9. Bölüm Beklenilmeyen

44 10 21
                                    

O sevgi dolu kollarını bana sarmışken sinir nasıl içimde kalabilirdi ki... Evin önüne geldim ve durdum, motordan indik ve kaskları çıkardık. Aksel artık sinirli değildi fakat şaşkınlığı her hâlinden belliydi. Bana "Sen motor sürü- sen motor sürüyorsun?" dedi. Bir kahkaha attım ve bu mükemmel adamın yüzünü ellerimin arasına aldım."Tek gizemli olan sen değilsin." dedim. Güldük. Elinden tuttum ve onu eve doğru sürükledim. Bir elimle onun ellerini tutarken diğer elimle de kapıyı açtım. İçeri girdik. Sabahtan beri bir sandviçle durduğumuzdan acıkmıştık. Mutfağa geçtik ve beraber güzel bir yemek hazırladık. Hava ılıktı bu yüzden balkonda yemeye karar verdik. Balkondaki masaya oturduk ve yemeğimizi yemeye başladık. Aksel ile birbirimize bakıp gülümsüyorduk. Telefonuma bir bildirim geldi. Gözümü zor da olsa Aksel'den alıp telefonu açtım.
Bilinmeyen-1 mesaj
Ciddi olamazsın. Oysaki onu unutmuştum. Fakat kendini hatırlattı. Bildirime tıkladım.

Güzel vuruştu o gerizekalı umarım dersini almıştır. Zaten yanındakiyle uğraşıyorum bir de o çıkmasın başıma. Tabi prensesim sen çok güzel olduğun için herkes peşinde. Ama bu durum benim pek hoşuma gitmiyor. Sonuçta sen benimsin.

Ciddi olamazdı. Emir yetmiyormuş gibi bir de bu. Ya sabır.
Pek kafaya takmadım ve telefonu cebime koydum. Aksel'e bakarak yemeğimi yemeye devam ettim. Yorgundum. Masayı topladıktan sonra kendimi koltuğa attım. Aksel de yanımdaki koltuğa. Birbirimize bakıyorduk. Ben yavaşça ayağa kalktım ve mutfakla salonun arasındaki yüksek sehpanın üzerindeki pikapa bir plak koydum. Müzik kulaklarıma dolduğunda gülümsedim.

Aksel'in yanına gittim. "Bu dansı bana lütfeder misiniz beyfendi?" dedim ve elimi Aksel'e uzattım. İkimiz de küçük bir kahkaha attık. Aksel elimi tuttu ve yavaşça kalktı. Bir elim elinde diğer elim ise onun omzundaydı. Müziğin ritmine uyarak salonun ortasında dans etmeye başladık. Bir yandan birbirimize bakıyor, bir yandan da dans ediyorduk. Kafamı yavaşça göğsüne koydum ve ellerimi ona sardım. O güzel kokusunu içime çektim. O da kollarını bana sardı. Kafamı kaldırmadan dans etmeye devam ettim. Arada bir başımı öpüyordu, kokluyordu. Ona daha da sıkı sarıldım. Kafamı kaldırıp ona baktım. Anlıma küçük bir öpücük kondurdu. Gözleri parlıyordu ve "Seni seviyorum." dedi. Bu anı beynime iyice kazdım ve "Ben de seni seviyorum." dedim gülümseyerek. Gözlerinin içine baktım. Yüzünü bana yaklaşrıtdı. Durdu ve onay beklercesine bana baktı. Cevap vermek yerine dudaklarımızı buluşturdum. Beni öperken konuştu ve "Lanet olsun çok güzelsin" dedi. Gülümsedik ve öpüşmeye devam ettik. Öptükçe öpesim geliyordu. Dudaklarına doyum olmuyordu. Aslında bir tek dudaklarına değil Aksel'e başlı başına doyum olmuyordu. Baktıkça bakasım, sevdikçe sevesim, öptükçe öpesim geliyordu bu mükemmel adamı...

