Niall omuzlarıma masaj yaparken ve bir boksör antrenörü edasıyla konuşmalar yapıp bana su içirirken fena gaza gelmiş durumdaydım. Gözümü rakibime kitlemiştim ve kazanmak için her şeyi yapacaktım.
"Bahisleri alalım millet!" diye bağıran da Zayn'in ta kendisiydi.
Niall kulağıma eğildi. "Göreyim seni koçum! Rakibinin zayıflıklarını iyi gözlemle ve ona göre saldır. Acı yok Rocky!"
O kadar gaza gelmiştim ki söylediklerinin saçmalığının bırak farkında olmayı, onları daha çok gaza gelmek için kullanır olmuştum. Niall da bu halimin tadını çıkarıyor ve ona kızan bir ben olmaksızın saçmalıyordu. Ve açıkçası bokunu çıkarıyordu.
O sırada gözüm Louis'ye takıldı. Durumdan duyduğu rahatsızlığı yansıtmaktan çekinmeyerek tırnaklarını kemiriyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde bana doğru adımladı.
"Harry, gel vazgeçelim şu işten. Bu çok saçma!" dediğinde neredeyse ikna olmak üzereydim. Ama gözüm karşımdakinin sırıtan yüzüne kaydığında içime dolan hiddetin haddi hesabı yoktu.
"Hayır, Lou. Kenara çekil ve zaferimi izle olur mu, güzelim?"
Biraz önce durduğu köşeye çekilip gözünü yeniden bize dikti.
Bu hale nasıl geldim ben?
____
4 saat önce;
Her zamanki rutinimizi gerçekleştirip hep birlikte okul öncesi kahvaltı yapıyorduk.
Bir yandan da geçen hafta Ivy ile olan buluşmamda beni takip edip izlemelerinin hesabını soruyordum. İki gün boyunca hiçbirini görememiştim çünkü. "Böyle bir şeyi neden yaptınız ki?"
"Ben sadece kıza iyi davrandığından ve kalkıp gitmediğinden emin olmak istedim." diyen Niall'a göz devirdim.
"Bizi Louis sürükledi zaten." diyen Zayn ile gözlerim kocaman açılmıştı. Kafamı hemen yanımdaki Louis'ye çevirdim. O ise ben hariç her yere bakıyordu.
"Peki neden? Ha güzelim?" dediğimde bana alttan alttan kedi gibi bakınca istemsizce gülümsedim.
"Çok merak ettim, ne yapayım?" dedi ve koluma sarıldı. Çoktan yumuşadığım için gülümsedim sadece ve kahvesini alarak eline tutuşturdum.
"Sorun değil, içeceğini iç."
Geri çekilerek kahvesini içmeye başladığında ben de etrafa bakındım. O sırada kapıdan giren Ivy ve arkadaşlarını fark ettiğimde şaşırmıştım. Ivy, beni görür görmez el salladı ve yanıma adımladı.
"Günaydın çocuklar." dedi ve yakınlaşıp bana sarıldı. Ben de kollarımı ona doladım. Geri çekildiğinde gözünü bizimkilerin şaşkın suratlarına çevirdi ve güldü.
"Siz de mi burada kahvaltı yapıyorsunuz?" diye sordu bana ithafen ve elini omzuma koydu. Rahatsız olsam da ses çıkarmamaya çalışıyordum.
"Evet kahvaltı yapıyorduk. Birazdan kalkarız."
Gülümsedi ve başıyla onayladı. "Tamam o zaman, ben sizi tutmayayım. Okulda görüşürüz." dedi ve bana bir kere daha sarılarak yanımızdan ayrıldı.
Karşımda oturan Zayn ve Niall ağızlarını iki karış açmış bana bakmaktaydı o sırada. "Siz napıyorsunuz?" diye soran Niall'dı. "Arkadaşlık ile flört arasında gidip gelmeler falan..."
Gülümseyerek kahvemden bir yudum aldım. Beni tanıyan insanlar olarak bu gülüşün ne anlam ifade ettiğini bilirlerdi ama şu an onu idrak edecek kafada değillerdi ve işime geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Every You Every Me || Larry five-shot
FanfictionLouis korunmaya muhtaç, narin bir karahindibadır. Harry ise her zaman onu koruyacaktır.