"Genel başkan konuşuyor! Yerlerinize konuşlandınız mı, tamam!"
Yanımdaki pembe bir bere ve kocaman beyaz bir gözlük takarak kamuflaj olduğunu sanan Louis'ye bakarak göz devirdim. Saklandığımız ağacın arkasından çıkıp gitmek üzereydim ki minik parmaklar kolumu tutarak beni yerime sabitledi. Aslında hiç güç uygulamamıştı bile, ben onun ufak bir dokunuşunda yerime çivileniyordum zaten.
"Harry, Zayn'e yardım etmeliyiz! Dur burada!"
İnce, pembe dudaklarının her bir hareketini dikkatle izleyip zihnime kazıdıktan sonra kafasındaki bereyle oynayıp güldüm. Tam bir şey söylemek üzereydim ki Zayn'in verdiği oyuncak telsizlerden Niall'ın sesi duyuldu.
"Kafama güneş geçti. Gidelim artık yoksa burada kavrulacağım sıcaktan, tamam."
"Niall eğer yerinden bir santim bile kıpırdarsan o çok sevdiğin ve almak için aylarca yemek parandan kısıp para biriktirdiğin oyunu çizerim, tamam!"
Louis kıkırdayarak bana baktığında onu daha fazla güldürebilmek için telsizin tuşuna bastım. "İkiniz de net gerizekalısınız, bu telsizler şart mı? Aptal gibi gözüküyoruz. Üstelik, Niall her cümlenin sonuna 'tamam' getirmeyi kes. Lanet olası bir FBI ajanı değilsin."
"Harry, çok ayıp!" diyerek bir parmağını dudaklarımın üzerine koyduğunda söylediğine tezat olarak gülüyordu. Ben ise heyecandan ölmemek için Tanrı'ya dua ediyordum.
"Bu çocuk biraz daha gelmezse Louis ve ben gidiyoruz, tamam."
Telsizden gelen birkaç hışırtıdan sonra tekrardan Zayn konuştu. "Kimse yerinden kımıldamıyor! Hareket edeni çamaşır makinasında yıkar sonra da fazlalıklarından ipe asarım, tamam!"
Burada dikilmiş Zayn'in uzun zamandır hoşlandığı çocuk Liam ile mükemmel tanışma sahnesini gerçekleştirmeye çalışıyorduk. Bir tesadüfmüş gibi onunla karşılaşıp tanışacak ve ilk görüşte kendine aşık edecekmiş...
Niall bağırdığında dikkatimi telsize verdim yeniden. "Zayn! Liam saat üç yönünden sana yaklaşıyor! Tam olarak otuz saniye sonra önünden geçecek! 29... 28... 27..."
Louis yerinde heyecanla zıplarken kafamızı ağaçtan çıkarıp Zayn'in durduğu yere baktık. Niall kendine göre saat üç yönü dediği için Zayn ters yöne bakıyordu ve Liam'ı görmüyordu. Elini gözünün üzerine siper ederek geri geri yürümeye başladığında gerçekten tesadüf eseri çarpıştılar.
Gerisine pek şahit olmak istemeyeceğim için Louis'yi tuttuğum gibi oradan çıkardım ve okula doğru yürümeye başladık. Birkaç saniye sonra Niall da yanımızda bitmişti.
Kolumu Louis'nin omzuna atarak yürümeye devam ettiğimde Niall konuştu. "Sarı civciviniz yine iş başında!"
Gözlerimi devirdim. "İlk defa yaptığın bir salaklık işe yaradı, evet."
"Ben olmasaydım Liam ile karşılaşamayacaktı!" diyerek kendini dikleştirince güldüm ve saçlarını karıştırdım. Louis kolumun altından çıkarak Niall'a sarılınca kaşlarım istemsizce çatıldı. Sonra da onu kimden kıskandığımın farkına vararak güldüm.
"Aferin sana, Niall!"
Niall onun pembe beresini alarak kendi kafasına taktı. "Bana daha çok yakıştı."
"Eğer bir daha bunu yaparsan o bereyi başka yerlerine takarım." dedikten sonra kafasından alıp tekrardan Louis'nin kafasına giydirdim. Hava soğuktu ve üşütmesini istemiyordum. Gülümseyerek berenin kenarını düzelttim. Kıkırdayarak gözünde unuttuğu gözlüğü de çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Every You Every Me || Larry five-shot
FanfictionLouis korunmaya muhtaç, narin bir karahindibadır. Harry ise her zaman onu koruyacaktır.