Ay ışığının geceyle seviştiği gök yüzünün hakim olduğu zamanlarda heyecanın ve korkunun en yüksek zirvesine ulaşmışdı. Tırnaklarını geçirdiği duvardan her an kayacakmış gibi hiss etmesinin üzerine acımaya başlayan parmak uçları da eklenmişdi. Bedenini tüm gücüyle yukarı çekerek pencere önündeki boşluğa atabilmiş,diz kapaklarını buraya dayayarak elleriyle kelepçe misali pencere kenarlarına tutunmuşdu. Dakikaların geçişini duyduğu kulağında zamanın giderek azaldığını anlayabiliyordu. Bu ise onun hata yapmaya iten yakalanma korkusunu tetikliyordu. Hızlıca eline aldığı alet ile pencerede ölçülerine uyğun delik açdı. Dikkatli haraketlerle ayrılan parçayı kenara bırakarak duvara yasladı ve hızlıca bedenini içeri bırakarak odaya süzüldü. Tanıdık yerde olmanın verdiği rahatlıkla gideceği yönü kısa sürede belirledi. Fakat tek bir hatası onu karanlık kuyuya itmeye yetecekdi,bu yüzden duvar kenarlarıyla ve küçük adımlarla haraket etmenin daha tehlikesiz olacağı kanaatine vardı.
Zifiri karanlığın hakim olduğu odanın kapısı kısmen aydınlık koridora açılmış, fakat bu hiç de işeyarar olmamışdı. Önceden devre dışı bırakdığı koridor kameralarına adeta göz kırparcasına rahat tavırla sola doğru ilerlemeye başladı. Merdivenleri hızla çıkarken diğer yandan aşağı katlardan duyulan zayıf adım seslerine kulak veriyordu. Son basamağa ulaşdığında kulağındaki tedirgin ve bir o kadar da sakin sesin komutlarına uyuyordu. Önündeki üç büyük yol ayrımından biri onu uyuyan devin hazinesine götürüyordu. Bu uğurda atlatdığı badirelerden sadece başlangıcıydı şimdiki tehlike , bu sebeple şimdi atacağı her adım onun ilerideki günlerinin yolunu belirleyecekdi. Tam önündeki koridoru seçerek devam etdirdiği güzergahı loş ışıklı ,tablolar ve antika eşyalarla süslenmişdi. Siyah botların dokunduğu pahalı halılar üzerinde tüğ geziniyorcasına incinmiyordu.Belini eğerek seri adımlarla yürüdüğü koridorda devriye değişimi zamanı olduğu için kimsenin olmaması içini bir nebze rahatlatsa da tedbiri asla elden bırakamazdı. Koridorun sonuna vardığında altın yaldızlarla nakışlanmış tavana kadar uzanan iki büyük kapı onu karşıladı. Kapının kulpuna dokunan parmakları kapı kolunun altındaki tuşları anında fark etmiş,kol cebine bağlı olan aletin ucunu kapı kolundaki oyuğa yerleştirmişdi. Bu tür eski görünüme sahip bir kapının elbetde zekice planlanmış güvenlik sistemi olmalıydı. Fakat bu eski binaya girdiğinde her şeyin önceden öngörülmüş olması şimdi işini kolaylaştırıyordu.
Kısa süren anın ardından kilitden gelen tok sesle birlikde kapı kulpunu temkinle aşağı indirdi. Kulağındaki ses durmadan verdiği talimatlarıyla bazen onu sıksa da bu dayanılmaz ayrıntıya tahammül etmeliydi.
Odanın havasını ciğerlerini sıkıştırana kadar solumuş,gözlerini çok kısa bir an için kapatarak kendini havaya bırakmışdı. Gül kokusunun bastırmaya çalışdığı eskimeye yüz tutmuş yağlı boya ve ketanın kimyasal karışık küf ve antikaların anılarla dolu kokusu hücrelerine işledi. Duvar dibi ışıkların aydınlatdığı loş odada gözlerini alan ilk şey aradığı hazine olmuşdu. Sanki bir-birlerine kavuşmayı bekleyen iki sevgili gibi zaman ve mekan kavramı durmuşdu bir çift gözde. İrisleri büyümüş,kahvenin en koyu tonuna bürünmüş bebekleri camın arkasından ona dikilen bir çift göze kenetlenmişdi. Elmas kadar parlak ve şeffaf nakşedilmiş bir çift göze.
Büyülenmiş bedeni kendinden izinsiz ve bütün çevreden soyutlanmışcasına şeffaf camın ardından onu çağıran bedene doğru ilerliyordu. Kulağındaki endihşe dolu rahatsızedici sesi bile duymayan beyni sadece sihirbaz gözlere odaklanmışdı. Siyah eldivenlerin sarmaladığı parmaklarını cama yerleştirmiş dolgun dudakları nefessiz kalmışcasına aralanmış,gözleri git gide daha da açılıyordu.
Geçen saniyelerin ardından kulaklıkdan dolan yüksek desibelli sesle kendine gelebilmiş, yeniden amacına odaklanmışdı. Süresi kısıtlıydı,sadece yedi dakika içinde binayı terketmesi gerekliydi. Aksi takdirde sonuçlarını düşünmek bile istemiyordu.
"Camın yukarı sağ köşesinde ,arkada küçük kapak olması gerekiyor"
Talimata uyabilmesi için boyunun yetmeyeceğini anladığında hızla yan tarafdakı bibloyu yere koyarak antika sehpayı aldı ,ağır olmasına rağmen çevik haraketlerle tablonun önüne çekdi. Dikkatlice üzerine çıkarak talimatdaki kapağı aramaya koyuldu. Bulduğundaysa göğüs cebinden çıkardığı çakıyla dikkatle açmış,gün yüzüne çıkan tuşlarla işinin zorlaşacağını anlamışdı.
Tuşların olduğu bölümü kalıp misali temkinle yerinden çıkarmış, mavi renkli kablonun üst tabakasının küçük bir kısmını alarak açığa çıkan metal tellere kendi cihazının ucundaki telleri birleştirdi. Yapılan bir kaç başarısız denemenin ardından korku ve endihşe bütün bedenini sarmaya başlamışdı. Burada bırakamazdı. Buraya kadar gelmişken aptal bir şifre yüzünden her şeyi yarıda bırakamazdı.
"Teo , yazılımların hiç biri uymadı. Senin kartı takıyorum,elini çabuk tut"
"Bunu en başından yapmalıydın. Sana demişdim. Şimdi ne yapacaksın bakalım, diğer nöbetçiler devir teslim kağıtlarını imzalıyor,giriş kapının önündeler. Son kontrollere başlanıldı artık" bu süre zarfında çipi ana yuvaya yerleştirmiş ve yeniden tabloya odaklanmışdı.
"Çenen değil ,parmakların çalışsın adam. Yoksa o parmaklar bana temiz çamaşır taşımaya yarayacak"
"Sen gidersen beni dışarıda bırakırlarmış gibi boş yapma. Yanacaksak birlikde yanacağız"
Bir dakika bile geçmeden aynı sesin korku ve küfür dolu yankıları duyulmaya başlandı
" S*yım böyle işe. Biliyordum zaten böyle olacağını. Adamlar dünyanın en önemli eserlerinden biri getirtmiş buraya. Böyle kolay şifreyle,iki üç kamerayla korumaya alacak halleri yokdu ya."
"Uzatma da öt ,Teo"
"Öldük kızım biz,bittik yemin ederim bu kez boka bastık. Kokumuzu mu aldılar a*k. "
"Oğlum saydırtma sülalene bak ,ne oldu söyle"
"Devlet özel güvenliğinden adamlar. Bir minibüs kel binanın çevresini sardı. Artık oradan anca buhar olursan kurtulursun"
Derin bir sessizlik oluşdu. Ayların sonucu kurulan bütün planlar suya düşmüş,yapılan onca emek boça gitmiş gibiydi. Burası,işte tam bu nokta uçurumun en uç köşesinden hayatla ölüm arasımdaki ince çizgiyi belirleyen yerdi. Burası onların kaderinin değişeceği noktaydı. Ya her şeyi geride bırakıp ,geldiği gibi,kimse daha kimse farkına varmadan ortadan kaybolacak, ya da kendini ve ona bağlı olan bütün hayatları riske atarak ateşin ortasına dalacakdı.
Kadın başını elleri arasında sıkıştırarak gözlerini kapatdı. Derince aldığı nefesleri arasında ise durmadan tekrar etdiği tek bir cümle vardı. Medea onun olacakdı.
Gözlerini açdığında elmas gibi parlayan bebeklerinde şimşekler çakıyordu. Ateşe dalacak ve suya dönüşecekdi.
"O zaman ben de buhar olurum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medeanın Doğumu
RandomYaratılışın başlangıcından gelen hırsız kadın Medea.. Kadın ki,bütün suçların anasıydı. Bedeni günahla yoğrulan balçıkdan yaratılmış ,kanatları kırılarak yer yüzüne atılmış kadın. Ruhu itaatsizlik ve hırçınlıkla bezenmiş büyülü kadın. Bütün günahka...