Icona Pop - I love it.
Bununla okumanız tavsiye edilir. Hayatımın bu dönemlerinde en çok dinlediğim şarkıdır.
Kendi ismimi, ya da bu kitapta bahsettiğim insanların gerçek isimlerini vermeyeceğim. Ben boo. Ona göre okuyun delirtmeyin adamı.
2014 - Temmuz:
99'lu olmama rağmen Teog'a girmiş, s*ktiğimin sınavına çalışırken üç yabancı dizi gömmüş, buna rağmen sınava gömülmeden kurtulmuş bir şekilde düşmüşüz memleketimiz Malatya'nın yollarına. Burdan İstanbul'a taşındıktan sonra özlediğim tek şey sanırsam odamdı. Baya bi delirip edip donatmıştım o odayı. Çocukluğuma dair ne var ne yok oradaydı. Taşınalı 2 sene olmuştu İstanbul'a ama yine de hayatım boyunca İstanbul'da yaşamış gibi hissetmeme yetmişti. Boğuyodu o şehir adamı. Malatya daha çok boğuyodu orası çok ayrı mevzu. Küçüktü, insanı fazla kabaydı falan ama memleketti işte. Kütük Malatya kardeşim. Ne yapabilirsin ki anasını satayım.
Neyse işte indim arabadan. 15 Saat yol gitmemişim gibi bi enerji ki anlatmak zor. Aldım valizi fırladım eve. 6 Katlı aile apartmanında yaşıyoduk. Asansör de yoktu amk apartmanında. Bilirsin ki kan bağıyla bulaşan nadir hastalıklardan biridir Akraba. Onlara görünmeden o 6 katı çıkmak çok zor. Her birinin elini öp, samimiyetsiz hal hatır sor, boş yapıp içinden ''senin anaskm'' de sonra da eve git falan zor işti. Ama öyle böyle atlattım görünmeden. Şaşırtıcı ilk katta oturan dedikoducu sinek yengem delikten bakmıyomuş. Kendisi 7/24 kim geliyo gidiyo, dedikodu var mı diye bakıp duruyo o kapı deliğinden. Başarılı dedim açtım kapıyı.
Karşımda direkt küçük ayakkabılık, hemen ardında devasa salon. Salonun en başında duran fotoğraflarımız. Takılmadan fırladım odama. Aşağıdan bağıran babamı duymamazlıktan geldim.
''boo gel şu valizleri de al tembel herif''
Babam aşırı tembel biri. Nasıl güzel okulları kazanıp iyi işleri kapmış hala anlamam. Aynı zamanda hala neden zengin değiliz onu da anlamadım. Neyse buna da şükür.
Odamda her şey yine yerli yerinde. 6-7 Yaşında anneme yalvar yakar aldırdığım Peter Pan oyuncağım. Çocukluk arkadaşım, her şeyim diyebileceğim iki-üç insandan biri olan ellano'nun 10. doğum günümde aldığı peluş dev ayıcık. Annemin zengin kuzeninin aldığı Action-man'im falan filan. Valla insan bi duygulanıyo görünce. Şimdi gelmişiz 15 yaşına, hayatın çilesini çekiyoruz diye ergenlik abartısına giriyo.
Neyse yerleştik ettik derken akşam oldu. Damladım alt katta oturan pehlivan kuzenime. Ona tombik diyeyim. Bu beni görünce bi anaskm oldu. Atladı üstüme sanki anlımda 200 kilo kaldırabilirim yazıyo gibi. O da çocukluk arkadaşımdı, üstüne tek sevdiğim akrabamdı galiba.
''ulan boo, niye söylemedin geleceğini olum bizimkilere haber verirdim çatıya akardık lann''
''sürpriz yapayım dedim gel yine akarız çatıya.''
Bu çatı dediğimiz apartmanın çatısıydı. Yaz kış ramazan demeden çıkar dikerdik biraları. Ablam ( sariçko ), ben ve tombik yenilmez üçlü gibiydik. Yakalanmadan az mı içip sıçtık o çatıda. Ne yazık ki bir Allah bi de biz biliyoruz.
İki konuştuk ettik. Bahçeye inelim diğer kuzenlere haber veririm dedi. Olur dedim.
Yarım saat falan geçti indik bahçeye. Sanırım gerçekten ilk arkadaşım olan köpeğimizle biraz hasret giderdim. Ona da benek diyeyim. 2006 Gibi apartman kapısının önünde bulduk, sahiplendik. O gün bugündür bizimleydi. Sanırım o da Malatya'da özlediğim şeylerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anasını Sattığımın Dünyası
Teen FictionKurgu değil. Maalesef son dört senede yaşadıklarımı içerir. Özel biri için yazıyorum fakat okumak isteyen okuyabilir. Kalın sağlıcakla.