Papatyada fal bakarken, kalmış son üç yapraktaki sanki sonunu bilmiyormuş gibi yine de bıkmadan usanmadan belki sonuç değişir diye devam edersin. Ama tabiki sonucu değiştiremezsin. Beklersin ve hırslanırsın, başka bir papatya alırsın. Bu sefer daha çok yaprağı vardır,ya da sen o şekilde görüyorsundur. Sonunu bilmeden başlarsın yeniden fal bakmaya.
Bende başlamıştım ama bir fark vardı benim falımda,ben herkes gibi değildim ki. İnsanlar papatyaları,beni seviyor mu diye koparıp umursamadan yere atarken,ben o papatyaları ruhumu ikiye ayırıp her mutlu anıma bir,her mutsuz anıma ise yine bir papatya atarım.
İçi ilk papatyayla dolan bölme yakılmaya mahkumdur içimde. Çünkü ilk dolmuştur o bölme ve ben biliyorum ki o papatyalar asla mutlu anı olmayacaktır. Ben o mutsuz anılarımı görmek istemediğim için yakarım.
Zaten bu güne kadarda hiç mutlu anı bölmesi içimde küle dönüşmedi,bundan sonrada kül olması imkansızdır benim için.
🌑Müdürün odasına doğru yürümeye başladık. Erem'le yanyana gidiyorduk. Erem hiç gözünü bana değdirmeden hızlı hızlı ilerliyordu. Ona yetişmek için bende adımlarımı hızlandırdım.
"Biraz yavaşlasan mı ki acaba? Sonuçta arkamızdan at kovalamıyor." Bana bakmadan ilerlerken cevap verdi verdi.
"Müdürcüğümüzün ne için çağırdığını merak etmiyor musun?" Dedi. Evet, onun her hareketine,mimiklerine,yürüyüşüne ve korkusuz tavırlarına o kadar dalmıştım ki niye gittiğimizi unuttum. Harbiden niye çağırmıştı bu moruk bizi?
"Sence niye çağırmıştır ki?" Derken son katı iniyorduk. Basamaklar bitti ve ben son basamağa ayağımı attım.
Ya da ben attığımı sanıyordum. Ayağım kaydı ve olabilecek en saçma şey gerçekleşti,Erem'in sırtına doğru düştüm,uçtum da denilebilir.
Düşmemek için tutunduğum kollarında ki kaslar ellerimin arasındaydı şuan. Niye bilmiyorum ama kalbim hızlandı. Büyük ihtimalle düşüşümden kaynaklanıyordu.
"Oha, kafama çıksaydın senin için de daha kolay olurdu. En azından biraz üstten bakardın dünyaya." Salak,kendince boyunun uzun olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
Boyu benden uzun,ben onun omuzlarına geliyorum ama yine de bu dedikleri saçma geldi. Ne zaman mantıklı olmuştu ki şimdi olsun.
Omuzlarına tutunurken bir elim havalandı ve öne doğru uzandı. Erem'in tam karnına yumruğumu geçirdim. Elim ağırdır,o yüzden yüzünün geleceği şekli merak ettim.
Kafamı omzundan doğru ileriye uzattım ve hayal kırıklığı yaşadım. Sanki hiç vurmamışım gibi suratıma boş boş bakarken söylenmeye başladı.
"Daha sırtımda kalmayı düşünüyor musun?" Gözlerimi devirerek indim sırtından ve yeniden başladı yürümeye.
"Eğer seni benim taşımamı istiyorsan söylemen yeterliydi Nyks. Bir dahakine üstüme atlama ve bana söyle lütfen."
"Sen kimsin de beni taşıyacakmışsın,ya da şöyle demeliyim,ben çok mu meraklıyım senin deniz suyu kokulu boynuna girmeye acaba?" Dedim ve pot ķırdım. Ben asla pot kırmazdım ki...
"Demek deniz suyu kokuyorum? Beğendin mi peki?" Dedi. Şu konuyu artık değiştirmem lazım diye düşünürken müdürün odasına gelmiştik bile.
Erem kapıyı çaldı ve "gel" emri ile içeri girdik.
" Erem Kandemir ve Mısra Soylu, daha okulum ikinci günündeyiz ama şimdiden sizden şikayet var arkadaşlar." Dedi.
Demek soyadı Kandemir'miş ama bunu daha sonra yorumlamaya karar verdim ve asıl konuya döndüm. Kim bizi daha şimdiden niye şikayet etmişti ki?
"Kim o beyin yaşı 12 olan gerizekalı?" Diye sordu Erem. Haklıydı bu yaşta şikayet nedir yahu? Erem'in "gerizekalı" sözünden sonra müdür uyarıcı bakışlarını gönderdi ve konuşmaya başladı.
"Siz ikiniz Berke Akın'ı dövmüşsünüz? Beni aradı ve sizden şikayetçi olacağını söyledi." Hadi ama cidden bizden sonra durmayıp hemen müdürü mü aramış!
"İstediğini yapsın bize ne! Ama şöyle ki Mısra'nın olayla alâkası yok ve o şuan gidiyor değil mi Mısra!" Dedi.
Gidecek miydim HAYIR!