_______________________________________
___ ___ ___ ___ ___ ___ ___ ___ ___
_______________________________________

Yavaşça gözlerimi açtım. Aksel'in kolllarının arsındaydım. Yüzüne baktığımda beni izlediğini fark ettim. Gülümseyerek "Günaydın" dedi ben de aynı şekilde "Günaydın" dedim. Saçlarımdan öptü. Tam kafasını çekecekken yanağından öptüm. Sırtüstü yatıp gerilecektim ki az kalsın yere düşüyordum. Aksel beni belimden tuttu. Koltukta yattığımızı fark etmemiştim. Yavaşça ve dikkatlice koltuktan kalktım. Üzerimde hala Aksel'in kıyafetleri vardı. Odamdaki banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp odama geçtim. Üstümdekileri çıkarıp yatağımın üzerine koydum. Bordo bir kazak ve koyu mavi bir pantolon giydim. Saçlarımı topuz yaptım. Hafif bir makyajla hazırlanma rutinimi tamamladım.
Odadan çıktım. Aksel mutfaktaydı. Kahvaltı hazırlıyordu. Mmm kaşarlı omlet. Aksel hazırladıklarını balkona götürdü. Ben de kalanları alıp peşinden gittim. Oturduk ve yemeye başladık. Yemeği yedikten sonra Aksel ısrarım üzere babamın yedek kıyafetlerinden giyinmeye gitti. Ben de masayı topladım. Sütlü filtre kahve yaptım ve onu içiyordum ki... boğazıma kaçtı ve öksürmeye başladım. Lanet olsun. Aksel siyah pantolonunu ve babamın mavi bir gömleğini giymişti. Bu adam gitgide daha yakışıklı oluyordu. Babamın gömleği kaslarından dolayı biraz dar gelmişti. Öksürmemi yarıda keserek "Babanın pek günlük bir şeyi yoktu. Yakışmış mı?" diye sordu. Yahu soruyor musun sana her şey yakışır. Hatta hiçbir şey giymesen yine yakışır. Bu düşünceden sonra kendime gelmek için öksürmeye başladım. Bu düşüncelerden kendimi uzaklaştırdım ve "Soru- öhöm yakışmış" Cidden mi ya! Kendine gel Mira çocuk yanlış anlayacak. Utancımı saklayıp yerine bir gülümseme ekledim ve kahvemden bir yudum daha aldım. "Iıı şey kahve yapmıştım kendime sen de ister misin ?" gülümsedi ve "İsterim" dedi. "Be-Ben yapayım o zaman sana da bir tane." Neden kekeledim ki şimdi...? Neyse. Aksel "Gerek yok. Seninki yeterli değil mi zaten...? Boşuna uğraşma." dediğinde anlamadım ve ona bakarak "Efendim?" dedim. Bana doğru geldi ve "Seninki yeterli. Tabi benimle paylaşır mısın...?" "Iı şey tabi..." elimdeki büyük kupayı aldı. Yanımızdaki ada tezgâha yaslandı ve bir yudum içti. Sonra ada tezgâha koydu. "Sen daha fazla içmeyecek misin? Yoksa ben içtim diye mi...?" Yok sen içtin diye değil. Senden gözümü alamıyorum ki içeyim. "Iı yok canım ben... içe-içerim ne olacak." Bu adamın yanındayken nasıl bu kadar rahat ve aynı zamanda bu kadar gergin oluyordum gerçekten anlamıyorum. Ama beni etkisi altına aldığı kesin. Kahveyi 'beraber' bitirdik. Artık okula gidebilirdik
Aksel üzerini değiştirmeli bence yani okula böyle gitmesin. Hatta okula hiç gitmesin. Hatta dışarı da çıkmasın. Off ne diyorum ben ya. Aksel sen bana ne yapıyorsun böyle. Evden çıktık. Motorun önüne gelince Aksel bana bakarak güldü ve "Sen kullanmak ister misin?" dedi gülmeye devam ederek. Bu dediği karşısında ben de güldüm. "Sana sarılmak daha güzel."
