Bana uzun yaz dediniz ve ben vur dediniz öldürdüm. :D Dram ve heyecan dolu bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım okurken, vermek istediğim duygular size ulaşır. :)
İyi okumalar...
Ehda dehşet içinde yatağından kalktı. Kocası delirmiş gibi tüm çalışmalarını bahçedeki ocakta yakıyordu. Koşup onun koluna yapıştı. Saat sabahın 4'düydü.
"Jiy ne yapıyorsun!? Jiy yalvarırım sakin ol! Jiy!!"
Jiy hiçbir şey duymuyor gibiydi. Gözlerinden yaşlar akıyordu ve küfrediyordu. Ehda'nın ismini daha önce duymadığı birine küfürler savuruyordu. Jiy kendine ve yöneticilere küfrediyordu.
"Jiy yapma!"
"Yakacağım! Hiçbir şey kalmayacak! Her şeyi yakacağım!"
Ehda ağlamaya başladı ve kocasının kağıtları, defterleri ve çalışmalarına dair diğer her şeyi yakmasına engel olmaya çalıştı. Ama hiçbir şey yapamıyordu. Sadece onun koluna yapışmış kocasının hareketleriyle savruluyordu.
"Askerler gelecek Jiy yalvarırım yapma!"
"Askerlerin hepsi köpek! Hepsi piç yöneticilerin köpeği! Hepsinin canı cehenneme!"
"Jiy yeter!"
Ehda kocasının kolunu bırakıp onun göğsünü yumruklamaya başladı.
"Sus! Yeter sus!"
Jiy elindeki son defterleri de ateşe atıp bağırdı.
"Ben bir adiyim! En aşağılık insan benim! Tanrım yak beni! Cehenneminde acılar çektir ba-"
Jiy'in suratında bir tokat patladı. Ehda ona acıyla bakıp ağlıyordu. Sesi kısıktı.
"Sana yalvarıyorum, sus. Lütfen sus."
Karısına bakıp hıçkırmaya başladı Jiy.
"Özür dilerim Ehda. Ben.... ne yapacağıma karar verdim bile. Her şey için çok geç. "
Ehda hıçkırarak ağlıyordu. Yere çömeldi.
"Ben lanetlenmiş bir kadınım. Senin gibi bir adama nasıl aşık oldum? Senden nefret ediyorum ama seni hala seviyorum!"
Jiy Ehda'nın yanına çömeldi. Onu uzun kollarıyla sardı ve onu göğsüne bastırdı. Ehda kocasının göğsünde hıçkırarak ağlıyordu. Jiy'in gömleğini çekiştirerek ağlıyordu.Yüzünü iyice gömdü sevdiği adamın göğsüne. Jiy ise çenesini karısının başının üstüne koymuş sessizce gözyaşı döküyordu. Kolları karısının tüm vücudunu sarmıştı. Kollarındaki bu insanı bırakmak istemiyordu. Asla!
Jiy evinden hızla çıktı. Kendini çok dinç hissediyordu. İlaç'ı kendine enjekte ettikten sonra uyumuş ve ancak birkaç saat önce uyanmıştı. Şimdi kendi deyişiyle Kafese gidiyordu. Geride araştırmalar hakkında hiç bir iz bırakmayacaktı. Her şey yanacak!
Kafes dediği askeriyenin araştırma laboratuvarına geldiğinde önce deneklerin kabinlerine gitti. Labratuvarda yanıcı ne varsa her şeyi yere boşalttı. Deneklerin gözlerine baka baka odayı ateşe verdi. Yaşayan tüm deneklerin olduğu oda cayır cayır yanıyordu şimdi. Ardından hızla laboratuvardaki çalışmalarını alevlerin içine sürüklemeye başladı. Her şey yanacak! Alevlerin içerisinde çığlıklar atan bedenleri izledi.
Labratuvara giren bir kaç asker silahlarını kaldırıp Jiy'e nişan aldı. Jiy, arkasında alevler yükselirken dönüp askerlere baktı. Bakalım neler yapabileceğim. Hızla askerlerin üstüne atılırken vücudunun acı ile sızladığını hissetti. Silahlardan çıkan kurşunlar Jiy'in vücudunu delip geçiyordu. Gömleği kendi kanıyla kırmızıya boyanmıştı ki askerlerin yanına ulaşmıştı. Askerlerin tenlerine dokundu. Kiminin eline, kiminin yüzüne. Yanık et kokusu.... askerlerin vücuduna giren yüksek elektrik gözle görülür derecedeydi. Kısa bir şokun ardından çığlıklar atarak çırpınmaya başladılar. Yanıyorlardı. Yanan askerleri de izledi Jiy.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
E L İ T
ActionSoykırımın olduğu bir ülkede yaşamanın nasıl olduğunu biliyor musun? Çocuk yaşında aileni kaybetmenin ne demek olduğunu? Peki yeraltında kaçak yaşamayı? Yada hırsız olmayı? Köle olarak açık arttırmaya sunulmayı biliyor musun sen? Seni bir mal gibi...