2.1

149 13 0
                                    

Sabah çalan alarma karşılık ağlayarak uyandı Baekhyun. Çok fazla yoruluyor, uykusunu almaya vakti ise genelde olmuyordu.

Üniversitesinin ilk senesindeydi ve Sehun'un kafesinde yarı zamanlı olarak çalışıyordu. Cumartesi ve salı günleri ise sabahtan akşama kadar oradaydı.

Sehun görüyordu bitkin olduğunu, ki bu bitkinlik yeterince kendini hissettirirse onu kahve tarif kitaplarını okumak gibi saçma işler vererek oturtuyordu.

Bugün Perşembeydi ve Baekhyun şimdiden ölmüş hissediyordu. Gözleri yarı kapalı hazırlanmış, okuluna doğru yürümeye başlamıştı.

Müzik dinlediği telefonu birden titremeye başladı, ekrandaki isim Sehun'du.

"Efendim Sehun?"

"Günaydın Baekhyun. İşe geç kaldın galiba?"

"Bugün perşembe Sehun,"

"Ee? Perşembe geç kalma günü falandı da ben mi unuttum..."

Sesi cidden dalga geçmekten uzaktı, gerçekten anlamamıştı. Baekhyun kahkahasını tutamadı,

"Sen çok özledin o yüzden kafa gitti galiba böyle. Benim bugün mesaim 4ten sonra başlıyor ya"

"Ya... Çok unutkan oldum bakma sen bana. Ee sen nerdesin?"

"Şu an gözümü düzgün açabilsem söyleyeceğim ama. Okula gidiyorum işte Sehun, koştur koştur bitmiyor."

"Sana kıyamam ya..."

"Nerdesin söyle hadi,"

"Hıı. Sanırım kafenin önünden geçiyorum tam şu an."

"Bekle orda, geliyorum."

Telefon aniden kapanmıştı. Baekhyun elindeki telefonu cebine koyup bir kıkırdama bıraktı. Omuz silkip bir hemen yakınındaki bir banka doğru yürüdü, fakat gözlerine inen siyahlıkla kendini yerde bulmuştu.

----

Gözlerini açtığında kendini bir hastane odasına buldu. Kolunda takılı bitmek üzere olan seruma çevirdi anlamaz bakışlarını, hiçbir şey anlamamıştı.

Hastane odasına gözlerinin içine bakarak giren Sehun'u görmesiyle içi bir nebze de olsa rahatladı.

"Hey? İyi misin?"

"Noldu ki..."

"Yorgun düşmüşsün bir şey yok. Hemşireyi çağıracağım, bekle burda."

"Sanki başka şansım var..." diye geçirdi içinden Baekhyun.

---

Sehunun arabasında giderken ona döndü,
"Teşekkür ederim Sehun."

"Bu konuyu konuşacağız Baekhyun. Nasıl korktum biliyo musun? Kendine düzgün bak. Ama bakamıyosun ki, 20 yaşında bi çocuksun..."

Sözünü kesti gülerek,

"Annem gibi davranıyorsun.."

"Annene durumu söylememi ister misin Baek? Yani bence o kadar abartmıyorum çünkü..."

Dayanamayıp Sehun da güldü.

Yarım dakika sonra arabayı bi evin kenarına çekti. Öylece durup çocuğa baktı bir süre, sonra eğilip emniyet kemerini açtı.

Baekhyun birden bacağına kedi dolanmış gibi şaşkınca bakmıştı önünde eğilen adama. Sonra geri çekilen adama döndü, "Nereye geldik?"

"Evime geldik. Hadi kalk da bakalım biraz sana."

Baekhyun nolduğunu anlamamıştı ama yine de yavaş yavaş indi arabadan. Yan yana yürüdüler eve doğru, Sehun anahtarı çıkarıp kapıyı açıp çocuğun geçmesini bekledi.

"Geç şuradaki koltuğa otur, geleceğim ben şimdi."

Baekhyun nolduğunu hala anlamıyordu ama görmezden gelebilirdi. Omuz silkip dediği gibi koltuğa geçti ve telefonuna gelen bildirimleri kontrol etmeye başladı.

Mutfak olduğunu düşündüğü yerden tıkırtılar geliyordu.

Yarım saat kadar sonr oradan çıkan Sehun gülümseyerek Baekhyunın hemen yanına oturdu. Kollarını bedenine doladı. Aralarında sevgililik bağlamında bir şey yoktu fakat onlar hep böyle davranır, normal görürlerdi.

Kulağına yaklaşıp mırıldandı, "Bir daha böyle yapma olur mu, gerçekten çok korktum. Ben sensiz naparım diye düşünmeden edemiyorum şu an. Bu bana fazla geldi galiba..."

Belindeki kollara ellerini sardı Baekhyun, "Yapmam yapmam. Çok korktun demek?"

"Hı hı.."

Küçük olan çekilip burnuna bir öpücük kondurdu, sonra tekrar yerine yerleşti,

"Seni seviyorum Sehun..."

Aman aman nerelere geldik

coffeehouse;sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin