12. Bölüm •

1.2K 75 35
                                    


SAKLI GERÇEKLER

İçimdeki merakı bastıramamış bir şekilde mutfağa girdiğimde iki sevgi pıtırcığı tabaktaki tüm kurabiyeleri bitirmiş sütün dudaklarının üstünde bıraktığı bıyık ifadesine gülüyorlardı. İkisinin de böylesine küçük şeylerle mutlu olması ister istemez içimde ki olan sevgiyi daha da arttırmıştı. Gerçekten bir gün kendimi tutamayıp ikisini de ısıracaktım.

Gözünü İdil'den ayırıp bana bakan miniğimle birlikte aynı anda kahkaha atmıştık.

"Abla baksana İdil çok komik değil mi?"

Söylediği sözlerle kendi yüzünden bir haber olduğunu anlamıştım. Demek miniğim yüzünde ki ifadeden bir haberdi.

Cebimden telefonumu çıkarıp ikisinin yanına ilerledim.

"Şimdi ikinizde kameraya bakın bakalım.
Sonra gülmeye devam edeceğiz."

Yüzümdeki gülümsemeyi durduramıyordum. Ne idil kendini görmüştü ne de Deniz, bu yüzden ikisi de sadece karşısındaki kişinin yüzünde bıyık ifadesi var sanıyordu.

"3,2,1... Çektiiim. Şimdi bir tanede birlikte çekileceğiz tamam mı? Kıpırdamayın."

Elimdeki telefonu ön kameraya çevirdikten sonra ikisinin ortasına geçmiş yerimi almıştım. Tam o sırada kamerada kendini gören minikler şok olmuşlardı.

İkisi de aynı anda kafalarını birbirlerine çevirip şaşkın bakışlar atarken tekrar kameraya bakmışlardı. Bu hallerine daha fazla dayanamayıp kahkahayı patlattığımda onlarda benimle birlikte kahkaha atmaya başlamışlardı. O esnada hemen fotoğrafı çekmiştim. Üçümüzde çılgınlar gibi gülerken oldukça eğlenmiştik.

"Abla baksana ne kadar komiğiz."

Gülmeye devam eden Deniz ile birlikte İdil de kendini tutamıyordu.

"Evet çok komiğiz Derin abla."

"Kesinlikle ikiniz de çok komik ve şirinsiniz."

Masanın üzerindeki boş tabağı ve bardakları alıp makinaya yerleştirirken mutfaktaki sessizlik dikkatimi çekmişti. İki minikten de ses çıkmayınca ellerimi havluyla kurulayıp onlara doğru döndüm. Gördüğüm manzarayla içimde tarif edilemez bir duygu oluşmuştu. Deniz oturduğu sandalyede kafasını dik tutma savaşı verirken İdil erken pes edip kafasını masaya bırakmıştı.

İkisi de oldukça hareketli bir gün geçirmişlerdi ve erkenden yorulmuşlardı. Biraz dinlenmek onlara iyi gelicekti.

Bahçeye açılan kapıda bekleyen korumalardan birini el işaretiyle çağırdığımda hemen yanıma gelmişti.

"Çocukları odalarına taşımam gerekiyor yardımcı olabilir misin acaba?"

"Emredersiniz efendim."

Gerçekten emir mi vermiştim? Neden bu şekilde konuşup kendimi kötü hissetmeme sebep oluyorlardı?

Adını henüz bilmediğim koruma Deniz'i kucağına alıp mutfak kapısından çıkarken ben de İdil'i kucağımı almıştım. Bir süre kıpırdandıktan sonra rahat bir yer bulmuşçasına kafasını boynuma gömmüş ve daha sıkı sarılmıştı. Sarılması bana güç verirken ben de ona daha sıkı sarılmış güvende hissetmesine yardımcı olmaya çalışmıştım.

Merdivenleri bitirip İdil'in odasının önüne geldiğimde zor da olsa kapıyı açmıştım ve içeri girmiştim. Yavaş bir şekilde yatağına yatırdıktan sonra üzerini örtüp alnını öpmüştüm. Bir türlü anlayamasam da İdil'e çok hızlı bir şekilde alışmış ve bağlanmıştım. Onu sürekli koruma iç güdüsüyle doluyordum. Ona kimsenin zarar vermesine izin vermek istemiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 06, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mor SalkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin