Jongin derin bir nefes verdi. Burnuma çarpan nefesiyle kıkırdadım. Onun da dudakları kıvrıldı yavaşça. Gözleri hala kapalıydı.
Kamptan döneli bir hafta kadar oluyordu. Ve ben annemin hayalini gördüğüm o günden sonraki iki günde ne kabus ne de halüsinasyon görmememe rağmen kendimi oldukça kötü hissetmiştim. Jongin de Baekhyun ve Jongdae de anlamıştı bende bir şeyler olduğunu ama üçünden de beklenmeyecek bir sessizliğe bürünmüşlerdi. Canıma minnetti.
Sonrasında eve geldiğimizde kendimi toparlamıştım. Gündelik hayatıma dönmemle bilinçaltım da bana eziyet etmeyi bırakmış her şeyi yeniden kendine saklamaya karar vermişti. Canıma minnetti.
Bendeki garip hallerin son bulmasıyla Jongin de eski haline bürünmüştü. Bir şekilde bana ayak uydurup gün boyu asık dolaştığı yüzünün sonunda güldüğünü görmek beni fazlasıyla rahatlatmıştı. Ama kendi hakkımda aldığım kararlar beynimi kemiriyordu. Sonunda somut bir adım atmaya karar vermiştim çünkü. Sonunda geçmişimin üzerine gitmeye karar vermiştim. Ama kendi başıma taşıyamayacağım bu yükü biriyle paylaşmam gerekiyordu. O kişi de şimdi kendi yatağımda üstüne sere serpe uzandığım Jongin'di. Bir şekilde onsuz mahvolacağımı hissediyordum. Beni toplayacak, dağılmamı engelleyecek tek kişi Jongin'miş gibi geliyordu bana.
Ama her şeyi anlatmadan önce biraz daha seveyim istiyordum onu. Biraz daha gülsün bana. Normalmişim gibi. Tüm bu ihtiyaçla yerleşmiştim bedeninin üstüne. Ellerim ilk kezmiş gibi korkak korkak teninde geziniyordu. Her bir hücresini tanıyasım vardı o an. Jongin de bunu hissetmiş gibi gözlerini kapamış tamamen bana bırakmıştı kendini. Ellerim yanaklarına yükseldi. Parmak uçlarımla dokundum tenine. Göz kapakları titreşti ama açmadı gözlerini. Çenesine bir öpücük kondurdum. Hafifçe iç çekti. Fena düşüyordum onda bıraktığım bu etkiye.
İstemsizce aralanan dudaklarını parmak uçlarımla sevdim bir süre. Ellerim yumuşak dudaklarından zorlukla kopup gözlerine tırmandı. Kirpiklerine ufak dokunuşlar bıraktım. Sonra yaramazlık yapasım geldi. Avuç içlerim göz kapaklarına yaslandı. Gözlerini açmaya çalıştığını avuçlarımda hissettiğim kirpikleriyle anladım.
''Ştt.'' diye fısıldadım.
Dudakları bir şeyler söylemek için aralandı ama demedi hiçbir şey Jongin. Yine de kapamadı dudaklarını. Öylece aralık bıraktı. Titrek bir nefes kaçtı aralanmış o dudaklarından. Çenesiyle boynu arasında kalan yere yumuşak bir öpücük kondurdum. Tüm dokunuşlarım böylesine sakin, böylesine yumuşaktı bu akşam. Jongin'i var olan tüm şefkatimle sevmek istiyordum çünkü.
''Sehun.''
İsmimi titrek bir fısıltıyla söylemesi eritti kalbimi. Yeniden dudaklarım buluştu teniyle. Bu kez tam âdem elmasını öptüm. Ellerim hala gözlerine perde olmuş duruyordu öylece. Sertçe yutkundu. Dudaklarıma minik bir gülüş yerleşti.
''Efendim.''
Dudaklarım çenesinde dinlenirken konuştum.
''Delireyim mi istiyorsun?''
Tek söylediği buydu. Ama beni engellemek için de bir şey yapmıyordu asla. Elleri serbestti çünkü. İstese tutup çekerdi ellerimi gözlerinden ama yapmıyordu işte. Delirmek istiyordu belli ki.
''Delirme Jongin. Ne var ki deliriyorsun?''
Derin bir iç çekti. Delirmişti sonunda galiba. Altımda birazcık kıpırdandı.
''Jongin.''
Sonunda kendimde baştan beri niyetlendiğim şeyi yapmaya yetecek gücü bulunca derin bir nefes aldım. Jongin ona seslenmemle çenesini hafifçe kaldırmış konuşmamı bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rezerve Devrim
Mystery / ThrillerHey you, with your ear against the wall Waiting for someone to call out Would you touch me? Hey you, would you help me to carry the stone? Open your heart, i'm coming home. Kitap 2