|Jorja Smith - Don't Watch Me Cry|
______________________________Sırtımda ki çantanın iyice ağırlaştığını hissediyordum. Her seferinde gereğinden fazla kitap alıyordum yanıma, tıka basa dolduruyordum çantamı. Annem çok kızıyordu gereksiz yere bu kadar kitap taşımama ama bilmiyordu ki çantam ne kadar ağır olursa beni itip kakmaları o kadar zor oluyordu. Anneme anlatmıyordum her okul çıkışı yaşadığım zorbalığı. Gerek de yoktu, zaten yeterince yoruyordum annemi.
Alnımdan akan terler rüzgarın etkisiyle serinletiyordu düşünceli çehremi.
İş çıkışı olsa gerek caddeler tıklım tıklım insan, yollar korna seslerinden insanları delirten arabalarla doluydu. Caddenin ilerisinde gördüğüm manzara ise hiç hayra alamet değildi. Kısa sürede merakıma yenik düşüp toplanan kalabalığa yöneldim.Etraftaki insanlar, telaşlı yüzleri yerde yatan gence dönük bir şekilde ne yapacaklarını bilemez bir halde bekliyorlardı. Ben ise gencin kaskını çıkarmaya çalışan adamı izliyordum. Kaskı çıkarıp kenara koymuş ve gencin yüzünü elleri arasına almıştı. Elini boynuna götürmüş sanırsam nabzını kontrol ediyordu. Sonra kafasını kaldırdı. Bakışlarını insanların üzerinde gezdirdi bir süre. Gözlerini benimle buluşturduğu zaman yüzünde ki üzüntü ve pişmanlığı çok net fark etmiştim. Garip bir his kaplamıştı o an içimi. Başımı eğip son nefesini birkaç dakika önce vermiş olan gence baktım. Bir daha açılmayacak olan gözleri anılarımı tıpası açılmış gibi zihnime doldurmuştu. Vücudum kaskatı kesilmiş bir şekilde gencin kapalı gözlerine bakıyordum.
Gözlerimi açtım. Vücudumun tamamını kaplayan acıyla gözlerimden yaşlar dökülmeye başladı. Neler olduğunu kavramaya çalıştım birkaç saniye. Aklıma gelen kaza sahnesi ise kalp atışlarımın hızlanmasına neden oldu. Arabanın içinde sıkışıp kalmıştım. Başımı çevirip bu harabe arabanın içinden nasıl kurtulacağımı düşündüm. O an ise aklıma gelen şeyle korkuyla etrafıma bakmaya başladım. Şoför kapısının açık olduğunu fark edip camdan dışarı baktım ve babamı yerde yatar bir şekilde gördüm. O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Vücudumdaki acı yerini korkuya bırakmıştı. Babama bir şey oldu düşüncesi bile kalbimi sıkıştırmaya yetiyordu. Kapalı gözlerinin açılıp bana bakmasını o kadar çok istiyordum ki... “Sakin ol baban burada, seni kurtaracak” desin istiyordum ama umutsuzca babama seslenmekten başka bir şey yapamadım. Saatlerce yalvardım yakardım bir kez gözlerini açsın, kahverengileri benimkilerle buluşsun diye. Yapacak başka bir şeyim olmadan saatlerce ağladım. Gözyaşlarım tükenmiş, sesim kısılmış bir şekilde babama bakıyordum sadece. Sonra bir anda uyuştu tüm bedenim, düşünmeyi bıraktı beynim. Artık ne canım yanıyordu ne de kalbim. Son kez baktım babamın açılmamaya yemin etmiş gözlerine ve bende kapadım gözlerimi acıya.
“Yaralıyı tanıyor musun kızım?”
“Kızım?”
Bana yöneltildiğini yeni anladığım soruyla karşımdaki kadına baktım.
“Ağladığına göre yakının olmalı lakin ümidi elden bırakmamak gerekir. Ambulans geldi kurtulması hala mümkün.”
Yanaklarımdan ne zaman aktığını bilmediğim yaşları sildim. Ambulansa taşınan gence baktım.
“Ama çoktan öldü. Gözlerini açamayacak bir daha.”
Karşımdaki kadın hafif gülümsemesi ile omzumu sıktı.
“Biz de öyle sandık evladım ama ilk yardım bilen biri varmış, hemen müdahale etti.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaybedilenlerin kaybolmaz acıları
Short Story°oneshot Ne olursa olsun... Kendi kendime mutlu olabileceğimi sanmıştım. Yanılmışım. 15'04'19