Bölüm 4

46 5 0
                                    

Israrcı zilin eşliğinde açtım gözlerimi. Paytak adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda Loya'yı görünce sırıttım. Yanında mavi gözlü sarışın 14-15 yaşlarında bir kız çocuğu duruyordu. Bu Ece olmalıydı. "Neredesin sen ya?! İki saattir kapıyı çalıyorum!" "Ah çok özür dilerim, efendim. Bilseydim hiç uyuyup bugünün yorgunluğunu atmazdım. Sizi bekletmek büyük bir ayıp!" "Öyle tabi ki!" deyip gülmeye başladı. Ben de sırıttım. Gülümsemesi bulaşıcı gibiydi. "Ah! Yoksa bu Ece Hanım mı?! Sizinle tanışabilmek için taa Londra'dan geldim ben! Sizi pis bir evde karşılamak istemezdim ancak evi temizlemeye vakit bulamadım!" diyerek şirinlik yapmaya çalıştım. Başarılı olduğumu düşünüyorum, çünkü Ece gülüyordu. "Estağfurullah... Sorun değil." "Kapıda kaldınız hadi gelin." diyerek içeriyi gösterdim. İkiside içeriye geçtiler. Loya koltukların halini görünce şüpheli bir şekilde bana baktı. "Sen bu pis koltukta mı uyudun?" diye sordu gözlerini kısarak. "Evet ama mecburdum kraliçem! Nerede uyuyacaktım?!" dedim ellerimi önümde birleştirip boynumu eğerek. "Neyse, tamam. Hadi sen duşa gir. Ece'ciğim hadi sende evden kova, bez, detarjan falan al da gel. Ben de etrafı toparlayayım." "Tamam, teyze." dedi ve Ece gitti. Bende duşa girdim. Tabi bir kaç saniye sonra geri döndüm. "Loya? Ben nasıl duş alacağım? Banyo pislik içinde?" "Ah! Doğru ya... Ece'yi beklemelisin. O geldiğinde banyoyu temizleriz sonrada alırsın duşunu. Hadi şu muşambaları çıkart mobilyaların üzerinden. Ben de odalara geçeyim." "Tamam." dedim ve işe koyuldum. Muşambayı komodinin üzerinden aldığımda büyük bir toz bulutu kalkmıştı havaya. Öksürmeye başladım o sırada kapı çaldı. "Ben bakarım!" diye bağırdım Loya'ya. Kapıyı açtığımda elinde kovalarla bir Ece bulmuştum. Hemen kovaları elinden aldım. "Buyrun efendim! Size de zahmet verdik!" "Ya yeter ama Stefan abi..." dedi gülümseyerek. "Tamam abisi geç içeri." dedim ve evi temizlemeye başladık. Loya sağ olsun evde silinmedik tek bir köşe kalmamıştı. Ece ve ben bitmiş bir haldeydik ama Loya durdurak bilmiyordu. "Hadi ne oturuyorsunuz? Hemen de bitti piliniz haa! Hadi! Daha balkon yıkanacak, Halılar silinecek! Hadi hadi! Acı yok Rocky!" "Teyze, vallaha ben şu andan itibaren parmağımı kaldıramam!" "Al benden de o kadar.." dedim bende bitkin çıkan sesimle Ece'ye katıldım. "Eğer işi bitirirseniz mükemmel bir akşam yemeği sizin olacak..." Ece'ye döndüm. "Ne diyorsun fıstık? Çok cazip bir teklife benziyor?" dedim göz kırparak. "Şimdi teklif cazip ama bende pil yok.." Ece'nin gözleri kapanıyordu. "O halde prensesim, siz oturun ben akşam yemeğini kapıp geliyorum." "Çok iyi olur..." dedi ve benim kalktığım tarafa doğru koydu başını ve koltukta cenin pozisyonu alıp uykuya daldı. Bende Loya'nın yanına gittim. Çoktan balkonu akıtmaya başlamıştı bile. Elime fırçayı aldım ve deterjanlı suya batırıp balkonu temizlemeye başladım. O sırada Loya da bana zıt yönde su tutuyordu. Biraz sonra kafalarımız tokuşmuştu. Gülerek başımızı kaldırdığımızda birbirimize çok yakın olduğumuzu fark etmiştik. Bakışlarımı gözlerinden hiç ayırmadım taki o kendine gelip başını kaldırana dek. "Ben yemeği hazırlayayım. Halıları yarın hallederiz çok yorulduk." dedi ve gitti. Ben ise orada kalmış az önce ne yaptığımı düşünüyordum. Gözlerimi gözlerinden ayırmayınca rahatsız oldu tabi... Öküz müyüm neyim ben ya?

O Zaman Ver Elini Türkiye!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin