tres

18 2 7
                                    

Grande
Gece burda kalmışlardı ve ben heyecandan uyuyamamıştım. Düşünsenize yedi yıldır deli gibi sevdiğiniz oğlan birden ortaya çıkıp hayatınıza giriyor. Heyecanlı olun bir zahmet.

Boşa çalan alarmımı kapatıp yataktan çıktım. Odamdaki minik lavaboya girip işlerimi hallettim. Saçımı tepeden toplayıp spreyledim. Odama geri girip üzerimdeki saçma pijamaları çıkarıp dizlerimin bir karış üstüne gelen sweatshirtimi ve taytımı giydim.

Telefonumda Justin'in Friends'i çalıyordu. Hem söyleye söyleye hem de dans ede ede odamı topluyordum.

So i'm wondering, can we still be friends?
Can we still be friends?
Doesn't have to end
And if the ends, can we be friends?

"Asla gelen birini duymuyorsun ya da kendini bana vermişsin?" Gelen sesle dönüp değişik değişik baktım.

Kendini bana vermişsin?

"Yani şarkıya vermek anlamında dedim, hani ben söylüyorum ya!" Gülümseyip dikeldim. Eğilmiş yatağımı topluyordum.

"Şey önemli değil anladım ben seni." Aslında anlamamıştım. Çaktırmayın.

"Annen bizi çağırıyor kahvaltıya."

"Gidelim o zaman!" Ayaklarımın üzerinde dikelip geri düzeldim. Sırtım ağrıyordu.

"Çoraplarında ayrı güzelmiş." Kahkaha atıp arkasını döndü. Bende patates kızartmalı çoraplarıma baktım.

"Hey, çoraplarıma laf ettirmem!" Yanına ilerleyip kolunu ittim.

"Çorapları bende severim, desenlileri." Kolunu omzuma atmış merdivenlerden iniyorduk. Saçımın uçlarıyla oynamayı da ihmal etmiyordu.

TAM ŞU AN KALP KRİZİNDEN ÖLEBİLİRİM. ŞU ANIN GÜZELLİĞİNE BAKIN SAÇIMLA OYNUYOR. AH KALBİM!

~~~~

Uçak saatine kadar ailecek ve onlarla dışarda dolaşmış, Bursso'nun kafesinde pizza yemiştik. Şehrimdeki en güzel pizzayı Burss Amca yapıyordu. Tanışıyorduk, babamın arkadaşıydı.

Şimdi de havaalanında annemle -sulu gözlerimizle tabiki de- birbirimizle bakışıyorduk.

"Eh hadi ama Jenna üzülme bu kadar! Güvenli ellerde gidiyor ve istediğimiz zaman gelebileceğimizi biliyorsun bebeğim." Babam isyan edip beni kolları arasına aldı.

Annem elimi tutup beni onlardan uzaklaştırdı. Bu annemin 'özel bir konuşma yapacağız uzak durun' deme şekliydi.

"Yanında ben olmayacağım, seni Justin dışında kim koruyacak en ufak bir fikrim dahi yok kızım. Belki aşık olacaksın, belki bir kaç kötü hata yapacaksın ya da ilk defa bir erkekle birlikte olacaksın. Ne olursa olsun her şeyini ama her şeyini bana anlatmanı istiyorum. Şu zamana kadar asla seni kısıtlayan ebeveynler olmadık. Sen de bunu fırsat bilip kendini dağıtmadın. Bu hayatta en çok gurur duyduğum insansın. Hiçbir zaman kaliteni bozmadın ve her ortamda da kendini belli ettin. Oraya gittiğin zamanda da ağırbaşlı olacağını, kimseye kötü fırsatlar vermeyeceğini biliyorum. Justin'in de seni koruyup kollayacağını biliyorum. Gönlüm rahat. Seni çok seviyorum benim minik kızım."

Yanağıma gözlerimden sıcak sıvılar yavaş yavaş akmaya başlarken sarılmıştık. O an hüngür hüngür ağlayan annemi kollarımla daha sıkı sardım.

Babam da gelip bizi kolları arasında alıp susturdu. Gözyaşlarımızı silip bizi uzaklaştırdı.

"Bu miniğin ayrılma vakti geldi." Babam beni kolları altına alıp ufak bir konuşmaya başladı.

scholarshipWhere stories live. Discover now