Dönüşüm muhteşem olacak Sehun...
Ne diyorsun kurabiyem ya
Görürsün sen ne dediğimi
Yarım saate uçağım iniyor
Dur sen
Naptım bilmiyorum ki...
Almaya geleyim mi seni?
Al al
Korkmadım değil..
Kork zaten
Küçük ve sinirli
Sehun!
Efendim kurabiyem?
İndim ben neredesin
Ana çıkışın önündeyim
Kapının önünde yarısından çoğu yanmış sigarasını çeken Sehun'u görmemle içimde bir ikilik yaşadım. Sinirli olmam gerekiyordu, ama onu karşımda öyle görünce neredeyse her şeyi unutuvermiştim. Hele bana doğru dönüp beni görüşünden sonra güzel yüzünün aldığı şekil, içten gülümsemesi paha biçilemezdi.
Sigarasını yere atıp söndürdü ve ona gelene kadar gözlerini bir saniye benden ayırmadı. Yanına geldiğim gibi kendimi onun kollarında bulmuştum.
Bana sarılıyor, bir yandan elini saçımda gezdiriyordu. Saçıma bir öpücük kondurup çekildi.
Onun da benimle aynı hisleri paylaştığı hakkındaki düşüncelerim biraz daha kuvvetlendi.
"Sonunda gelebildin..." birbirimize bakarken oluşan sessizliği bozan onun hafif peltek sesi olmuştu.
Ne zamandan beri peltekliğinden hoşlanıyordum acaba?
Oh Sehun, benim için derin bir çukurdu ve ben gittikçe ona çekiliyordum. Ayrıntılarında kaybolup gitmişim, haberim yok.
Üç günlük ayrılık benim hislerimden emin olmam için yeterliydi.
O elini omzuma atıp yanaklarımı okşarken arabaya yürüdük. Kabul etmek gerek, bu da biraz değişik bir sevme tarzıydı.
Yol boyunca hiç konuşmadık, beni evime bıraktı ama ben onu bırakmak istemediğimden evime davet ettim.
Beni kıramadığından mıdır, yoksa kendi de özlediğinden midir bilemem, ki ikisi de güzel, evime gelmeyi kabul etmişti.
Onu salonda yalnız bırakırken konuştum, "Duş alıp geleceğim, keyfine bak."
Duştan çıktığımda yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Her şey yolundaydı, ailem mutluydu, ben mutluydum. Hayatım gayet güzel gidiyordu. Üstelik Oh Sehun beni evimin salonunda bekliyordu. Portakallı duş jelim sayesinde her yerin mis gibi portakal kokuyor oluşu da ayrı bir ayrıntıydı.
Hızlıca giyinip salona geçtim, ve hiç çekinmeksizin Sehun'un tam dibine oturup kollarımı boynuna doladım.
Bir şeylerin farkında çok iyi varmış olmalıydım, ve aynı performansı ondan da bekliyordum.
Aynı şekilde ellerini belime sardığı an, kafamı boynuna gömdüm. Şu anki huzurum tarif edilemezdi.
"Çok özledim." dedi kısık ve dalgalı sesiyle.
Karşılık olarak kafamı boynuma biraz daha gömüp bir mırıltı çıkardım.
"Baekhyun ya.."
"Hı?"
Yerim çok rahattı, o yüzden kafamı bile kaldırmadım.
"Ben seni çok özlüyorum. Buna bir çözüm bulmalıyız,"
Kafamı yerinden kaldırıp koltuğun arkasına yasladım,
"Ne gibi?"
Bir yandan da güzel dudaklarının hareketlerini izliyordum.
Şu an bana çıkma teklifi edebilirsin Oh Sehun.
"Yani mesela, düğüne beni de götür."
Gerçekten bulduğu çözüm bu muydu?
Şaşkınlığımı yüzümden almış olacak ki kıkırdayarak konuştu,
"Çözümüm bu değil Baekhyun. Çok daha fazlası."
Aniden bana sarılıp yanağımı yanağına sabitledi. Kalbim, göğüs kafesimi sarsacak kadar hızlı atıyordu.
Kafasını aşağılara indirip burnunu boynuma sürttü,
"Çok güzel kokuyorsun Baekhyun."
Ee. Portakal seviyoruz.
Ama bunun dışında bir gerçek daha vardı,
O da kokumu seviyordu.
Tıpkı az önce benim ona davrandığım gibiydi.
Birden geri çekilip ellerimi tuttu.
"Sen yokken biraz düşünmek için vaktim oldu Baekhyun. Ve bir şeylerin farkına vardım, ben seni çok seviyorum."
Kaygılı gözlerini benden ayırmıyor, tepkim için bekliyordu.
"Ben de seni çok seviyorum Sehun."
"Öyle mi?" mırıldanarak ellerinin üzerindeki ellerimden birini dudağına götürdü ve bir öpücük kondurdu.
Sonra yüzüme yaklaşıp yanağımı okşadı,
"Ben artık benim olana dokunmak istiyorum. Benimle ol Baekhyun,"
Derin bir nefes alıp cümlesini sürdürdü,
"Sevgilim olur musun Baekhyun?"
Aniden ona sarıldım.
Sonra kollarımı bedeninden çekmeden kafamı yukarıdan bana sevgiyle bakan adama çevirdim.
"Olurum Sehun."
Sonra yüzüne yaklaşıp onu öpmeden önce parmaklarımı dudaklarında gezdirdim,
"Hem bu sefer seni düğüne de götürürüm."
İlk ficimi bitirmemin mutluluğunu, birazcık da bitmek kelimesinden gelen hüznü yaşıyorum. Büyük ihtimalle özel bölüm olacak, ki bu sizden çok benim için bir teselli. Ama bilirsiniz böyle hikayelerin bitmesi sorunların bitmesiyle eş zamanlıdır. Nedendir bilinmez, ama çözecek sorun kalmayınca, ya da işler tekdüzeliğe dönünce anlatacak bir şey kalmamış gibi biter tüm hikayeler, tüm kitaplar.
Bu hikayeyi yazdığı iç ısıtan hikayesiyle portakallı duş jeli hayranlığımın başlamasına sebep olan, ilham perilerim için aranmama neden olan RedHardy 'ye ithaf ediyorum.
Ve son olarak, burada olmamın nedeni kalbinizi yormayacak, entrikadan uzak huzur dolu bir hikaye yazmaktı. Umarım sizi gülümsetip ruhunuzu dinlendirecek şeyler yazmayı başarabilmişimdir :')