"Yoo gitmiyorum!" Erem bana ciddi misin bakışı atıp sabır diledi, bu hâline gülmemek için dudaklarımı ısırırken kapı çaldı,içeri giren Berke'ydi."Hocam şikayetimi geri almamı istiyorlarsa bir şartım var." Ne şartı be!
"Senden şikayetini geri almanı isteyen olmadı, hadi uzaa!" Berke,Erem'e bakarak dilini şıklattı.
"Nezarete girmeyi bu kadar çok istiyorsan sen bilirsin." Dedi. Aaa ama benim nezarete girmeye hiç niyetim yoktu.
"Şöyle şartını." Dedim ve aniden bütün bakışlar beni buldu. Müdür olanlara şaşkınlıkla bakarken,Erem çok ciddi ve hafiften sinirlenmeye başlamıştı. Berke ise memnuniyetle yüzümün her kısmını ezberler şekilde süzdükten sonra konuştu.
"Canım istediğinde benim için bir gününüzü ayırıcaksınız ve istediklerimi yapacaksınız." Dedi. Sadece bir günden bir şey olmaz diye düşünüp cevapladım.
"Tamam." Erem bana sen beyinsizsin bakışı atıp sabır diledi. Berke salak salak sırıtırken Erem'in kendini zor tuttuğunu görebiliyorum ama bunu onları dövmeden önce düşünecekti. Bana ne!
Müdürün odasından çıktık ve Erem beni beklemeden hızlıca uzaklaştı. Aslında bana kızmasını ve kavga etmeyi bekliyordum ama olmadı,canıma minnet!
🌑
Müdürün odasından ayrıldıktan sonra yemek yemek için yemekhaneye indim.Kızlar yemeklerini almış konuşuyorlardı. Ahsen beni gördü ve yanlarına gelmem için el salladı.
Okulun iğrenç yemeklerini metal tabilotlara koyduktan sonra yanlarına ilerledim. Bir konu hakkında konuşuyorlardı ve hepsi heyecanlı heyecanlı yorum yapıyorlardı.
"Konu ne?" Bana cevap veren Elçin oldu.
"Erem'le birlikte Berke'leri dövmüşsünüz?" Hepsi birlikte gülmeye başladılar. Ben niye hâlâ bunlarla arkadaşlık yapıyorum ki?
"Bende diyordum, hiçbiri arayıp nerede olduğumu sormadılar ,galiba anladınız beni bunaltamanız gerektiğini diye düşünmüştüm." Dedim, biraz sitem ederek. Sustular ve bu konu hakkında konuşmadılar daha fazla.
Yemeğimizi bitirdikten sonra sınıfa çıktık. Zilin çalmasına 2 dakika vardı. Dersimiz fizikti,benim fiziğim iyi olduğu için genelde sınıfımdaki diğerlerine göre ben seviyorum ve eğleniyorum. Fizik hocamızın adı Evren. Tam adına göre bir branş seçmiş. Ayrıca Evren Hoca bizim sınıf öğretmenimiz.
"Merhaba gençler! Derse başlamadan önce size bir duyuru yapmam gerekiyor. Biliyorsunuz ki bu sene sınava gireceksiniz ve sanıyorum ki hemen hepiniz YDT'ye gireceksiniz. Okulumuz sizler için büyük bir fırsat sunuyor,üç hafta sonra bir bir buçuk aylığına İrlanda'ya dil öğrenmek için gidebileceksiniz. Tabiki bir ücreti var ama sizlere büyük bir oranda indirim yapılacak. Geri döndüğünüzde ise geri kaldığınız konuları hızlı bir şekilde telafi edilecek. Katılmak isteyenler bu hafta içinde bana isim yazdırmaları lazım. Şimdi dersimize geri dönelim." Dedi.
Tabiki gidecektim. Hem bu ülkeden çıkmak ve biraz tatil yapmak benimde işime gelir.
Evren Hoca dersimize devam etti. Yaklaşık yirmi beş dakika sonra zil çaldı.
Herkes gibi bende hemen ailemi aradım. Ne kadar asi ve kendi kararlarımı versem de sonuçta belli bir paraya ihtiyacım var. Annemi aradım ve anlattım. Annem izin verdi ama babana da bir sor dedi.Babamda izin verdi. Kızlar da aradılar ve hepsinin ailesi izin verdi, bizde Evren Hoca'nın yanına gittik.
Bir kaç kişi daha yazdırıyordu isimlerini. Sıra bize geldi ve kızlar tek tek isimlerini söylediler, velilerinin telefon numarasını da söylediklerinde sıra bana gelmişti. Ben de söyledim, numarayı söylerken gözüm kağıttaki bir isme takıldı.
EREM KANDEMİR.
***
Oy ve yorumlarınızı bekliyoruuum🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Maskesi
Teen FictionOkulla birlikte gittiğiniz bir ülkede yaşamak zorunda kaldınız mı? Ben kaldım. Üstelik sadece bende değil yanımda 5 kendini beğenmiş ukalayla... 🌑 Herkes bir yerlere dağılmıştı.Bir tek Erem vardı şuan yanımda.Bu hiç bilmediğimiz ülkede zerre fikri...