Yüzünü bana yaklaştırdı ve "Hımm demek öyle." dedi. Burunlarımızı birbirine sürttük ve kasklarımızı takıp motora bindik. Her zamanki gibi ona sımsıkı sarıldım. Okula geldiğimizde daha derse vardı ve Aksel " Biraz kafa dinlemeye ne dersin?" dedi. Seninle her şeye varım. "Neden olmasın...?" Nereye gittiğimizi tabiki de biliyordum. Asansörden inip merdivenlere yöneldik. Her bir basamakta daha da hızlanıyordum. Ve yine o nefes kesici manzara... Mermere yaslanıp manzarayı izlemeye başladım. Aksel de bana sarılmış bir manzaraya bir bana bakıyordu. Aksel'e sarıldım. Biraz öyle kaldık. Aslında daha çok öyle kalırdık ama Aksel " Mira sana bir şey
sorabilir miyim?" dediğinde bedenlerimizi ayırdık. "Tabiki de istediğini sorabilirsin." dedim ve diyeceği şeyi bekledim. Gözlerimin içine baktı ve "Ben yani sen yani biz...?" Anlamadım dercesine baktım. Derin bir nefes aldı ve kendinden emin bir şekilde "Benim sevgilim olur musun?" diye sordu. Aman-tanrım. O az önce bana çıkma teklifi mi etti...? Çok yakındık ama...gerçekten neydik biz? Sevgili...? hiç sanmam. Sonuçta sevgili olsaydık çocuk bana bunu sormazdı zaten. Arkadaş...? Ah hadi ama arkadaşlar öpüşmez ya da ne bileyim işte. Aslında arkadaştık ama başka şeyler de vardı. Off kimi kandırıyordum ben. Aksel'i beklettiğimi fark ettim. "İstemezsen anlarım." dedi kırıldığını belli etmemeye çalışarak. "Yani sonuçta..." sözünü devam ettirmesine izin vermeden dudaklarına yapıştım. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuşum gibi. "Bunu 'Evet' olarak algılıyorum." dedi ve öpücüğe karşılık verdi. Ayrıldık ve alınlarımızı birbirimize yaslayıp gülümsedik. "Hiç istemiyorum ama derse gitmemiz lâzım." Şu an haklı olduğu için ona kızmak istiyorum. Neyse ki ilk iki dersimiz ortak. Elimi tuttu ve "Hadi gidelim sevgilim." Sevgilim... gülümsedim ve "Tamam sevgilim." dedim. Beraber aşağıya indik. Dün olanlardan sonra insanlar bize bakıyordu ama artık buna alışmıştım. Aksel ile sınıfa girdik ve beraber boş bir yere oturduk. Profesör derse geldi ve "Okey guys we have a new student. Boy! come here and tell us a few things about yourself. ( Evet arkadaşlar yeni bir öğrencimiz var. Evlât! buraya gel ve bize kendin hakkında bir şeyler söyle.) Arkamızda oturan çocuk kalktı bu sırada ben Aksel'e döndüm ve bir şeyler söyledim Aksel güldü, kafasını profesörün olduğu yöne çevirdiği an yüzündeki gülümseme kayboldu. "Aksel...?" Kafamı onun baktığı yere çevirdim. Yok canım olmaz. Gözlerimi ovuşturup tekrar baktım. "Hey guys! I'm Emir. Emir Soykan . I'm new exchange student. I came here from turkey. I hope everything will be amazing. " ( Selam arkadaşlar! Ben Emir. Emir Soykan. Yeni değişim öğrencisiyim. Türkiye'den geldim. Umarım her şey mükemmel olur. "What the fu..." "Did you say something Mrs. Mazer...?" " No Sir. I didn't say anything." "Ok. Let's start." ("S*kti..." "Bir şey mi dediniz Bayan Mazer?" "Hayır efendim. Bir şey söylemedim." "Tamam hadi başlayalım.") Emir artık bu okulda okuyacaktı!...

_______________________________________

Yeni bir bölümle karşınızdayım. Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim. Sizi seviyorum.♡♡♡

Sen BenimleykenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin