"Yanlış yapıyorsun Gözde! Bugün sana ne oldu?" Dans hocamız Kerim'in gözlerine öylece baktım. Ona söyleyebilir miydim acaba? Yüzüne karşı Gözde olmadığımı bağırabilir miydim?
"Baş dansçı olmak istemiyorum. Pınar olabilir. O, benden daha iyi görünüyor." Dedim. Kimseyle yarışmak, savaşmak istemiyordum. Ben Gözde Çevik değildim. Onun bu hareketli, kavgacı hayatından bıkmıştım. Ben savaşabilecek kadar güçlü hissetmiyordum artık kendimi.
"Sen aklını mı kaçırdın?" Dedi Kerim Hoca bana merakla bakarken. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" Bütün dansçılar beni ve Kerim Hoca'yı meraklı gözlerle izliyordu. Pınar'ın şüpheci bakışları beni tedirgin etsede umursamadım. Sonuçta Gözde Çevik olmadığımı anlayacak hali yoktu.
"Kendimi iyi hissetmiyorum Hocam. Sonbahar gösterisinde olmak da istemiyorum."
Bir de bu sabah bu dans olayını öğrenmiştim. Çok önemli bir dans gösterisi için Gözde Çevik aylardır çalışıyordu. Hemde baş dansçı olarak. Ama ben dans etmek falan istemiyordum. Hatta cenazeden sonra çok düşünmüştüm. Bu hayat benim sırtlanamayacağım kadar ağırdı. Benim çözemeyeceğim kadar büyük düğümler atmıştı Gözde Çevik kendi hayatına. Suzi'yle konuşmuştum ben de. Bu geceye Ankara bileti almıştım. Gidiyordum. Yine de bok gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.
Behlül ne olacaktı mesela? Onunla konuşamamıştım bile. Hem bu hayat çok iğrenç olsa bile seviyordum sanırım. Sanırım ben acı çekmeyi seviyordum. Bırakıp gitmek hiç içimden gelmiyordu. Şu histen bir kurtulabilsem her şey kolay olacaktı. Ama gitme kararını verdiğimden beri boğazımda kocaman bir düğüm vardı ve ne kadar yutkunursam yutkunayım geçmiyordu.
"Mola veriyoruz." Dedi Kerim Hoca. "Sen de odama geliyorsun Gözde. Hemen!" Arkasından öylece baksam da sesimi çıkarmadım.
"Kimsin sen?" Turuncu saçlarıyla egzotik bir havaya sahip olan Pınar'a gülümsedim. "Gözde ben. Sende Pınar olmalısın." Söylediklerim onu sinirlendirmiş olacak ki beni kimsenin olmadığı sahnenin yanındaki kostüm odasına itekledi.
"Gözde nerede?" Bakışları üstümde gezinirken tedirgin olsam da olayı alaya vurmaya çalıştım. "Tam karşında. Bir deliyle uğraşıyor."
"Ben aptal değilim. Kerim Hoca aptal olabilir. Hatta o süslü kankan Doğa bile anlamamış olabilir. Ama ben Gözde'nin ciğerini bilirim. Kimsin sen?"
Kahkahalarımı durduramadım. "Sen," dedim yüzüne yüzüne gülerken. "kafayı sıyırmışsın."
"Emin değildim." Deli gibi bir beş saniye kadar güldü. " Sen geldiğinden beri sessizce dans etmeye çalışırken, Kerim Hoca'ya bir kere bile bakmazken, bana hiç laf sokmamışken bile emin değildim. Ama sen bana ellerinle baş dansçı olma şansını verdin."
Korkmaya başlamıştım. Bu kız bir şeylerin farkına varırsa gitmem zorlaşabilirdi ve bu kararı vermek benim için zaten yeterince zor olmuştu.