Tan vaktine doğru, kendini korkak kedi misali gösteren güneş, gökyüzüne alacalara bürünmüş kırmızıyı hediye ediyordu. Genç kadın camın pervazına yaslanıp bu güzel renk ahengini izliyordu. Yorgunluğundan dolayı olsa gerek, göz altları çökmüş, pamuk kadar beyaz teninin yerini mor ve açık kahvenin hakim ettiği bir renk bırakılmıştı. Açık camdan içeriye izinsizce giren sabah yelinin keyfini çıkarıyor bazen ise bir kaç derin nefes çekerek gözlerini kapatıyordu. Üstüne geçirdiği saten sabahlığının ufak bir parça kumaş ile tutturulmuş cebinin içinden tütün paketini çıkartıp, sarılmış bir aldı ve dudaklarına kondurdu. Ona gayet sıradan gelen fakat dışarıdan başka bir göz ile bakıldığında düşünceli, derin ve yavaş tavırları ile yaktı sarma tütününü. Dirseklerini beyaz boyaları düşmeye yüz tutmuş pervaza dayayarak, yalnız geçirdiği İtalya sabahının huzurunu yaşıyordu. Gözleri her tarafta dolanıyor adeta bir resim tablosundaki her fırça darbesinin bıraktığı izleri ezberliyormuşçasına dikkatle aklına kazıyordu. Saatlerce aynı duran o tablonun içine yabancı bir adamın girmesi ile bütün fırça izleri yok olmuştu. Genç adam, eline zahmetsizce aldığı tütünü parmaklarında dinlendiriyordu. Üstünde duran ince kumaş pantolonu ve beyaz keten gömleği ona hava katmıştı. Dalgalı saçları hizaya sokulmamış, bir kaç yerinden alnına dökülüyordu. Genç kadın şimdi gökyüzünü değil, aşağıda izlendiğinden bihaber şekilde ayaklarının altında ezilen çakıl taşlarını iten, bahçelere bakan adamı seyrediyordu. Daha önce böyle bir adam görmediğinden emindi. Belki caddenin başka yerinde oturan bir yabancı diye düşündü güzel kadın. Duruşunu dikleştirdi ve aklına gelen ani fikir ile aşağıya indi. Büyük malikanenin ağır kapısını açıp, genç adamın onu fark edip, etmemesine aldırmadan bahçeye çıktı ve meraklı gözler ile etrafa bakındı. Daha demin izlediği adam yok olmuştu. İçinde oluşan kısa heyecan ve merak şimdi uçup gitmişti. Parmaklarında asılı olan tütününü hızlıca içine çekti ve kollarını göğsünün altında birleştirdi. Büyük çardağın olduğu yere doğru yürümeye başladı ki, çenesi gördüğü manzara üzerine hafifçe kalkmıştı. Daha deminki adam, amcasının çardağında ona sırtını dönük bir şekilde oturuyor ve yanındaki parlak tüylü köpeği okşuyordu. Kendinden emin adımlar ile yabancı adama doğru yöneldi. Ne kadar saygısızca bir hareket diye düşündü genç kadın. Gizliden gizliye hatta izin almadan dalıvermişti adam bahçeye. Genç kadın tek kaşını kaldırmış ve boğazını temizlemişti. Önünde onu fark etmeden oturmakta olan genç adam duyduğu ses üzerine irkilmişti. Gözlerini karşısında duran sırma saçlı güzel kadına dikti. Oturduğu yerden kalkarak, ne yapacağını bilmez bir şekilde elini giydiği ince kumaşa sürttü. Önündeki genç kadın kibiri ve kendine güveni ile onu bakışları ile yargılıyordu.
'' Sanırsam sizi tanımıyorum sinyor ve kaba dilimi mazur görün fakat izinsiz bir mülke girmenin ne kadar saygısızca olduğunu şu yaşınıza kadar bilmeniz gerekiyordu.'' Genç adam duyduklarına karşın başını eğip, genç kadının görmediğinden emin olarak tebessüm etmişti. Geçen gün bu güzel kadına o kadar yakın olup onu tanımamasına az da olsa kalbi kırılmıştı fakat genç kadına hak veriyordu. Onu tanımasını geçin, adını dahi bilmediğini biliyordu. Genç kadın bu tepkisizliğe daha çok sitem edecekmiş gibi bir hal aldı. Gözlerini hızlıca kırpıştırıp, açtı. "Size diyorum sinyor! Gün daha yeni söküyor ve siz bir yabancının bahçesinde soluğu alıyorsunuz. Derdiniz nedir?"
Genç adamın tebessüm halinde olan dudaklarının arasından hoş bir kıkırtı çıktı. Genç kadın gördüğü tepkiye şaşırmış kalmıştı. Kollarını birbirinden ayırmış ve iki yana düşürmüştü. Siniri içinde büyüyordu. Nefesleri sıklaşmış, karşısında duran adamın onunla alay edişini hazmedemiyordu. Kendini az da olsa sakinleştirmeye çalışarak bir kere daha konuştu.
" Eğer bu bahçeden çıkıp gitmez iseniz, buranın sahibini çağırmak zorunda kalacağım ki iyi şeylerin olmayacağından adım gibi eminim."
Genç adam gözlerini yerden çekip yeniden genç kadına doğru bakmaya başladı. Çehresine bakıldığında şu an ki halinden eğlendiği anlaşılıyordu. Bunca zaman onun soğuk ve kararlı çıkan sesi, genç adama sanki ilaç bir nevi derman olmuştu. Her gün durmadan dinleyebilirim diye geçirdi aklından. Genç kadın alamadığı tepkilere karşı dudaklarını ıslatmış, önünde duran sinir bozucu adamdan bir hareket, bir tepki bekliyordu fakat boşunaydı. Genç adam elini cebine sokarak bir tane daha tütün almış be yakmıştı. İçine çektiği dumanı gökyüzüne doğru hafifçe üfledi. Kendini beğenmiş tavrı ile çardaktan inip genç kadının yanından geçip,ahırların olduğu yere doğru adımladı. Genç kadın ikinci bir şaşkınlık geçirip, yanından öyle geçip giden adamın arkasından baktı . Bütün vücuduna bu sefer öfke hakim olmuştu, hızlıca genç adama yetişerek kolundan yakaladı ve kendisine bakmasını sağladı. Gözlerine bakan yeşil gözler ile teması kesmedi ve yüksek sesi etrafı doldurdu.
"Siz delisiniz herhalde! Duymuyor musunuz dediğimi? Size çıkmanızı söyledim fakat nafile! Tek çare amcamı çağırmak öyleyse." dedi ve kendisine ait olmayan başka bir ses işitti."Dalida!"
✨
Merhaba,
Umarım iyisinizdir.
Uzun, upuzun bir zaman oldu yazmayalı bunun için özür dilerim fakat yoğun bir tempo içindeydim ve ilhamımın da fazla olduğu söylenemez. Hemen geçiş tarzında bir bölüm yazdım.
Umarım beğenirsiniz, düşüncelerinizi merakla bekliyorum.E.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories || h.s
Fiksi Penggemar"Kim bilirdi bu kadar kısa süreceğini? Kim bilirdi bu kadar tutkulu seveceğini?"