Kalbimin Hırsızı

1.BÖLÜM~Kuru bir özürle olmaz.

Bugünün güzel geçeceğine eminim. Neden mi? Çünkü ne gözüme giren güneş ışığıyla uyandım,ne de yüzüme dökülen soğuk suyla. Bir insanın kendiliğinden uyanması mükemmel bir his.

Bu arada ben Beste Yılmaz. 16 yaşındayım. 1 erkek kardeşe sahibim,ismi Berke. Henüz 4 yaşında. Annem ve babam gayet iyi anlaşıyorlar ve hala birbirlerini ilk günkü gibi seviyorlar. Ailevi bir sorunum yok anlayacağınız. Tabi Berke ile kavgalarımızı saymazsak. Gelmiş kendi oyuncakları varken benim Yumoş'um ile oynamak istiyor. Ayıcığımı kimseye vermem ben! Hıh -,-

Telefonumdan kulağıma dolan sesle kendime geldim. Yastığımın altından telefonu çıkardım. (Telefonunun yastığının altında işi ne demeyin,bende bilmiyorum asgdfdf) Arayan Selin'di. En yakın arkadaşım olur kerata.

"Selööön" diye öküzümsü anırışımla seslendim.

"Bestööö" onunda anırarak karşılık vermesine şaşırmayın,sonuçta bffyiz biz gencolar.

"Kankağğ bugün bizim grupla kafeye gideceğeğğez" dedi.

"Hangi kafee" diye sordum.Bu arada bizim bir grubumuz var.Mert,Rüzgar,ben,Selin. Ölümüne kankayız,yanlış anlaşılma olmasın.

"... Kafe. Kahvaltıyı orda yapıcaz. Gerçi WhatsApp grubundan konuştuk ama sen görmedin. Arayım dedim bende."

"İyi yapmışsın kanka,saat kaç gibi?"

"İşte bir yarım saat sonra çıkıcaz evden öyle konuştuk. Ha bir de Mert'in bize bir sürprizi varmış. Rüzgar,kardeşini de getirecekmiş. Zaten Rüya iyi kız seviyorum ben onu."

"Aynen bende seviyorum,iyi kız zaten yaş farkımızda çok değil 1 yaş küçük."

"Aynen neyse hadi hazırlanalım artık baaay" dedi ve yüzüme kapattı Selin. Tekrar aradığımda açtı ve bende konuşmaya başladım.

"Kimse benim suratıma kapatamaz!" dedim ve hemen ardından telefonu suratına kapattım. Nihahaha çok kötüyüm biliyorum evet.

Odamdan çıktım ve banyoya gittim. Banyoda ihtiyaçlarımı giderdikten sonra çıktım ve odama girdim. Ve gördüğüm manzara şok edici! Berke pisliği gelmiş Yumoş'umla oynamaya çalışıyor. Hışımla yanına gittim ve Yumoş'u elinden aldım.

"Ben sana ne dedim Berke,Yumoş'u AL-MA-YA-CAK-SIN! " diye gürledim. Berke de kendi suratına hızla tokat attı ve bağırmaya başladı.

"Anneğeğeğğee Beste bana tokat attııııı!" Vay pislik vaaay,sen nasıl bir numaracısın ya? Kime çekmiş bu çocuk?Ha tamam bana çekmiş. Neyse. Allah'tan annem duymadı bağırışını da rahatladım. Yoksa büyük bir azar işiteceğime emindim.

"Odana git Berke,hadi üstümü giyincem." dediğimde terbiyeli çıcığımız odamdan defolmayı başarabildi. Dolabımın karşısına geçtim ve ne giyebileceğimi düşünmeye başladım.

En sonunda kot şorumu,üstüne de açık mavi mükemmel tişörtümü giydim. Saçımı örüp yana attım. Makyaj yapmadım,makyaja karşıyım da ben. Gerekirse çok ama çok az yaparım o ayrı konu. Her neyse. Odamdan çıktım ve mutfakta kahvaltı hazırlayan annemin yanına gittim.

" Anne biz ...Kafe'de bizim grupla kahvaltı yapıcaz."

"Tamam kızım."

"Ben çıkıyorum o zaman."

"Tamam." Dedi ve ben de annemi yanağından öpüp evden çıktım. Kafeye geldiğimde masada Rüzgar,Rüya,Selin,Mert ve tanımadığım bir kız vardı. Masaya doğru gittim.

"Selam gencolaaar!" dedim ve masadaki tanımadığım kızı elimle gösterip kim olduğunu soracağım anda Mert konuştu.

"Bu Cansu. Sevgilim." dediğinde hemen Cansu ile tanıştım. Ayıp olmaması için içimdeki öküzü ortaya çıkarmamaya çalışıyordum. Kahvaltımızı yaptıktan sonra oturup biraz daha sohbet ettik. Sonra ise D-C (Doğruluk-Cesaret) oynamaya karar verdik. Bir tane şişe aldık ve oynamaya başladık. Herkesin 3 doğruluk deme hakkı vardı. Birkaç tur oynamıştık ve çok eğlenceli geçmişti. Fakat en sevindiğim şey doğruluk hakkımı doldurduğumdan beri şişe bana gelmedi. Çk şnslym çk .s

Hay benim şom ağzıma! Evet tahmin ettiğiniz gibi şişe bana geldi. Rüya bana cesaret hakkımı da kullandıracaktı. Pislikce sırıtıyordu. Of lütfen rezil olmayım,lütfen!

"Eveet seninde 3 doğruluk hakkın tükenmiştii. Ne yap biliyor musun? Şu iki masa ötede 2 tane sizin yaşlarınızda taşlar var. Ordaki beyaz tişörtlüye tokat at ve 'Beni nasıl aldatırsın?!' de." dediğinde masadaki herkes kıkırdamıştı. Çok ama çok rezil olacaktım.

"Ben yapmam bunu!!" dedim itirazla dolu sesimle.

"Ya bunu yaparsın ya da ceza olarak seçtiğimiz hayvan taklidini herkesin önünde yaparsın. " dedi Rüya kıkırdayarak. Diğerleri de 'evet,haklı' gibi şeyler mırıldanıyordu.

Hayvan taklidi yapmamak için mecburen 2 masa ötedeki çocukların yanına ilerlemeyeq başladım. Tokat atacağım çocuk ve yanındaki bana baktılar. Tokat atacağım çocuk onların tarafa doğru geldiğimi görünce bana bakarak sırıtmaya başladı. Ama yani şimdi doğruyu söyleyim çok feci yakışıklı bir çocuk. Hani önüne koysanız saatlerce izlerim. Olduğum yerde duraksadım,gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım ve bana gelen cesaret akımıyla birlikte hızlıca çocukların olduğu masaya gittim.

"Beni nasıl aldatırsın?!" dedim ve hemen ardından sert bir tokat. Çocuk ne olduğunu anlamadı tabi ama yanındaki arkadaşı gülüyordu. Tabi bizim masadan yükselen kahkaha sesleri de buraya ulaşmıştı. Bende arkamı döndüm ve bizim masaya gittim. Oturdum.

"Ya lütfen yanlarına gidin de oyun olduğunu söyleyin." dedim ağlamaklı sesimle. Onlar ise gülmekten kızarmışlardı.

"Acıdım ben kuzuma,tamam gidip söylüyorum." dedi Selin ve çocukların yanlarına gidip konuşmaya başladı. Tokat attığım çocuğun yanındaki çocuk Selin'e hayran hayran bakıyordu. Ee tabi Selin güzel kız,hoşlandı belli ki hemen. Tokat attığım çocuk bu tarafa doğru baktı ve bana göz kırptı. Senin göz kırpışına kurbaaaan.

"Hadi gidelim artık dedim ve hepimiz ayaklandık. Selin hala onlarla konuşuyordu. Yanlarına gittim.

"Tokat için özür dilerim ama yapmak zorundaydım." dedim tokat attığım çocuğa. "Hadi Selin gidiyoruz." dedim Selin'e bakarak.

"Kuru bir özürle olmaz." dedi tokat attığım çocuk. Kaşlarımı çattım.

"Yapma yaa? Oldururuz o zaman bizde merak etme." dedim alaycı bakışım eşliğinde. Sonra da arkamı dönüp kafenin çıkışına doğru yürümeye başladım. Umarım o çocuğu bir daha görmem..

Evet arkadaşlaar yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Bu hikayeme daha çok özen göstereceğim. Umarım sizde bana destek olursunuz. Teşekkürler <3