İnsana verilmiş en büyük ceza diğer yarını aramaktır. Hissedersin boşluğunu, ruhun sürekli bir özlemle yanar ama bulup bulamayacağın sadece kaderdir. Böyle anlatılırdı küçükken Tuğba'ya.
Diğer yarısını hiç aramadı. Bir gün gelip kendini bulacağı fikrine de kapılmadı ama bir gün birinin eşi olacaksa azıcıkta olsa değer göreceğini sanırdı.
Her gece, onu bitmek bilmeyen bir zevk denize sürükleyip, vücudunun her zerresine buselerini kazıyan adamın varlığı, güneşin ilk ışıklarıyla son buluyordu.
Tuğba, her sabah baş ucunda ki komidinin üzerinde bulduğu pahalı, kadife kutudan nefret eder olmuştu. Nota bakmadan biliyordu ne yazdığını. 'Teşekkür ederim.'
İlk sabahın da bu hoşuna gitmişti, ardından geçen bir ayda ise nefret."Her gece ruhuma kadar işlenip, sabah pahalı bir fahişeymişim gibi bunları bırakıp gitmenden usandım! Anlıyor musun? U-san-dım! "
Kırmızı kutuyu kavrayıp, adama fırlattı. Öylece kalakalmış adamın çenesine çarpıp yeri boyladı. Ama ikisinin de gözleri, birbirinde o kadar kaybolmuştu ki;Ne kanayan yara, ne de kulaklarında çarpan kalplerini duyuyorlardı.
Adam şaşkınlıkla çenesine dokundu. Ardından gözlerini Tuğba'ya çevirdi.
"Sana hediye almamı istemiyor musun?"Histerik bir gülüşle aralanan dudaklarından dökülen acı kıkırtılarla dizlerinin üzerine çöktü.
"Sadece beni görmeni istiyorum. Sadece gör artık beni!"
Töre kitabı değildir!
Evet, yeni kurgu!
Malatya'lı Malatya'lı diye diye yazdırdınız sonunda vallahi 😂
Lm'da geçen Malatya'lı da değildir.
Uzun ısrarla sonucunda kitabı yayıma aldım. Bölümler sonra başlayacaktır.Seviliyorsunuz❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİN
RomanceBabaanne, numaradan yaralı bir hayvan gibi acıyla haykırdı.Tek gözünü açarak, duyulup duyulmadığını kontrol etmek istedi ama hesaplamasından daha yakın bulduğu torunu, endişeli bir yüz ifadesiyle adeta üzerine kapanmıştı. "Ahhğ!" diye acıyla bağır...