor topladığı enerjisini bir evet kelimesi için harcamak, zihninin reddettiği bir şey olmalıydı ki Katsuki sadece kafasını çok hafifçe sallamakla yetindi. Bu küçücük hareketi gerçekleştirirken verdiği uğraş onu tekrar uykuya daldıracak kadar fazla olsa da o kadar belirsiz bir kafa sallamaydı ki karşısındaki oğlan onu kaybolmasından korktuğu bir şeymiş gibisinden dikkatli şekilde izlemese asla fark etmezdi. Katsuki, onun dudaklarının bir gülümsemeyle gerildiğini gördü. Sivri dişleri arasından bir şeyler söylese de bu kelimeler sarışının duyamayacağı kadar sessizdi -aralarında az bir mesafe vardı fakat Katsuki henüz kafasını bile kaldıramıyordu, karşısındakinin sesi çok uzaktan geliyordu.

Kırmızı saçlar gitti, temiz tavan geri döndü. Katsuki onların nereye gittiğini aklından geçirse de kafasını çevirmek zordu, fazlasıyla. Nefes aldığına bile şükredebilecek bir haldeydi o an ki eğer Bakugou Katsuki'yi tanısaydınız, onun böyle bir duruma düştüğünü duyduğunuzda birkaç dakika boyunca güler ve asla inanmazdınız, imkanı yoktu.

Kırmızı saçlar ve gözler bir süre gelmedi. Katsuki bu süreyi belirleyemiyordu, zihninde hâlâ koskocaman bir sis dumanı vardı ve ardından sakladıkları sarı saçlı oğlanın hatırlamak istemeyeceği şeylerdi. Zaman geçtikçe odadaki hoş kokunun farkına vardı, ayrıca vücudunu hareket ettirebilecek gücü toplamaya da başlamıştı; artık kafasını çevirebiliyordu. Solunda ahşap bir dolapla her bir rafı tamamen dolu olan bir kitaplık duruyordu; sonrasındaysa bir kapı. Yattığı yerin hemen karşısında bir çalışma masası ile duvara sabitlenmiş bir raf, sağında ise birkaç çekmece ile pencere duruyordu. Duvarlarda bazılarının üzeri işaretlenmiş olan birkaç harita asılıydı.

Ölmedim, diye düşündü Katsuki, tekrar temiz tavanı izlemeye başlarken. Odayı incelemek onu yormuştu. Burnuna dolan koku hâlâ çok güzeldi ve sarı saçlı oğlanı rahatlamış hissettiriyordu, oysaki böyle hissetmemesi için sayamayacağı kadar çok sebebi vardı.

"Oh, hâlâ uyanıksın. Bu güzel." Katsuki, aynı sesi duymasıyla bu sefer kafasını çevirebildi. Genç bir çocuktu, az önceki kırmızı saçlar ile gözlerin sahibi. Elinde tuttuğu iki adet kulplu bardakla Katsuki'nin yattığı yerin hemen yanına, yere oturdu ve bardakları zemine bıraktıktan sonra sarışın oğlana döndü. Katsuki onu daha önce görmediğine emindi, yine de kırmızı gözlerindeki o parıltı nedensizce tanıdık geliyordu.

saudade》kiribakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin