Tehdit. Bir konu hakkında tehdit yiyeceğim aklımın ucundan bile geçmezken şimdi o tehdit yüzünden gitmek istemediğim bir partiye gidiyordum. İğrenç biriydi, resmen beni kullanıyordu göt herif. Jin yanımda sessiz bir şekilde yürürken beni de şaşırtıyordu. En azından yalnız olmayacaktım bu yüzden Jin'i çağırdığı için fazlasıyla mutluydum.
"Baksana sen neden hiç konuşmuyorsun? Bir şey mi oldu?"
Derin düşüncelerinden kurtulup kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Onunla yattın mı?"
Ne? Sabahtan beri bunu mu düşünüyordu bu gerizekalı?
"Cidden soruyorum yani evini başka neden öğrenesin ki?" diye devam etti. Sinirden kulaklarımın bile yandığını çok rahat bir şekilde hissedebiliyordum. Onun evine yaklaşmış olmamız kalbimin sesinin dışarıdan bile duyulmasına sebep oluyordu. Aklıma gelen sahneleri bir kenara attığımda Jin'e doğruyu söylememin en iyisi olacağını düşünüyordum.
"Hadi ama! Söylesene." Zaten cevabı almadan bırakacak gibi durmuyordu. Bazen yüzün öyle acıklı bir ifade yerleştiriyordu ki gülmeme sebep oluyordu.
"Evet, yattım. Sus şimdi."
"Böyle bir şeyi söyledikten sonra nasıl susabilirim?" Omuzlarını düşürmüş, mutsuz çocuklar gibi bir ifadeyle bakıyordu etrafa. Birazdan dibime girdiğini nefesinin yakınlığından fark etmiştim. "Söylesene, nasıldı?" Kafamı çevirdiğimde gözlerinin bile güldüğünü görüyordum. Cevap vermeyecektim ve o bunu çok iyi biliyordu. "Ama lütfen ya! Onun gibi birinin nasıl kediye dönüştüğünü merak ediyorum." O an ne yapacağımı bilemeden ondan uzaklaşmıştım.
"Hayır!" diye bağırdı sokağın ortasında durup.
Hassiktir ya.
"Hayır lütfen senden 2 yaş küçük bir çocuğun üstte olmasına izin verdiğini söyleme." Kelimeler ağzından tek tek çıkmıştı. Jungkook'un benden küçük olduğunu biliyordum ama o an bunu düşünmemiştim.
"Yobaz mısın bunun ne önemi var?" İki eliyle yüzünü kapatıp önde yürümeye başlamıştı. Bir anda arkasını döndü ve bana baktı. Ben ise konuyu kapatmak istercesine omuz silkip yürümeye devam ettim.
——————
Oturduğumuz koltuk fazlasıyla rahattı ve evin bu kısımlarını hiç hatırlamıyordum. Daha doğrusu sadece Jungkook'un odasını hatırlıyordum. Aklıma bir anda geleceğe gittiğim o dakikalar gelmişti. Onun ağlaması ve bana geri dönmem için yalvarması. Yine bunun için üzülmüş, bir şekilde ondan uzak durmalıydım. Yaklaştıkça bana aşık olmayacağının garantisi yoktu ve gelecek bunları net bir şekilde bana göstermişti. Ama o beni yakınında tutmak için bahaneler bulup bir de tehdit ediyordu. Ya da bu ortamları sevmediğimi biliyor ve bana işkence ediyordu.
"Sence benim kediciğimde bugün gelir mi bu partiye?" diye bölmüştü Jin'in sesi bütün düşüncelerimi.
"Senin kediciğin kim? Sen zaten kedicik gibisin." Söylediği o kadar komik geliyordu ki benimle dalga geçtiğini düşünüyordum. Kafamı çevirip gözlerine baktığımda hiç şaka yapar gibi bir hali yoktu.
"Ben sen miyim Taehyung?" O bu kelimeleri ağzından dökerken yanımıza doğru gelen çocuklardan biri yanımızda ki koltuğa oturdu. O kadar çok ses vardı ki kendi sesimi bile zor duymaya başlamıştım. Yanımıza oturan çocuk sürekli olarak ikimizden birini kesiyordu. Yavaşça Jin'in kolunu dürttüm ve kulağına yaklaşıp fısıldadım. "Şu kedi gözlü olan çocuk seni kesiyor bence. Al sana kedicik buldum." diyerek önüme döndüm. Jin'in bir şeyler yapmasını beklerken ayağa kalkmıştı ve içki alacağını anlatmaya çalışarak gürültülü ortamda ağzını oynattı ve yanımdan uzaklaştı. Tek kalınca bu kalabalık ortamda kendimi fazlasıyla savunmasız hissetmeye başlamıştım. Geldiğimden beri Jungkook'u görmemiştim. Görseydim eğer hemen bu ortamdan uzaklaşacaktım. Geldiğimi bilmesi yeterdi sonuçta. Etrafta ona bakarken arkamı dönmüş ama bulamamıştım. O sırada yanıma yerleşen bedeni hissettim ve Jin'in gelmiş olduğunu düşünerek yanıma dönmüştüm ancak iki kedi göz gözlerimin içine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the blackhole | taekook
Fantasy"Senden nefret ediyorum Jungkook, her zaman senden nefret edeceğim." Sıcak nefesi boynumdan çıktığında, herkesi yerle bir eden gülüşüyle bana baktı. Büyük ve parlak gözleri, gözlerimin derinliklerinde ki ona ait olan aşkı bulmuştu. Bu gülüş onun za...