7.Bölüm

159 16 13
                                    

İnsan önce kendini affetmeli. Sonra belki başkalarını affedebilir. Ama önce kendisi.


Ben kendimi asla affedemeyeceğim. Nasıl affedebilirim ki?


İki gündür kalbim o kadar ağrıyor ki bu ağrı nasıl durur, bilmiyorum bile.


Hastaneden çıktık. Begüm evi terk etti. Levent burada ama sanki yok gibi. Bu süreçte Behlül küçük Berat'a hem abilik hem de babalık yapıyor. Öyle iyi bir insan ki...


Ona gerçekleri nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Bu kadar iyiyken, bu kadar tatlıyken... Gözde onu o kadar üzmüş ki... Bu hırçınlığının tek sebebi oymuş.


Ama en kötüsü gittikçe Behlül'e aşık oluyorum. Öyle yavaş, öyle sessiz içime işliyor ki buna engel bile olamıyorum. İnsan birini sevmeyi nasıl durdurabilir? Kalbinin en derinliklerine sinsi bir zehir gibi sızan o kişiyi nasıl görmezden gelir? Hele benim gibi sevgiye aç biri.


Ne yapacağım ben? Ne yapabilirim?


"Demek sen de buradasın ha!" Bana alaycı bir gülümsemeyle bakan Levent'e hiçbir şey demedim. Bahçede ağaçların köşesinde bir gizlilik oluşturduğumu sanmıştım oysa.


"Siz ne zaman ayrılıyorsunuz?" Merakla bana bakarken benden bir şeyler duymaya ihtiyacı olduğunu anladım. Anladım da ne diyebilirdim ki?


"Bilmiyorum. Begüm geri dönecek mi?"


Bakışları bir anda karardı. Yumruğunu hızlıca ağaca geçirince şaşkınlıkla ona baktım. "Levent! İyi misin?" Eline bakmak istesem de bana engel oldu.


"İyiyim. Hayatımda hiç bu kadar iyi olmamıştım. Hem de hiç." Sonra koca adam önümde ağlamaya başladı. Öylece ona baktım. Bu ailedeki herkes hasarlıydı.


"Levent, hiçbir zaman iyi bir anlatıcı olmadım. Ama her zaman iyi bir dinleyici olduğumu söylerler. Anlatmak istersen dinlerim."


Acı bir gülümsemeyle baktı. İşaret parmağını suçlarcasına bana yöneltti. " O da bütün kadınlar gibi. Asla beni sevmedi. Sevmedi. Şimdi de eski sevgilisine geri dönmeye gitti. Beni bırakmasını anlarım. Beni sevmemesini de. Ama oğlumuz? O sadece benim oğlum değil. Onun da oğlu."


Harika,sanki hayatımda her şey tamammış,  bir bu eksikmiş gibi bir de bir aile dramanın tam içine düşmüştüm. "Levent, bak. Her şeye inanabilirim ama Begüm'ün seni sevmediğine inanmam. Giderken çok kötüydü. Onu kovdun, Levent. Gitmeyip ne yapacaktı?"


Sanki hava buz gibi değilmiş, yerler hiç ıslanmamış gibi öylece yere oturdu. "Pişman olduğunu söyledi. Benimle evlendiği için pişman olduğunu söyledi. Benimle mutlu olmadığını söyledi. Ben de gidebileceğini söyledim. Sonuçta eski sevgilisi Kenan'da artık burada. Onun kollarında teselli bulur." Bunu dedikten sonra birkaç kere daha ağaca elini vurdu. Bence o el kırılmıştı.


"Madem bu kadar kıskanıyorsun niye gitmesine izin verdin?"


"Gözde, hiç seninle kalmamış birinin gitmesine izin vermiş sayılabilir misin? O, hiçbir zaman benimle değildi. Begüm her zaman Kenan'ın oldu. Ben de her zaman Begüm'ün."


"Her şey düzelecek. Ama önce eline pansuman yapalım. Olur mu?" Ağaca vurduğu elini elimin arasına aldım. Çok kötü görünüyordu. İstemsizce ağlamaya başladım.


"Senin neyin var?" Bakışları yüzümde gezinince hızlıca göz yaşlarımı sildim.


"Bir şeyim yok."


Çalıntı HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin