3- şehrime bir gelmeyegör, her virane saray olur...

424 53 17
                                    

Günün 2. Bölümü, diğer bölümü atlamayın 🖤

*

-Agâh Sayın-

"Şehrime bir gelmeyegör, her virane saray olur." Mikrofonu alıp yavaşça ayağa kalkan adama bir kadeh daha kaldırdım. Boğazımı yakıp giden illet şey, buradan çıkınca pişman olacağım bir şeydi. Yine de durduramıyordum kendimi.

Müziğin sesi sondu ve çiftler mekanda birbirine sarılarak dans ediyordu. Onların hiçbirine özenmiyordum. Benim istediğim tek şey Müjgan'ın hâlâ içinde bitmeyen sevgisini göstermesiydi. Ama o bunu yapmaktan korkuyordu. Kendini suçlu hissediyordu ama ben onu affetmiştim, bu yaptığı sevgimize haksızlıktı.

"Agâh, dozunu kaçırdın bak. Hadi kalk gidelim artık." Yan taburede oturan iş arkadaşım kolumdan tuttuğunda sarhoşluğun etkisi olsa gerek, ittim ve kendim ayağa kalkıp çıkışa ilerledim.

Dün akşam onu çöp dökerken görmüştüm. Tahmin edebilmiş midir canımın nasıl yandığını? Ailesinin ona yaptığı her haksızlığın, benim içinde geçerli olduğunu? Bir yıl olacaktı, artık dayanamıyordum onsuzluğa.

"Dur bekle, taksi çevirelim." Deminden beri peşimde benim için çabalayan Polat'a kafamı salladım ve duvara yaslanıp içimdeki ateşi söndürmeye gücü yetmeyen kış soğuğuna ağzımdan çıkan buharla kendimi gösterdim.

"Agâh!" Ağabeyimin sert sesi kulağımı doldurduğunda yorgun bedenimi ona çevirmeye çalıştım. Bu halimden memnun kalmadığı belliydi ama artık o da umrumda değildi.

"İçtin mi ulan sen?" Elleriyle kavradığı yakamı ondan kurtarmak için uğraşmadım ama durmadan sarsması ile midem çalkalanmıştı ve dayanamayıp ellerimle ittim onu.

"Bırak," Sesim güçsüz çıkmıştı, her ne kadar güçlü çıkacağını hissetsem de.

"Yürü, eve gidiyoruz. Artık bir işin var Allah'ın cezası, kendine gel artık!" Kolumdan tutup önüne ittiğinde tüm sinirimi ondan çıkaracağımı anladım ve düştüğüm yerden kalktığım gibi suratına bir yumruk geçirdim.

Eskiden olsa değil elimi kaldırmak, söylediği hiçbir şeye karşı çıkamazdım. Ama hiçbir şey eskisi gibi değildi. Kimse değildi.

"Ulan dünkü it!" deyip üstüme abandığı sırada Polat bizi ayırmak için büyük bir çaba sarf ediyordu. Karşı çıkamayacağımı anladığımda üzerime çıkıp yumruklarını saydırmasına izin verdim.

"Bir kız için değer mi? Kendini bu hallere düşürmene değer mi lan? Ne bok yersen ye, eve gelirsen seni gebertirim. Anladın mı beni, gebertirim!" Ayağa kalkıp parmağını bana doğruluğunu gördüm sadece ve sonrasında gözlerimi kapayıp karnımın acısı ile ağzımdan gelen kanları tükürdüm yere.

"Ne diye bir oluyorsun bununla oğlum ya, delinin teki zaten konuşur konuşur susar." Polat beni yerden kaldırmaya çalıştığında ona tutunup doğruldum ve sırtımı duvara yaslayıp oturmaya devam ettim.

"Bu halimi görse canı yanar mı Polat?" Ağlama isteğimin içime dolduğunu hissettiğimde derin bir nefes çektim. Polat elini omzuma koydu.

"Acısı sevgisinden büyük kardeşim, bunu ona yapamazsın. Bırak, olacağı varsa olur."

"Ya olmazsa?" Yoldan geçen arabalara diktim boş ama ıslak gözlerimi.

"Olmaması gerektiği için olmamıştır Agâh, zorlamanın manası yok."

*

Tüm bölümleri atasım var.

Suç Mahalli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin