Kahei'ye
Kitaplar kadar yalnızdım. Sonra sen geldin hayatıma. Pek Korece konuşamazdın başta ama büyüktü hayallerin. Bilmediğin bu ülkede büyük paralar kazanmak, o paralarla da hayır kurumlarına bağışlar yapıp çocukları mutlu etmek gibi planların vardı. Ben sana Koreceyi öğrettim, sen bana yaşamayı. Ama elbette bunlardan haberin yok. Olur da birgün beni okursan öğreneceksin ancak.
Seninle yakınlaştıktan sonra sonunda kabuğumu kırabileceğimi, mutluluğa ikinci bir şans verebileceğimi düşündüm. Hayallerin hayallerimiz bile olurdu belki. Bu konuda ciddiydim, itiraf edecektim sana. Hem de o gün yapacaktım bunu. Senin beni önce üzdüğün sonra yıktığın gün...İşyerinde karşılaştığımızda sana mesai çıkışı birlikte bir şeyler yapıp yapamayacağımızı soracaktım ki önce davrandın. "Sooyoung biliyor musun dün biriyle tanıştım!" Konuya girişin,heyecanın, gözlerin belli ediyordu gidişatı. Âşık olmuştun ve ben burada üçüncü kişiydim. Demek ki mutluluk kavramı hâlâ ikinci bir şansı hak etmiyordu benim sözlüğümde. Ha Sooyoung sonsuza dek yalnız kalacaktı. Tanışma hikâyenizi filan anlattın sonra. Ne kadar da tesadüfle doluydu. Tam da şu klişe aşk filmlerinin bir kopyası. Hele bir de heyecandan kıza adını bile sormadan buluşma ayarlamış olman! Tam komedi, Kahei. "Çok utanıyorum Sooyoung. Ve şey...Hâlâ kendime çok güvenmiyorum Korece konusunda, biliyorsun. Eğer third wheel gibi hissetmezsen gelmeyi düşünür müsün?" En azından sende bu etkiyi bırakan kişiyi görürüm diye düşünmüştüm o an. Sonuçta o kişiye karşı bir kızgınlığım yoktu, aşktan gözü dönmüş biri değildim. Hayatım boyunca sadece bir defa hissettim o duyguyu. Sadece meraklıydım, gerçekten. Kimdi o? Keşke hiç sormasaydım bu soruyu.
Bana onu anlatmaya başladın. Kendi dilinde, uzun uzun anlattın hem de. Anlamadım bir şey. Sonra kendi dünyandan çıkıp Korece olarak ekledin, "Bir deniz hayal et, açık mavi. Üstünde güneş parlıyor. Hava temiz. Huzurlu. Gördüğünde tüm dertlerden uzaklaştırıyor seni." Tuhaf bir betimleme şekliydi doğrusu. Daha da çok merak etmiştim hoşlandığın kızı. Keşke etmeseydim. Senden özür dilerim ama en çok da ondan.
O gün mesai bitiminde beraber çıktık. Hiçbir detayını şu an anımsayamadığım bir kafeye oturduk. Tek anımsadığım havanın henüz tam kararmamış olduğuydu. Dışarısı işlekti. Kuşlar uçuyor, çocuklar oyun oynuyordu. Derken bir şiirin dizeleri takıldı aklıma :
" dipte duran oyun belki çocuğu büyük yapan kilit
cebine sığmayan zamanlar kollayan pusudaki tılsım
kendinden çok kadere benzeyen karşılaşmalar
ve biri karşınıza çıkıyor..."Ve biri karşınıza çıkıyor, yıkılıyorsunuz. Yıkılıyorum. Gördüğüm kişiyle o an fırtınalar koptu içimde Kahei. Tek seferde anlatmam mümkün değil kendimi. Binlerce duygu sığmaz tek bir cümleye. Tek diyebileceğim aynı şairin dediği gibi, ben anımsayışın eli olsaydım tutmazdım kimseyi hayatımda, giderdim,giderdim,giderdim. O gün gittim.
O içeri girip bize yaklaşırken ben koşarak terk ettim kafeyi. Muhtemelen merak ettin neden bir açıklama yapmadan gittiğimi. Üstelik bu sevdiğin kadın içeri girdiğinde oldu. Belki de senin denizini cadı olarak gördüğümü sandın. Biliyorum Kahei, denize baksam seni anlarım. Oysa bilmiyorsun, bir zamanlar ben de âşıktım ona.---
Tekrardan bir Loona ficiyle karşınızdayım. Chuuves'i çok sevdiğimi söylemiş miydim? ㅠ.ㅠ
Bu arada sondaki dizelerin sahibi Murathan Mungan'a teşekkür ediyorum. O dizeleri okur okumaz bu kurgu canlandı zihnimde. (Timsah Sokak Şiirleri kitabında bulabilirsiniz )
Ayrıca kitap genel olarak Murathan Mungan'ın o kitaptaki şiirlerinden dizeleri içerecek. Kimi zaman satır aralarında, betimlemenin parçası. Kimi zaman hikâyenin parçası ya da Sooyoung'un alıntı yaptığı şairin sözü olarak filan.
Umarım beğenirsiniz, kısa bir şey olacak ^^ Lütfen yorum yapın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir zamanlar, ben de | chuuves ✔
FanfictionBiliyorum, Kahei. Denize baksam seni anlarım. Oysa bilmiyorsun, bir zamanlar ben de âşıktım ona ×× ChuuVes , 14.04.19 Murathan Mungan'a teşekkürlerimle.