Bölüm 5

45 7 0
                                    

Ece ve ben iki kişilik koltukta oturmuş bilgisayarımdan dizi izliyorduk. Eh ne de olsa öğlen çok yorulmuştuk ve kendimizi ödüllendiriyorduk. Ancak Loya durdurak bilmiyordu. Şimdi de mutfaktan gelen müthiş kokuların kaynağını hazırlıyordu. Ece de benim gibi düşünüyor olsa gerek, bana dönüp "Teyzem ne yapıyor acaba?" diye sordu. Ben kendimden çok emin bir şekilde "Karnıyarık. Nasıl da özlemişim..." "Nasıl anladın ve neden özledin?" dediğinde gülümsedim. "Karnıyarığın kokusunu nerede koklasam tanırım ben. En sevdiğim yemektir. Eh özledim çünkü annem Türk değil. İngiliz. O yüzden pek yapmaz bu yemeği. Genellikle Londra'ya açılmış olan Türk lokantalarında yerdik." Ece anladığını belli edercesine başını salladı. "Anladım. Sana bir şey soracağım?" "Sor, tabii." "Neden adın Stefan?" "Annem küçüklüğünden beri 'oğlum olursa adını Stefan koyacağım' dermiş. Babamda anlayış göstermiş." "Anladım. Ben bu kokulara daha fazla kayıtsız kalamayacağım!" başımı sallayıp onu onayladım. "Bende!" deyip ikimiz birden mutfağa koştuk. Mutfağa vardığımızda Loya'nın ağladığını gördüm. Gülen yüzüm soldu birden. Neden ağlıyordu ki bu şimdi? Çok mu yormuştum onu? Ece'ye baktığımda hala gülümsüyordu. "Loya! Ne oldu?" dedim telaşla. "Bir şey olmadı." dedi gülümseyerek. "Ne demek 'bir şey olmadı'? Ağlıyorsun! Çok mu yordum seni bugün?" birden ikisi birden kahkahalarla gülmeye başladılar. Az önce ağlayan kız şimdi katıla katıla gülüyordu! Neler oluyor burda?! "Soğan yüzünden o." dedi doğradığı soğanları işaret ederek. O an derin bir 'oh' çektim. Ve hala gülmekte olan tatlı kızlara bende katıldım. "Hadi gelin salatada hazır. Gelin oturun." Ece ve ben 3 kişilik masanın sandalyelerine oturduk. Loya'da salata tabağını sofraya koydu ve karşıma oturdu. Hepimiz birden yemekleri yemeye koyulduk. Çok güzel olmuştu karnıyarık. Yanına yaptığı pilavda bir şahaneydi. Salata bile ayrı bir lezzetliydi. Yemeklerimizi yiyip bitirdik ve sofrayı topladık. Ece içeri dönüp diziyi izlemeye devam etti. Artık yeni bir TWD hayranı var. Ben Loya'nın yanında kalıp bulaşıklara yardım ettim. "Loya her şey için teşekkür ederim. Sayende ev pırıl pırıl oldu. Hayatımda ki en güzel karnıyarığı yedim. Salata bile ayrı lezzetliydi. Hayatımın en güzel gecesiydi. Ee şey bir de ben... Özür dilerim. Şey için... Şey balkonda ki olay için. Özür di-" "Dileme." şaşkınlığıma engel olamadım. "Ne?" "Dileme. Rica ederim her şey için. Benim için de çok güzel bir geceydi. Ece de çok eylendi. Siz ne izliyorsunuz?" olayı böyle yok sayması bir yandan iyi bir yandan kötü olmuştu benim için. "Şey... The Walking Dead." "Harika! Çok severim! Hangi sezon? Hangi bölüm?" "2. sezon 6. bölüm." "Hadi izleyelim." ben hala şaşkındım. "Tamam." dedik ve içeri, Ece'nin yanına, gittik. Ece kaşlarını çatmış heyecanla diziyi izliyordu. Onun bu halinde ikimiz de güldük. Ece'nin bir yanına ben bir yanına Loya oturdu. Shane ve Rick'in kavga ettiği, Shane'in öldüğü bölümdü bu. "Ölecek mi Shane şimdi?!" dedi heyecanla Ece. "Bilemeyiz biz onu." dedi Loya. Zaten tam o anda Rick Shane'i bıçakladı ve Shane öldü. "Gitti! Gitti, gitti, gitti! Dağ gibi adam gitti!" Diye bağırmaya başladı Ece. Loya ve ben yine kahkaha attık. O an Loya'nın ne kadar da güzel güldüğünü düşündüm. Ne yapıyordum ben böyle? Onlar sana güveniyor gerizekalı! Sahip çık duygularına!

O Zaman Ver Elini Türkiye!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin