İçeri girdiğimden beri kilitlediğimden emin olmak için defalarca kez kontrol ettiğim kapıya küçük bir bakış daha attım. Ama kalkmadım. Tuttum kendimi. Bir kez daha kapıyı kontrol ediyorum diye kendimi kandırıp dışarıdan gelecek en ufak bir gürültüyü duymaya çalışmayacaktım. Bu delirdiğimin kanıtı olurdu çünkü.
Baekhyun'dan tam anlamıyla kaçıp Jongin'in odasına sığınırken ne düşünüyordum ben bile tam olarak emin olmasam da orada daha fazla durmak istememiştim. Baekhyun'un özürlerini daha fazla duymak kendimi kaybetmeme neden olacak gibiydi çünkü. O yüzden bedenim kendi kontrolüm dışında odadan, neredeyse yığılacak olmama rağmen, hızla uzaklaşırken ayaklarıma durmam için gerekli komutu vermedim. Jongin'in odasına girip kapıyı kilitlerken daha iyi hissetmiyordum hayır. Aksine nefesim kesilmiş bir süre öylece zayıf noktamı arayıp beni ele geçirmeye çalışan küçük çaplı bir krizle boğulmuştum. Beni kendime getiren şeyse araladığım pencerelerden içeri sızan soğuk hava olmuştu.
Hala da kapatmamıştım onları. Üşümek umurumda değildi. En azından nefes alabiliyordum. Derin bir nefesi içime çekerken elimdeki peçeteyle burnumu sildim. Hem soğuktan hem de az öncesine kadar durmak bilmeyen gözyaşlarım yüzünden burnum akıyordu. Omuzlarıma kadar çektiğim battaniyeye daha sıkı sarındım. Bir kez daha burnumu çektim. İçime ani doğan istekle telefonuma uzandım. Elim isimlerin arasında doğal bir şekilde Jongin'inkini bulunca basıp telefonu kulağıma yaklaştırdım. Biraz sakinleştikten sonra aramayı planlıyordum ama ne sakinleşesim ne de biraz daha bekleyecek sabrım vardı. Jongin'le konuşmayı fena halde istiyordum.
Telefon birkaç kez çaldı. Ama Jongin açmadı. İç çekip pes ederek telefonu yanıma bıraktım ama ben telefondan elimi henüz çekmiştim ki Jongin aradı. Telefonun ikinci kez çalmasına izin vermeyip cevapladım hemen.
''Sehun? Üzgünüm. Yemek yiyorduk ve hemen cevaplayamadım.''
Heyacanlı sesiyle başımı öne düşürdüm.
''Jongin...''
Beklediğimden daha pürüzlü çıkan sesimle sustum. Konuşmadan önce boğazımı temizlemediğim için pişman olmuştum.
''Sehun? Ne oldu?''
Jongin'in endişeli çıkan sesiyle kendimi devam etmeye zorladım. Susarsam daha fazla endişeleneceği ortadaydı.
''Bugün dondurma yedim ben. Yemek de yemedim. Sadece dondurma yedim. İştahım yoktu hiç. Aç da değildim gerçekten.''
''Neler oluyor Sehun? Endişelendiriyorsun beni.''
''Jongin ben... Özür dilerim senden saklamak istememiştim. Sadece...''
Düzensiz nefes alışlarım doğru dürüst konuşmama izin vermiyordu. Kendimi konuşmaya zorladığım için de cümlelerimin ortasında duraksamak zorunda kalıyordum.
''Oraya geliyorum. Duydun mu beni? Sehun? Duyuyorsun beni değil mi?''
''Evet.''
Konuşurken hazırlanmaya başladığını anlamıştım. Arkadan hışırtılar çıkmaya başlamıştı çünkü.
''Bekle beni. Az sonra oradayım.''
Telefonu kapayıp eski yerine bıraktım. Bir tür kriz geçirdiğimin farkındaydım. Göğsümde nefes almamı engelleyen bir baskı vardı. Gözlerim ara ara doluyordu ve konuşamıyordum. Oturduğum yerde birkaç sefer başımın döndüğünü bile hissetmiştim. Bunun sebebi tam olarak Baekhyun muydu emin değildim. Belki de az önceki olay sadece bir tetikleyiciydi. Başımın bu kez zonkladığını hissediyordum. Birazdan Jongin gelecekti. Kalkıp kapıyı açmam gerekiyordu ama bacaklarımı kaldırmaktan çok uzaktım. Kendimi fazlasıyla bitkin hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rezerve Devrim
Misteri / ThrillerHey you, with your ear against the wall Waiting for someone to call out Would you touch me? Hey you, would you help me to carry the stone? Open your heart, i'm coming home. Kitap 2