Unutmak. Beynimizin en büyük lanetidir bu. Asla kontrol edemeyiz. Neyi unutup neyi unutmamamız gerektiğini asla biz seçemeyiz. Bununla yaşamaya bir şekilde alışırız bir çok şeye alıştığımız gibi. Şu an herşeyi çok net hatırlıyordum. Kendimi, kim olduğumu ve yaşadıklarımı. Unuttuğum herşey bir bir beynimin içinde kendine ait yerlerini buluyordu ve ben ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Başım ağrıyordu ve midem bulanmaya başlamıştı. Unuttuğumu düşündüğüm şeylerin tek tek geriye gelmesi vücuduma fazla gelmişti. Bacaklarım tutmuyordu ve beynimin içinde defalarca kez piyano tuşuna basılmış gibi hissediyordum.
Nasıl yaptım bilmiyorum ama odama girmeyi başarmıştım. Başıma bıçak gibi saplanan ağrılar, gözlerimin içinden çıkıyor gibi hissediyordum adeta. Gözlerimden gelen yaşlar ve o.
Jungkook.
Kime ait olduğunu bilmediğim özlem artık sahibini bulmuştu ve gözümden akan yaşların sebebini anlıyordum. İlk seferde bile kendimi bu kadar nasıl kaptırdığımı, onun bana hissettirdiği aitlik duygusunu anlayabiliyordum. Onun yanındayken hissettiğim huzuru ve o beni öperken hissettirdiği doğruluğu anlıyordum.
Başıma bir ağrı daha saplandı ve ben yere çökmüş, sırtımı bile dik tutamaz hale gelmiştim. Hatırladığım şeyler bedenime, ruhuma en çokta kalbime fazla geliyordu.
Jungkook seni o kadar özledim ki...
Kim olduğumu hatırlamak, kimle olduğumu hatırlamak ve ne olduğumu bilmek şu an o kadar iyi ve o kadar kötü hissettiriyordu ki bununla nasıl baş edeceğime dair en ufak fikrim bile yoktu. Bedenimin bu güçsüz kalışa karşı verdiği ilk cevap bayılmak olmuştu.
——————
"Sakın hiçbir şey söyleme önce neyi hatırladığını öğrenmemiz gerekiyor." dedi muhtemelen eve gelen adama ait olan ses.
"Ben de salağım dimi? Hoseok cidden aptalsın."
"Seni bu zamana tıkmamı istemiyorsan kes sesini! Benden yaşlısın diye sana hürmet gösteriyorum ama kıdemlerimizi tartışmayalım istersen."
Sesler fazla boğuk geliyordu hala başım ağrıyordu ve ikisini susturacak güce bile sahip değildim.
"Öyle mi? Ben buraya ona yardım etmek için gelmeseydim senin bir kıdemin bile olamazdı gerizekalı." Jin'in sesi yükselmişti. Gittikçe sinirleniyordu.
"Sanki tanımadığın birine yardım ediyorsun Jin! O senin torunun tabii ki yardım edeceksin! Cidden bunları söylediğin-"
"NE!" diye sıçramıştım yataktan. Daha demin kalkacak halim yoktu tabi ama duyduğum şey neydi lan öyle?
Jin mi dedem? Şaka yapıyor olmalılar. Şakadır şaka.
"Al işte beğendin mi yaptığını gerizekalı!" diye bağırmıştı Jin. Yani dedem. Herneyse işte.
"Jin şaka yapıyorsunuz dimi yani sen benim dedem olamazsın? Sen çok gençsin bir kere bu imkansız!" diye cırlamıştım adeta. İkisi yüzüme öyle bir bakıyordu ki bugün öğrendiklerimin beni öldüreceğini düşünüyor olmalılardı. Haklılardı da. Birazdan beyin kanamasından gidecektim.
"Hayır şaka yapmıyoruz." diye atıldı Hoseok ve Jin'e kaş göz yaptı. Yani doğruydu. Yıllarca görmediğim dedem karşımda mıydı yani?
Jin yavaşça yere tam önüme çöktü ve ellerini dizlerime yerleştirdi. "Sana herşeyi anlatacağız ama önce senin ne hatırladığını bilmemiz gerekiyor. Bu yüzden bebeğim, hadi anlat bize ne hatırladığını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the blackhole | taekook
Fantasy"Senden nefret ediyorum Jungkook, her zaman senden nefret edeceğim." Sıcak nefesi boynumdan çıktığında, herkesi yerle bir eden gülüşüyle bana baktı. Büyük ve parlak gözleri, gözlerimin derinliklerinde ki ona ait olan aşkı bulmuştu. Bu gülüş onun za...