3

3 1 0
                                    

(Var ola bilecek hatalar için hoşgörünüzü bekliyorum..)

Karavandaki sessizlik durmadan büyüyor ve genç adamı boğuyordu. Binanın bütün kameralarını kontrol etse de kıza ait tek bir ize bile rastlamamış,başına nelerin geldiğiyle ilgili aklında onlarca senaryo kurgulamışdı. Kulaklığından da hiç bir yanıt alamadığında artık umutsuzluğa kollarını tamamen açmışdı. Başını elleri arasına sıkıştırıp uzun saçlarını çekiştirmeye başlamış,dudaklarını kemirerek küfürler ediyordu. Bu kahrolası yere hiç gelmemelilerdi. Daha küçük işler nelerine yetmiyordu ki?
Bir anda sertce ardına kadar açılan kapıyla yerinden sıçrayan adam karşısındaki görüntüyle ufak çaplı kalp krizi geçirmişdi.
"Ne o betin benzin atmış gene ? Hortlak mı gördün? "
Genç kız umarsızca bedenini içeri atdığında yaptığının pekala farkındaydı. Fakat onca yolu kulağındaki menopoza girmiş kadın misali zırlayan adamla geçiremezdi. Sırtına sabitlediği tüpün kancalarını çıkarıp dikkatle yere bırakdığında adam onu omuzlarından kavradı.
"Sen deli misin lan? Bana haber etmemek de ne demek? Bu nasıl bir sorumsuzluk? Ya her şeyi berbat etseydim? Ya bizi riske atsadım? Ya beklemekden vazgeçip kaçsaydım ulan?" Cümleleri arasında kızı o kadar sarsmışdı ki ,kendisinin bile başı dönmeye başlamışdı. Genç kız kollarını kelepçe misali saran parmaklardan sıyrılarak bedenini bilgisayar koltuğuna bırakdı. Yüzüne parmaklarıyla masaj yapıp gözlerini tekrar açdığında hayretler içinde ona bakan bir çift gözle karşılaşdı. Başını "ne var" anlamında sağa yatırdığında
"Bir açıklama bekliyorum Banu. Şu lanet mikrofona iyiyim demek çok mu zordu?"
Kız tartışmanın uzayacağının ve eninde -sonunda kendinin haksız çıkacağını bildiğinden derin bir nefes vererek "özür dilerim. Tamam? Oldu mu? Sana haber vermediğim için üzgümüm Teo"dedi.
"Bu nasıl bir küstahlık yahu?" Diyen adam elini başı arasına alarak bir tur döndü küçücük alanda.  Kız ise memnuniyyetsiz bir ifadeyle "şu külüstürü çalıştırsan da gitsek mi acaba? Eğer başka birini beklemiyorsan tabii.." dedi. Adam bakışlarını tekrar kıza dikdiğinde boş bakan gözlere karşılık başını bulayarak dışarı çıkdı. Banu kendi tabirince nasıl bir "hıyarlık" yapdığının farkında olsa da o an içinden haber vermek gelmemiş ve şimdi de bunun pişmanlığını taşımayacakdı. Aynı küstahlıkla omuzlarını silkmesinin ardından başını arkaya yaslayarak gözlerini yumdu. Bundan sonraki her gün diğerinin iki katı zorlukda olacakdı ve o bütün bunların üstesinden gelmek için güç toplamalıydı.
Motorun çalışma sesiyle yavaşca sallanan araba ve yol sesi kız için ninni olmuş, kapanan gözleri kendini uykunun kollarına bırakdı. Biloyordu , gece zorlu bir güne gebeydi..

Sabahın serin rüzgarı perdeyle dans ederek içeri sızdığında banyonun kapısı hafifce aralandı.  Sıcak buhar odadaki havaya dağıldığında çıplak ayakların parkede bırakdığı ıslak izle gardrobun önüne yönelmişdi. Genç kız göğsüne doladığı havludan kurtulmuş, teni sabah esintisiyle okşanmışdı .Gardrobunun karşısına geçerek giyeceklerini çıkarmış ve gözleri kapı aynasındaki yansımasına takılmışdı. Çıplak tenindeki izler göz önüne serildiğinde dün geceden kalma morluklarla eskiye dayalı yaralar yarışmaya başladı. Gözü morluklara takılsa da umursamayarak hızla üzerini giymiş, makyaj masasının önüne geçmişdi. Saçlarını tarayıp gelişigüzel bırakmış,yüzündeki yorgunluğu almak amaçlı kısa süreli makyajın ardından eskisine nazaran daha insancıl göründüğü kanaatine vardı.
"Evet Bilge hanım, güne hazır mıyız?diyerek gözlerini kısmış ve hafifce gülümsemiş,ardından
Ah tabii ki, Banu hanım,her zaman"diyerek kendini yanıtlamışdı.
Odada yankılanan deli kahkaha sonunda eski sakinlik çökmüş,yansıması ile yaptığı kısa diyaloğuyla yükseltdiği enerjisi kaybolmadan odadan çıkmışdı. Bu evdeki yanlızlığı iki kimliği barındıran bedenine yeterli alanı tanıyordu. Bazen deli olduğunu düşünmüyor değilse de ,bunu içindeki sessizliğin çığılığı olduğunun farkındaydı. Ve artık hayatınə normalleştirmesi gerektiğinin de. Fakat emekliliğe ayrılmadan önce yapması gereken onca planı ve güvenceye almalı olduğu geleceği vardı.
Dış kapıya ulaşdığında karşı apartmana daha yeni taşınmış olan ve kendince flört etdiği genç takılmışdı merceğine. Sabah koşusundan dönen adamın kapüşonundan dökülen siyah tutamlar genç kızın nefesini kesmişdi. Gök yüzünde parlayan güneşin ışıkları sanki adamı merkez seçmişcesine daha siluletini daha da güzelleştiriyordu. Kızın karanlık  hayatına zıt bir biçimde etrafa güven saçan adam onu kendine çekiyordu. Zaferle buraya taşındığı gün tanışmış ve kapalı kutu gibi olan yapısı dolayısıyla selamlaşmadan ileri gidememişlerdi ve bir diğer sebep kendisinin böyle bir yakınlaşmadan ölesiye kaçması da olmuşdu. Klişeleşmiş "ayrı dünyaların insanıyız" edebiyyatı bu olası ilişkinin önündeki en büyük engeldi.
Bina kapısına ulaşan adam sonunda ona gözlerini dikmiş kızı fark etdiğinde kocaman gülümsemesiyle bakmışdı. Bu kız her gördüğünde gözüne daha da sevimli görünüyor, içinde karşıkonulmaz merak uyandırıyordu. Kırmızı renk,üzerinde beyaz puantiyeli kısa elbisesi, beyaz spor ayakabıları ve sade makyajıyla o kadar tatlı ve aynı zamanda çekici gözüküyordu ki.. fakat içinde istemsiz bir kuşku vardı hep. Kızın bu sıcak görünümü ardına gizlenmiş duvarları daima adamı bir adım geri itiyordu.
Kendini düşüncelerden sıyıran genç elini kaldırarak selam vermiş ,iki adımda kıza yaklaşarak konuşmaya başlamışdı.
"Naber Bilge?"
Banu bir an isimle afallasa da kısa sürede toparlanmış, gözlerindeki ışıltıyı gizlemeye çalışarak gülümsemişdi.
"İyidir Zafer. Spordan mı?"
"Evet ya. Sen de kafeye değil mi?"
"Hıhı. Erken açacağız bu gün"
"Anladım- diyerek dudak kenarını büzmüş ve sağ eliyle boynunu ovmuşdu- Ben seni tutmayayım o zaman,iyi işler"adamın gülümseyerek söylediği cümleyle kız anın büyüsünden çıkarak kıpırdadı.
"Sana da iyi günler" diyen kız küçük bir gülümsemeyle yoluna devam etdi. Bunca sorunu arasında elbetde bir ilişki gereken en son şey bile değildi,fakat o gamzeli gülümsemeyi gördüğünde kendini alı koyamıyordu.Belki de bu sadece yalnızlığın ,sevgisizliğin ve en önemlisi de çapkın mizacının getirisiydi. Bildiği tek şey o adama çok da yaklaşmaması gerektiğiydi. Adımlarını hızlandırarak caddeye inmiş,sevdiği şarkıyı mırıldanarak düşüncelerini dağıtmaya ve yolunu daha eğlenceli kılmaya çalışmışdı.
Bir kaç yol ayrımı ve dar sokağın ardından kafenin önüne varmışdı. Siyahın ve kahvenin en koyu tonlarına hakim tek katlı binanın eskimiş görünümü sarmaşıklar ve bitkilerle hayat kazanmışdı. Ve aynı sarmaşıklar arasında kaybolmaya yüz tutmuş isim tabelası burdayım diye bağırıyordu "Saint-Rémy".
Genç kız daha kapıdan vuran baskın oksijen dolu havayı içine çekerek kapıdan adım atdı. Rüzgar çanlarının sesi etrafı bürümüş ,tezgah arkasındaki adam yüzünü kıza dönmüşdü.

Medeanın DoğumuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin