Bölüm 13

473 48 18
                                    

Eve dönüş yolunda neredeyse sekerek ilerlemem kimsenin dikkatini çekmiyordu. Neden inanın bilmiyorum sokaklarda kimse yoktu. Gerçekten. Güneş henüz batmıştı aslında. Neden kimsecikleri görmüyordum bilmiyordum ama sokakları böyle bomboş görmem bende bağırarak şarkı söyleme isteği oluşturuyordu.

Ben salına salına yürürken telefonum çaldı. Jongin'in aradığını görünce hemen cevapladım.

''Efendim?''

Neşeyle cevap verdim. Garip bir şekilde enerjik hissediyordum kendimi.

''Sehun neredesin?''

Benim aksime onun sesi sıkıntılıydı ve ben nedenini biliyordum. Daha erken çıkacağımı söylemiştim ama Luna'yla konuşmaya o kadar dalmıştım ki ancak güneş battıktan sonra çıkabilmiştim evden. Biraz hava alacağımı söyleyip Suho Hyung'un beni eve bırakma teklifini de ısrarla reddettim. Zaten otobüs durağı eve oldukça yakındı ve indikten sonra da beni Jongin'in alacağını söylediğim için çok da zorlamadı. Tabii Jongin havanın kararmasını beklememden hoşlanmamıştı.

''Yanlış durakta inmişim. Yoldayım geliyorum. Birazdan orada olurum.''

''Ne demek yanlış durakta indim? Erken mi indin geç mi?''

''Erken.'' diyerek duraksadım.

Ensemde garip bir ürperti hissetmiştim. Dönüp arkama baktım ama sık sokak lambalarının iyice ışıklandırdığı sokak, balkonlarda oturup sohbete dalan birkaç kişi dışında, neredeyse bomboştu. Ben de omuz silkip devam ettim. Suho Hyung ve Jongin'in paranoyaklığı bana da bulaşmıştı sonunda. Kim olacaktı da izleyecekti beni hem? Gerilim filmi falan değildi bu.

''Oraya doğru yürüyorum. Hiçbir yola sapmadan otobüs yolunu takip et.''

''Tamam. Görüşürüz o halde.'' dedim sakince.

''Hayır hayır kapatma. Konuşalım. Yanına gelene kadar kapama telefonu.''

Kaşlarımı çattım. Pekala, bu kadarı fazla değil miydi? Elinde olsa bağlayacak beni kendine öyle gezdirecek yanında.

''Ben küçük bir çocuk değilim tamam mı? Eğer karşıma biri çıkarsa onu gayet güzel alt edebilirim.''

Bu kez durup ayaklarımı yere vurdum. Hakkından gelirdim elbet kim çıkarsa. Hiçbir şey yapamazsam bağırırdım hem. Fena bağırıyordum. Baekhyun öğretmişti zamanında. Başına bir şey gelirse bağır böyle biterim yanında demişti. Sadece bir kez denemiştim bunu. Ortaokuldaydık daha. Bir köpek düşmüştü peşime. Eve kadar kovalamıştı beni. Avazım çıktığı kadar bağırmıştım ben de. Baekhyun gelsin de beni kurtarsın istemiştim. Gelmişti gelmesine. Gerçekten nereden çıktı anlamamıştım ama bir bakmıştım ki elimi almış kendi elinin arasına birlikte koşuyoruz. Sonunda köpek bile yorulmuştu, bizi kovalamaktan vazgeçmişti. Ama Baekhyun durmamıştı. Bizi bilmediğimiz sokaklara sokmuştu. Bir saate yakın koşmuştuk öylece. Nefes nefese neredeyse bayılacakken durduğumuzda da deli gibi gülmüştük. Evin yolunu bulana kadar da Baekhyun övünüp durmuştu bak seni nasıl kurtardım diye.

Şimdi bağırsam o gelmezdi elbette ama başka biri gelirdi elbet. En azından susayım diye gelirlerdi. Az buz değil Byun Baekhyun'dan öğrenmiştim bağırmayı. Kulak yoruyordu biraz tabii.

''Evet değilsin. Ama bebeğim...''

''Bana bebeğim diyorsun Jongin.''

Bu kez onun kaşlarını çattığına emindim. Hassas noktasına dokunmuştum çünkü.

''Evet bunu Jongdae de diyor. Ama ona bir şey söylemiyorsun.''

''Jongdae onu kıskandığını duysa seni paralar.'' yürümeye devam ederken söyledim.

Rezerve DevrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin