Buğlem
Sıla'nın dediği konumda beklemeye başlamıştım.
Biraz tedirgindim çünkü sessiz ve ıssız bir yerdi. Neden buraya çağırdığını bilmiyordum.
Elinde sepet, sırtında büyük bir çanta ve gitar ile dengesini sağlamaya çalışarak buraya doğru gelen Sıla'yı görünce şaşkınca ona baktım.
Bu hali kendinden 10 kat büyük bir şey taşıyan karıncalara benziyordu.
Gülmemek için kendimi zor tutup ona doğru yürüdüm. Elindeki sepeti alıp gülümsedim.
"Bu ne?"
"Piknik yapıcaz."
"Bunu dün söyleseydin ben de bir şeyler hazırlardım."
Bir an duraksayıp kafasını bana çevirdi.
"Neden aklıma gelmedi?"
Bu şaşkın halleri çok hoşuma gidiyordu. Gülüp yanağına bir öpücük kondurduğumda geriye doğru sendelemişti.
Tam düşecekken kolundan tutup kendime çektim. Bunu biraz hızlı yaptığım için bu sefer de ben geriye doğru sendelemiştim.
Ben yere düşerken o da üzerime düşmüştü. Hala üzerimdeyken gözlerime bakmaya başladı.
Aramızda çok az bir mesafe vardı. Kalbim o kadar hızlıydı ki her an durabilirdi.
İyice yüzüme yaklaştığında gözlerimi kapattım. Öpmesini beklerken geri çekildi ve üzerimden kalktı.
Gözlerimi açıp ona baktım. Elini bana uzattı.
"Kalk hadi."
Üzgün bir şekilde elini tutup ayağa kalktım. Elimi hala bırakmadan yürüme ye devam ediyordu.
Birden durup ağaçlardan birinin arkasına geçti. Beni ağaca yaslayığ ayaklarının ucunda yükseldi ve dudaklarımızı buluşturdu.
Gözlerim sonuna kadar açılırken beynim hala ne olduğunu anlayamamış olacak ki karşılık verememiştim.
Geri çekilip gözlerime baktı. Yanakları kıpkırmızı olmuştu.
Birden yerimizi değiştirip dudaklarımızı tekrar buluşturdum.
Kollarını bana sarıp karşılık verdi. Hiç hissetmediğim kadar iyi hissediyordum.
Ayrılıp ona baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Tekrar elimden çekiştirmeye başladı. Etrafa bakınıp kaşlarını kaldırdı.
"Burası iyi gibi?"
Kafamı sallayıp sepeti yere koydum.
Çantasından çıkardığı pikeyi yere serip gülümsedi ve oturdu.
Bana bakıp karşısını gösterdi.
"Otursana."
Onu dinleyip karşısındaki boşluğa oturdum. Gitarını çantasından çıkarıp bana baktı ve gülümsedi.
"Hazır mısın?"
Kafamı sallayıp ona baktım. Gitarın telleriyle bir ses çıkardı.
Derin bir nefes alıp verdi ve çalmaya başladı.
"Bana sen gibi bakmadı kimse, beni sen gibi öpmedi kimse. Sen nereden çıktın geldin?"
Bana baktığında gülümseyip söylemeye devam etti.
"Dalga geçen sözlerinle, ama korlak gözlerinle bilsen, nasıl deldin geçtin."
Büyülenmiş bir şekilde onu izliyordum.
"Zaman yok yol gitmiyor. Anlatarak bitmiyor dertler, dertler.
Kafamda binbir desen. Sen ise rüzgarsız esen. Tek nefeste karıştı tüm renkler."
Gözlerime bakıp söylemesi daha da etkilenmemi sağlıyordu.
"Sevenim sevmeyenim arsız. Sensizlik boktan farksız. Ben neye doğru evrildim? Güneşimsin gökyüzünde ya da gök senin yüzünde. Anlamlar aşıp geldim."
Zarif ellerinin gitarla teması ve Sıla'nın güzel sesinin buluşması. Bu hayatta birbirine yakıştığını düşündüğüm şeylerin başında gelebilirdi artık.
"Zaman yok yol gitmiyor. Anlatarak bitmiyor dertler, dertler.
Kafamda binbir desen. Sen ise rüzgarsız esen. Tek nefeste karıştı tüm renkler."
Gitarı bırakıp bana baktı. Dudaklarını ısırıp ellerine baktı.
"Düştün mü?"
Kollarımı ona sardığımda şaşırmış olduğunu biliyordum.
"Çok düştüm hem de."
Boynunu öpüp geri çekildim. Gülümseyip bu sefer o kollarını bana sardı.
Cidden nereden çıkıp gelmiş, hayatıma girip tek nefeste tüm renkleri karıştırmıştı ki?
Bir oyunla başlayan hikayemizin bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim...
--
Selam arkadaşlar
Multidekini sılanın sesi olarak düşünebilirsiniz
Finallerim hep böyle ani sorry ama bunu uzatmak istemedim
Çünkü uzatsam kaos yapardım ve ben bu ikisine kaos yazmak istemedim.
İçime pek sinmedi ama atıyorum.
Fikirlerinizi yazar mısınız?
🐜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stardoll(GxG)
Short StoryBöyle gittiğim için üzgünüm ancak gerçekten artık oyun oynayacak zaman bulamıyorum. Oyun beni kötü etkiliyor ve gerçek hayattan uzaklaşıyorum. Seni asla unutmayacağım. 10.03.19