"Siz gönül bahçenizi açarsınız, insan oğlu nankördür ya hani, gülü görmez gider dikene takılır"
H.Mücahid Osmanoğlu
Tarih sınavım olduğu için sabah tekrar yapmak için erken kalkmıştım. Söz konusu derslerim ise, bu konuda hiç taviz veremezdim. Çünkü; beni hayallerime götürecek olan onlardı. Sabah son tekrarmı yaparken bu dersi hiç sevmediğimi bir kez daha fark ettim. Sevmediğim derslere çalışmak benim için zor oluyordu. Tekrar yaptığımda alarmım çaldı bu demek oluyordu ki, hazırlanıp okula gitmeliyim.
Hemen hızlıca toparlanıp banyoya giyeceğim kıyafetler ile birlikte alıp girdim. Banyodan çıktıktan sonra tekrar odama geldim. Hazırlandığım gibi çantamı da alıp odadan çıktım. Annem'in mutfakta bizler için kahvaltı hazırlarken buldum. Kocaman bir gülümsemeyle "günaydın Anne"dedim. Annem de her zaman ki gibi hiç bitmeyen gülümsemesiyle "günaydın cadı bugün de bakıyorum çok şıksın" dedi.
Hemen üstümdekilerine göz ucuyla bakarak "Gerçekten beğendin mi Anne? hem bugün son sınavım olduğu için kızlarla kafede buluşacağız" dedim.
"Benim kızım çuval giyse yakışır" diyerek beni öpüyor aynı anda "Allah'ın izniyle bugünkü sınavında güzel geçer" dedi.
Ona kocaman sarılarak "İnşAllah Anne'm İnşAllah hadi ben kaçtım" dedim tebessüm ederek. Annem biraz sitemkâr bir şekilde; "Ama kahvaltı yapmadın ki kızım aç aç olmaz. En azından bir kaç lokma at ağızına" dedi. Hemen mutfağa girerek masanın üzerinde ki zeytin dolu tabaktan bir iki siyah zeytin ağzıma atarak "bak yedim bir şeyler hem gitmem gerek yetişemiyeceğim sınava" diyerek hemen evin dış kapısına doğru ilerledim.
Annem de arkamdan söyleniyordu. Anne yüreği işte aç kalmama bile dayanamıyordu. Hemen ayakkabımı giyerek kendimi sokağa attım. Okul'a gitmek için, evin biraz ilerisinde ki minibüs durağına doğru ilerledim. Ben ilerlerken minibüs durağın önünde durduğunu fark ettim. Hemen adımlarımı biraz daha hızlandırdım.
Minibüse ayağımı atmam ile birlikte hareket etmeye başladı. İç sesim ile "iyi bari geç kalmayacağım" diyordum. Ücreti uzattıktan sonra arkada boş bir koltuğa oturarak sessizce okuluma gelmeyi bekledim. Aradan biraz zaman geçmesinin ardından sonunda gelebilmiştik.
Hızlı adımlarla okulun giriş kapısından girerek sınıfa çıktım. İlk ders Tarih sınavı vardı ve henüz hoca gelmediği için, kendimi şanslı hissediyordum. Derken, daha yerime oturmadan hoca sınıfa elinde sınav kağıtları ile yüzü asık bir hâlde girdi. Sınıftan bir öğrenci arkadaşımıza kağıtları dağıtmasını söyledikten sonra, herkes birbirine bakışıyordu.
Ben ise, durumu pek umursamadan sınava odaklanmıştım. Aklımın bir köşesinde de sınavdan sonra arkadaşlar ile kafeye gideceğimiz yer alıyordu.Kağıt önüme geldikten sonra ufak bir göz gezdirdim. Hocamızın da talimatı ile sınava başladık. Yarım saatte soruların hepsini bitirdim. Tarih sınavım iyi geçmişti. Telefonuma gelen mesajda "biz kafedeyiz gelirsin" yazıyordu. Arkadaşlar benden önce kafeye gitmişlerdi bile. Bugün kalan dersleri hep birlikte aksatarak bu planı yapmıştık. Okuldan çıktıktan sonra hemen yol üzerinde bulunan kütüphane aklıma geldi. Çantamdaki oradan aldığım kitabı da bırakmak istedim.
Yol üzerinde yürürken hemen sağ tarafta bulunan kütüphaneye girdim. Kitaplar, bu hayatta beni anlayan tek güzellikti. Kitap okumaya çok küçükken başlamıştım o zamanlar da hiç arkadaşım yoktu. Çünkü; hem utangaç hem de çekingendim çok arkadaşım olmasını isterdim ama onlarla konuşacak cesareti bulamazdım. Teneffüs aralıklarında dahi zaman geçsin diye kitap okurdum. Sonra ki zamanlarda arkadaş çevrem olsada kitaplar bir başkaydı benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞIĞIN OYUNU
ChickLit"Seviyorum" diye başlayıp, "Gidiyorum " diye biten bir cümleydi bizim hikayemiz...