4- beni tekrar sevmeyegör, mahpushane cennet olur...

326 52 16
                                    

Günün 3. Bölümü, diğer bölümleri atlamayın lütfen.

Ve yarın da 4 bölümü aralıklarla atıp bitireceğim kitabı. Düşüncelerinizi yazın, lütfen. :') ❤️

-Müjgan Kara-

"Biraz hızlı ol Müjgan, eve geç kalacağız." Annemin sert sesini duyduğumda, cevap veremeyeceğim gerçeği de aynı anda geldi aklıma ve sadece kafamla onayladım.

Parmaklarımla tutmama rağmen ağırlığından dolayı omzumu da ağrıtan poşetleri sıkıca tuttum ve çarşı sokağında ilerleyen anneme yetiştim.

Kuzenimin düğünü için alışveriş yapmaya çıkmıştık. Ben gördüğüm ve hoşuma giden ilk şeyi alırken annem mağazaları alt üst etmişti. Durumumuzun o kadar iyi olmamasına rağmen harcadığı bu paraların nereden geldiğini hep merak etmişimdir. Fakat bu konular hiçbir zaman benim yanımda konuşulmazdı, o evde hizmetçi gibiydim. Aynı zamanda hayalet.

Ayakkabı mağazasına girdiğimizde elimdeki poşetleri oturduğum koltuğun yanına bıraktım ve ellerimi ovuşturmaya başladım. Parmak boğumlarım şişmiş ve kızarmıştı. Suyun altında çok durmasından ve durmadan bir temizlik içinde olduğumdan dolayı çatlayan ellerime bugün krem sürmediğim aklıma gelince zaten hiçbir zaman düzelmeyen moralim daha da bozulmuştu. Kendime bakım yaptığım yoktu zaten, bari ellerim bu kadar erken yıpranmasın diye sürekli krem sürerdim ve bunu yapmadığım bir zaman kendimi kötü hissediyordum.

"Müjgan?" Annemin sesini duyunca bakışlarımı parmaklarımdan ayırıp gözlerine çevirdim. Elinde tuttuğu topuklu ayakkabıyı görünce içimde oluşan umut kıvılcımı kalbimi heyecanlandırdı.

"Efendim?" Hevesli çıkarmamaya çalıştığım sesimi dizginlemek zor olsa da, başarabilmiştim. Annemin mahcup gülümsemesi yüzüne konduğunda ise o umut ve heyecan yavaş yavaş sönmeye başlamıştı.

"Sen bu düğün de eski topuklu ayakkabını giysen, bunu ablana alsak olur mu kızım? Paramız kalsaydı bir tane de sana alırdık-..."

"Sorun değil, ablama al sen." Kelimeler canımı acıta acıta çıktı ağzımdan. En son ne zaman yaptığını bile hatırlamadığım iyiliği şimdi yapacağını sanmam ne kadar aptalcaydı. Upuzun bir süredir olduğu gibi yine arkaplanda ben vardım ve yine öncelikleri ben dışında her şeydi.

"Beni tekrar sevmeyegör, mahpushane cennet olur." Düşüncelerim arasından beni söküp alan ses yine o olmuştu. Bu kez başka ve daha acı düşüncelere sürüklerken beni, sol yanımın üzerine çöken ağırlığı derinden hissettirmişti bana.

Islak gözlerimi kapattım, yaşadıklarımız bir bir gözümün önünden geçti, yaptığım geri dönülmez ve devasa hata sonucunda kaybettiğim her şey geldi aklıma.

Pişmanlığım hemen ardından takip etti onları. Bir tesiri olmadı, çünkü pişmanlık fayda etmiyordu. Ailemi, sevdiğim adamı, insanların güvenini, kendimi kaybetmiştim. Pişman oluşum hiçbirini geri getirmemişti.

Ah doğru, sevdiğim adamı kaybetmemiştim.

Agâh.

Onu, yüzüne bakmaya utandığım için kendim silmiştim. Ne kadar güzel bakarsa baksın her bakışında ezileceğim için. Yine de vazgeçmemişti benden. Yaptığım hataya rağmen, bir türlü kopamıyordu kalbimden. En çok da bu canımı yakıyordu. Böyle güzel sevmesi ve yapacağım tek bir şeyin dahi olmaması.

"Müjgan? Müjgan daldın gittin yine, hu?" Annemin sesleri bir kez daha kendime getirdi beni ve odaklandığım yerden bakışlarımı ayırıp yüzüne baktım. Kaşlarını çatınca hissettim yüzümdeki ıslaklığı.

Elimin tersiyle sildim ve az önce canım çıkana kadar taşıdığım poşetleri bir kez daha kollarıma kadar alıp mağazadan çıktım.

Annemi beklemeden mağazadan uzaklaşırken çalan şarkı kulağımda iz gibi kalmıştı.

*

Suç Mahalli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin