Derin bir nefes alıp gözlerimi kafenin içine göz gezdirdim. İçerisi buradan çok rahat bir şekilde görünüyordu.
Gitarlı çocuğa söylemek istediğim şarkının adını kulağına fısıldadıktan sonra gözlerimi Boran'ın gözlerine diktim.
Oradan ona baktığımı göremezdi, bundan emindim. Bu şarkıyı onun gözlerine bakarak söylemek istiyordum. Tekrar derin bir nefes aldıktan sonra usulca şarkıya başladım.Sensiz geçen günlerim haram Kendime söyledim her türlü yalan Geri dönmek geçmedimi aklından
Niye çıkmıyorsun hiç aklımdan
Üzülüyorum şu halime
Kendimi esir aldım kendime
Göremiyorum yolumu
Her yerde sen çıkıyorsun önüme
Geri dönmek geçmedimi aklından
Seniz geçen günlerim haram
Kendime söyledim her türlü yalan
Geri dönmek geçmedimi aklından
Niye çıkmıyorsun hiç aklımdan
Gidemiyorum uzaklara
Senin hasretin bağlar beni buralara
Özlüyorum hayalini
O kadar çok bekledim dönmeni
Niye çıkmıyorsun hiç aklımdanŞarkıyı bitirmemle büyük bir alkış tufanı kopmuştu. Kimsenin benden bu kadar iyi bir performans beklemediği belliydi.
Boran'a baktığımda o da etkilenmiş gibi görünüyordu.
Yerime doğru ilerleyip sandalyeme oturdum. Gruptan herkes tebrik ediyordu ve ben de aynı şekilde teşekkür ediyordum.
"Denizcim okula dönünce bu yeteneğinle yakından ilgileneceğim bilesin." Seren Hocanın keyifli sesiyle ona dönüp gülümsedim.
Ben şarkı söyledikten sonra gecemiz herhangi farklı bir olay yaşanmadan, tekdüze geçmişti. Gece yarısına doğru da otelimize geri dönmüştük.
Herkes odalarına çekilmişti ve saat epey geçti ama beni uyku tutmamıştı. Gül'ü kontrol ettiğimde uyuduğunu gördüm. Hep uyuyordu bu kız. Her zaman, her yerde hem de!
Biraz daha kendimi uyumaya zorladıktan sonra uyuyamayacağıma kanaat getirmiştim.
Sonunda otelin terasına çıkmaya karar verdim. Üzerimi değiştirmeme gerek yoktu, siyah eşofmanım ve sweatim vardı zaten.
Terasa çıkıp soğuk havayı ciğerlerime doldurdum. Tam o an gelen titremeyle montumu almadığım aklıma dank etmişti. Evet, Uludağ'da gecenin bilmem kaçıydı ve ben montsuz dışarı çıkmıştım. Şimdi geri odaya mı dönmem gerekiyordu yani. Sıkıntıyla ofladım.
"Bir sorun mu var?"
Duyduğum tanıdık sesle gözlerimi sonuna kadar araladım. Yavaşça arkamı döndüğümde gülümseyerek bana bakan bir Boran görmüştüm.
"Efendim?" Sakince konuşabilmeme şaşırmıştım çünkü şu an kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.
"Ofladın ya bir sorun mu var?"
"Ha şey.. Yok sadece montumu unutmuşum." Gülümseyerek üzerimi gösterdim.
O da gülümsedi ve hiç beklemediğim bir şey yaptı.
Ceketini çıkardı ve bana uzattı!
"Hayır buna gerçekten gerek yok. Ben zaten almaya gidiyordum." Diyerek yanından geçmeye çalıştım.
Ama o yine beklemediğim bir şey yaparak beni kolumdan tuttu ve üzerimden ceketini omuzlarıma bıraktı.
Kokusunu alabilmiştim, kokusu eşsizdi.
Samimi bir tebessümle konuştu, "Üşümüşsün."
"Ama şimdi sen üşüyeceksin."
"Sorun etmem."
"Bak gerçekten-"
"Gerçekten sorun etmem Deniz."
İsmimi söyleyince duraksadım.
Sırıtıp kafasını kaşıyormuş gibi yaptı, "Bugün kafede duydum da." O açıklamasını yapmıştı ama ben onun o anki tatlılığına odaklandığımdan ne dediğini bile zor anlamıştım.
"Bu arada bugün çok iyiydin. Sesin gerçekten güzelmiş."
"Teşekkür ederim. Şey.. Artık ben gideyim."
Terastan içeri girecekken tekrar durmamı sağlayacak sesi duydum.
"Bu arada ben Boran."
Zar zor gülümseyip hızla içeri girdim. Kalbimin sesini duyabiliyordum. Şu an Boranla resmi olarak tanışmış mıydım ben?
|aslında 40. bölüme kadar falan final yapmak istemiyordum ama aşırı sıkılıyorum
|şuan 20ye kadar inşallah final yapmam kafasındayım lol
|deniz'in söylediği şarki
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sillage | texting
Short Storybilinmeyen numara: sillage ne demek biliyor musun? bilinmeyen numara: fransızca bir kelime bilinmeyen numara: sillage 'kokunun izi' demek bilinmeyen numara: sevdiğin ya da herhangi biri gittikten sonra ortamda kalan kokusuna deniyor bilinmeyen num...