Korku dolu bir ifadeyle Aksel'e baktım. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına baktı bana. Ben hemen kafamı çevirerek yüz ifademi değiştirdim ve hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettim. İçimde hâlâ korku vardı fakat şu an bunu kimseye anlatacak durumda değildim. Hem belki bu bir şakaydı ve yarın her şey düzelecekti ve tabi ben bunları unutacaktım. Böyle olmalıydı. En azından ben öyle istiyordum bunun lanet bir şaka olmasını...Bir binanın önünde durduk Aksel bana bakıp "İşte geldik" dediğinde aynı anda binaya baktık. Aksel'in "Vay be" dediğini duydum ama ona bakmadım bile. Tek yapabildiğim şey "Aman tanrım!" diyebilmek olmuştu. "Bu ev..."sözümü tamamlamadım. Aksel e "Burası olduğuna emin mısın?" dedim. Tamam böyle bir evde oturacak durumumuz vardı ama bu ev benim hayallerimdeki evdi ve böyle bir anda karşıma çıkınca ne yapacağımı bilememiştim. Yanlış yerde olduğumuzu düşünüyordum. Aksel "Burası. Doğru yerdeyiz." dedi. Aman tanrım hâyâllerimdeki ev şu an karşımda ve benim için bekliyordu. 3 katlı krem rengi bir binaydı. Kocaman camları vardı. Klasik fakat modern bir yapısı, en alt katında ise küçük bir kafe&fırını vardı. Anın heyecanına kendimi kaptırıp büyük bir sevinçle Aksel'in boynuna atladım. Başta dengesini kaybetti ve düşüyorduk fakat geriye doğru bir adım attı ve dengede durmayı başardı. Kahkaha atmaya başladık. Ve yine bir bildirim sesi. Yüzümde mutluluktan eser kalmamıştı ciddileşmiştim ve Aksel'in kucağından indim. Birkaç dakikalığına bilinmeyeni unutmuştum. Sağ elimi arka cebime attım ve telefonuma uzandım. Ellerim titriyordu. Korkarak telefonu elime aldım ve açtım.
Bilinmeyen -bir mesaj
Korkarak bildirime tıkladım.
'Yeni tanıştığın biriyle bu kadar yakın olmamalısın prenses herkese güvenemezsin.
İstemsizce yutkundum ve çevreme baktım. Etrafta kimse yoktu. Yolun karşısında siyah bir araba vardı camları filmliydi. O yöne döndüm ve arabaya doğru baktım. Ben o tarafa döner dönmez araba gaza bastı ve oradan uzaklaştı. Aksel'in "Mira iyi misin?" diye sorması üzerine refleks olarak kafamı çevirdim. Sonra tekrar arabaya baktığımda çoktan gözden kaybolmuştu. "Lanet olsun!" diye mırıldandım. Aksel'in duyduğunu sanmıyorum ama yanıma geldi ve tekrar "İyi misin?" diye sordu. "Be-be-ben sadece o beni sabahtan be-beri ta-takip mi ediyor?" Aksel anlamamış olacak ki bana ne demeye çalışıyorsun dercesine baktı. Fakat şu an kafam çok karışıktı. O kimdi? Ne yapıyordu burada? Beni takip mi etti? Eğer ettiyse neden beni takip etti? Aksel "İyi olmadığın belli hadi eve geçelim ben sana bir bardak su vereyim bir de kahve yapayım sen de bana neler olduğunu anlatırsın." dedi. Bir şey diyemiyorum sadece kafa sallayabildim. Aksel bavulları aldı ve yukarı çıkardı ve bir yandan da benim çıkmama yardımcı oldu. Evim en üst kattaydı. Çıktık ve kapının önünde beklemeye başladık Aksel bana baktı ve kapıyı işaret etti. Anlamamıştım ve sadece kapıya baktım. Aksel ise "Kapı kendi kendine mi açılacak neyi bekliyorsun?" dedi. Ah tabi ya anahtarlarım "Sırt çantamda ön gözde." dedim. Aksel elindeki bavulları yere bırakarak sırt çantamdan anahtarı aldı ve kapıyı açtı. Bana içeri geçmem için işaret yaptı ve ben içeri girerken kapıdaki valizleri içeri aldı. Valizleri girişe bıraktı. Evin içi de çok ferahtı büyük bir giriş vardı. Burası salondu ve yanında da açık bir mutfak. Mutfak ile salonu ayıran tek şey mutfağa iki basamaklı bir merdiven ile giriliyor olmasıydı. Salonda geniş bir oturma seti ve normalde televizyon için yapılmış köşede ise büyük bir şömine vardı. Oda gri, siyah ve beyaz tonlarına sahipti. Aksel kapıyı kapattı ve beraber şöminenin yanına gittik. "Babam televizyon izlemeyi sevmediğimi biliyor ve tabi şömine sevdiğimi de" dedim sevgi ve özlemin karıştığı bir ses tonuyla. Mutfakta ise ahşap ve siyah tonları hakimdi ortada bir ada tezgâh vardı ve bir sürü dolap. Kullanışlı bir yerdi. Mutfağın yanında iki kapı vardı ve giriş kapısının yanında da iki kapı vardı. Mutfağın yanındaki ilk kapıya yöneldim. Çalışma odası tarzında bir yerdi. Bir çalışma masaası, bir kitaplık ve hoş bir şekilde yerleştirilmiş iki puf koltuk "Şu köşe varya." dedim." Aksel "Evet" dedi ne diyeceğimi merak ediyordu. "Benim evimde de öyle bir köşe vardı. Yani İstanbulda ailemle yaşadığım evde. Küçükken birinde babam otururdu diğerine peluş ayıcığımı koyardım ve babamın kucağına otururdum ve babam bana masal anlatırdı." Bunları anlatırken gözümden bir damla yaş süzüldü. Aksel "Şşşt tamam hey gel buraya." dedi ve bana sarıldı. Ağlamayı bıraktım ve bende ona sarıldım. Bana"Şimdi hızlıca diğer odalara bakacağız sonra içeri geçip konuşacağız tamam mı ?" dedi ve bende kafa sallayarak "Hıhı" dedim. Yandaki odaya geçtik. Burası çok geniş bir yatak odasıydı ve tahminimce benim odamdı. Geniş camlardan görünen harika bir şehir manzarası vardı ve bir balkon kapısı. Balkon çok büyük değildi. Küçük bir masa ve iki sandalye konulabilirdi. Odada ise geniş bir gardrop vardı ve yatağın yanında ebeveyn banyosu olduğunu düşündüğüm bir kapı. O odadan da çıktık. Kapının yanındaki odaya girdim burada da misafir odası gibi bir yer vardı. Benim odamdan biraz daha küçüktü bu oda ise binanın yanındaki büyük parka bakıyordu. Bu odanın kendi banyosu yoktu fakat güzel bir odaydı. Misafir odasından çıkıp son kapıya yöneldim. Aksel de peşimden geldi. Banyo olduğunu tahmin ettiğim yerin kapısını açtım ve içeri girdim. Çok genişti. Sol tarafta geniş bir küvet sağ tarafta ise lavabo ve küçük bir dolap vardı. Buradan da çıktık. Aksel "Ben mutfağa geçiyorum."dedi ve gitti. Ben valizimi alıp odama gittim. Sadece şu anda giymek için bir tayt ve askılı bir tişört çıkardım. Giyindim ve banyoda elimi yüzümü yıkadım. Sonra salona geçmeden odamın camından dışarı baktım. Etrafı incelerken bir adam gördüm simsiyah giyinmiş bir adam. Karanlıkta tam olarak yüzünü seçemiyordum bir de şapkası vardı ki bu işi daha da zorlaştırıyordu. Oradaydı ve evimi gözetliyordu. Bana doğru baktığında korkuyla geriye gittim ve çığlık attım. Aksel koşarak yanıma geldi. "Mira! Ne oldu?" Bense cama bakalmıştım korkuyla cama bakıyordum. Aksel anlamış olacak ki cama doğru ilerledi. Bense "O-Orada biri vardı. Evi gözetliyordu." dedim Aksel dışarı baktı ve "Burada kimse yok!" dedi. Kimse yok mu? "Nasıl olur? Ben onu gördüm. Gerçekten gördüm oradaydı. Orada biri vardı Aksel." Perdeyi kapattı, benim yerden kalkmama yardım etti. beraber içeri geçtik. Beni üçlü koltuğa oturttu ve salonun perdelerini kapatıp mutfağa yöneldi. Yaklaşık bir dakika sonra elinde iki bardak kahve ile geri geldi. Bardaklardan birini bana uzattı ve koltuğun diğer tarafına oturdu. Yine bir mesaj sesi geldi ve ben yerimden sıçradım. Fakat bu sefer Aksel'e bir mesaj gelmişti. Aksel telefonu eline aldı ve açtı. Gelen mesaja baktıktan sonra bana baktı. Sanki o mesajın benimle bir ilgisi varmış gibi sonra tekrar mesaja baktı ve kaşlarını çattı, bana sinirli bir şekilde baktı ve "Senn..."dedi. Korkmaya başlamıştım. Ne oluyordu? O mesajda ne vardı? Ve mesajın benle ne ilgisi vardı? Aksel'e güvenmekle hata mi etmiştim?...
_______________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimleyken
Novela Juvenilİnsanların hayatında planlanmış değişiklikler olur. Peki biz hayatımızı planlı bir şekilde değiştirirken hiç hesaba katmadığımız şeyler bu değişimi değiştirirse... Hayatımı değiştirecek planlar yaptım. Yurt dışında okuyacaktım ve kendimi geliştirec...