-2-

164 20 6
                                    

Elit o geceyi uykusuz geçirdi. İçinin endişeyle dolduğunu hissediyordu. Kalbi sızlıyordu. Sanki yaklaşan bir felaket vardı. Bunu vücudunun her zerresine kadar hissediyordu. Korkuyordu. Bu felaket her ne ise babasıyla bir alakası vardı. Baba, neler oluyor?

Endişesini anlamış gibi Mukata'nın kolları Elit'in vücudunu sardı. Ağabeyinin yanında yatıyordu Elit, tıpkı korktuğu diğer zamanlarda olduğu gibi. O da sıkıca sarıldı Mukata'ya. Bir kalbin düzenli ritmini duydu Elit. Bunun kendi kalbinin mi yoksa Mukata'nınkinin mi olduğunu bilemedi. Sesi dinledi. Çok güzel.

Gözlerini açıp kendine sadece bir kaç santim uzaklıktaki ağabeyinin yüzüne baktı. Mukata'nın sıcak nefesi Elit'in yüzüne yumuşakça vuruyordu. Saçları, Elit'in siyah saçlarının aksine altın sarısıydı. Ve yumuşacıklar. Çok çok güzel. Mukata'nın uzun kirpiklerini, güzel dudaklarını, kendine has bir çekiciliği olan kalın kaşlarını, çenesini, şekilli suratını inceledi. Ağabeyinin ileride çok yakışıklı olacağından adı gibi emindi. Gözlerini kapadı Elit. İçindeki endişeyi susturmak için yapıyordu bunu. Ağabeyini düşünmek ona iyi geliyordu.

Elit'ten 5 yaş büyüktü Mukata. Ağabeyinin yaşını hesapladı Elit. 14. Evet, evet! Mu 14 yaşında. Gülümsedi. Aslında annesi ona çok az adıyla hitap ederdi. Mu derdi Mukata'ya annesi. Mu ismi Elit'e hep komik ve eğlenceli gelmişti. Ve de sevimli. Ağabeyim çok tatlı.

"Ağabeyi"... Bu, Elit'in kendini bildi bileli Mukata'ya söylediği şeydi. Ağabeyi ne demek? Bildiği bir şey vardı ki o da Mukata'nın öz ağabeyi olmadığıydı. Olsun! O benim yine de ağabeyim.

Bunu annesinden duyduğu zaman buna pek bir anlam verememişti. Yaşı çok küçükken öğrenmişti zaten. Bu yüzden durumu kavrayamamış olmalıydı. Bunu öğrendiği zaman geldi aklına. Annesinin o zaman ki sesini duydu sanki. Kelimeleri seçerek kullanıyordu ve sesi çok nazikti.

"Tatlım, benim bir kız kardeşim var."

"Gerçekten mi? Bu harika!"

"Evet tatlım."

"Peki nerede o? Neden onu daha önce görmedim?"

"O... uzakta tatlım. Hiç dönülemeyecek bir yerde."

"O yer güzel mi peki? Onu ziyarete gidemez miyiz ki?"

"Güzel bir yer evet. Ama onu henüz ziyaret edemeyiz."

"Teyzemi görmek istiyordum ama!"

"..." " Onun bir de oğlu var."

"Ha! Bu çok daha harika! Peki o nerede? O da uzakta mı?"

"Hayır. O yakınımızda. Onunla tanışmak ister misin?"

"EVET!!"

"Pekala. Onunla iyi geçinmelisin ama tamam mı?"

"Tabiki de!"

"Sana onu tanıtayım tatlım. Onun çok güzel yeşil gözleri var. Ve de sarı saçları..."

"Ağabeyim ki gibi!"

"Evet, onun ki gibi.... Tatlım, ağabeyin aslında teyzenin oğlu."

".........." "Vaayy!! Bu harika!! Ağabeyim hem ağabeyim hemde teyzemin oğlu. Çok güzel!"

"Evet, çok güzel. Mutlu musun?"

"Evet hemde çok mutluyum."

Gözlerini açtı Elit. Tekrar Mukata'nın yüzüne baktı. Ellerini Mukata'nın kendini sarmış kollarından kurtarıp onun yüzüne dokundu. Hem ağabeyim, hem kuzenim. Güldü kendi kendine. Mukata onun bu halini görseydi kesinlikle Elit'in alnına hafifçe vurup "Ne oldu şimdi?" diye sorardı. Uzanıp ağabeyinin, yada kuzeninin, burnunu öptü. Sonra kısık bir ses...

"Ne oldu şimdi?"

Mukata'nın yeşil gözleri Elit'inkilerle buluştu. Elit şaşkınlıkla geri çekilirken utandığını fark etti.

"Hiç! Hiç bir şey!"

Kollarını çekti Mukata, böylece Elit'i serbest bıraktı. Uzun uzun gözlerine baktı sonra.

"Şapşal uyusana artık!"

"Uyuyamıyorum!"

"Uyursun uyursun! Benim yüzüme dik dik bakmaktan vazgeç bak nasıl da uyuyorsun."

Mukata'nın saçlarını karıştırıp yataktan fırladı Elit.

"Kız saçlı!"

Kendi yatağına koşup hemen yatağına girdi. Sırtını Mukata'ya dönüp çarşafı başına kadar çekti. Sonra. ... yine o kısık ses.

"Çalı kafalı."

Ses çok nazikti.

Güldü.

Saat öğleye yaklaşıyordu. Mukata henüz yeni uyanmıştı. Bu olağan bir durumdu. Uykuyu seviyordu. Elit'in kendisini sarmış kollarını yavaşça açarken gülümsedi.

Şapşal.

E L İ THikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin